1902 Meksika doğumlu Luis Barragán 30'dan fazla yapıtının yanı sıra ardında sayısız çizim, eskiz, model bıraktığı kariyerinde kullandığı canlı renkler ve sakin bahçelerin birleşimi ile 1980'de Pritzker Ödülü'nü ve ölümünden bir yıl önce Meksika Ulusal Mimarlık Ödülü'nü kazandı.
“Görme Sanatı. Bir mimarın nasıl göreceğini bilmesi önemlidir: Demek istediğim, vizyonun akla dayalı bir çözümleme ile alt edilemeyeceği bir şekilde görmek.” – Luis Barragán
Latin Amerika’da ve tüm dünyada mimarlık ve peyzaj mimarlığında önemli bir figür olan Luis Barragán, tasarımlarında duygusallığı merkezine alan bir estetik anlayışa sahipti. Onun için renk, mekanlarının uyumunu vurgulamak için hayati, temel bir araçtı.
Barragán mimari çalışmalarında rengi bir grafik araç olarak kullanırdı. Yapılarında tasarımın planını ve duvarlarının genel yapısını minimalist tutardı, ancak doku ve renk unsurları ile şiirsel bir deneyim yaratırdı. Çalışmaları basit, düz çizgilerle dolu, ancak renk seçimi ve dağılımında her zaman cesur oldu.
Barragán bir mimar olarak, peyzajı kullanma konusunda da muazzam bir yeteneğe sahipti. Günümüzde İspanyol mimarın çalışmalarını anlamak için öncelikle yapıları ile doğa arasında kurduğu ilişkiyi anlamak gerekiyor.
Luis Barragán’ın renk şemalarını belirlerken kullandığı süreci anlamak için tasarımlarının mekanizmasını incelemek gerek.
Meksikalı mimar, aklındaki mekanlar hakkında somut bir fikir edinmek için her zaman eskizler ve çizimler yapar; mimar, sanatçı ve sanat tarihçisi arkadaşlarını projeyi değerlendirmeye davet edip onlara eskizlerini göstererek ne istediğini anlamak için konuşmalar yapardı ve son ürünün nasıl görüneceğini anlamak için duvarlara geçici karton paneller yerleştirerek renk alternatiflerini denerdi.
Onun için dış mekanlarda duvarlar kilit unsurlardı. Modern Hareket’te bunlar düz ve sade iken Barragán onlara daha fazla hacim ve ölçek vererek sıva dokusunu; renk, ışık ve gölgenin etkisi aracılığıyla çarpıcı öğelere dönüştürürdü.
Barragán’ın akran olduğu mimarlardan ayrıştığı birkaç önemli nokta var. Bunlardan ilki, modernistler çelik konstrüksiyondaki gelişmeleri geniş camlarla vurgulamaya çalışırken, onun doğrudan gelen güneş ışığına karşı korumak için pencerelerin boyutlarını küçültmesi. İkincisi ise zamanın tipik modernist beyaz küplerinden çok daha düşük bir yansımaya sahip olan canlı bir renk paleti kullanması.
1975 yılına kadar pek tanınmayan Luis Barragán, bu tarihte New York’ta yer alan Modern Sanat Müzesi (MoMa)’nde kendisine adanmış bir sergiden sonra oldukça ünlendi ve 1980 yılında Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazandı.
1948 yılında Meksiko’de inşa ettiğı evi ve stüdyosu, UNESCO tarafından 2004 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine konulup korunmaya alındı.