Berlin’in yeni tren istasyonu hakkında verilen hukuki mücadele, yeni bir soru doğuruyor: Kamu binalarının tasarımını kim kontrol ediyor; mimar mı, müşteri mi?
Hukuki mücadele başlamadan hemen önce, mimari ilklerle doldurulmuş bir şehir olan Berlin’in ana tren istasyonunun planları ışıkları kendi üzerine çekti. Berlin Duvarı’ndan arda kalan insansız bölgedeki eski Lehrter Tren İstasyonu’nun alanı üzerine inşa edilen yeni Hauptbahnhof, molozlarla kaplı çayırların arasında, doğu-batı ve kuzey-güney tren hatlarını, kulelerle çevrilmiş cam bir tonozla, şaşırtıcı bir modernizm getirerek birleştirdi. 13 yıllık bir planlama ve inşaatın ardından, 18.000 metrekarelik istasyon Avrupa’nın en büyüklerinden biri olarak fişek gösterileriyle Mayıs’ta, 2006 Dünya Kupası sırasında açıldı.
Aslında gerçek fişek gösterisi daha yeni başladı. 2006 Kasım’ının sonlarında Meinhard von Gerkan önderliğinde ve Hamburg’da yer alan bir ofis olan von Gerkan, Marg and Partners (GMP), Alman trenyolu şirketi Deutsche Bahn’ın proje üzerindeki izinsiz değişikliklerini konu alan ve bir dönüm noktası olan davayı kazandı. Mahkeme Deutsche Bahn’ın binanın daha alt platformlarının 25,9 – 51,7 milyon Dolar değerindeki kemer gibi gözüken ama düz panel olarak inşa edilen çatılarını yeniden inşa etmesine karar verdi. Sorun, 2001 yılında Hartmut Mehdorn tarafından yönetilen Deutshce Bahn’ın, üst platform holünün üçte bir kısalmasını istemesinden sonra başladı. Meinhard von Gerkan’ın istemeyerek uyduğu bu değişiklik, 150 metrenin 105 metreye kısaldığı bir revizyonu öngörüyordu. Ancak resmi ağızlara göre asıl fırtına; von Gerkan’ın haberi olmadan, Deutsche Bahn alt kattaki çatıları Winkens Architects’in tasarımlarıyla değiştirince koptu. Berlin’in bölgesel mahkemesi mimarın talebini kabul etti ve Deutshce Bahn’ın binanın orijinal tasarımında hatırı sayılır değişiklikler yaparak onun zihinsel mülkiyetini ihlal ettiğini onayladı. Davanın sonucunda von Gerkan “Kontratla kabul edilen ne varsa inşa edilmeliydi” dedi ve ekledi “Son kırk bir yıldır, firmamız müşterileriyle çift taraflı kabul edilebilir anlaşmalar yapabiliyordu. Ancak Bahn’ın yaptığı daha önce başımıza gelmemişti ve bu da çok ileri gitti.”
Karar, Almanya’da gazetelerin von Gerkan’ın mimari bakış açısını desteklerken, populist köşe yazılarının yeni eklenen harcamalardan yakınmasıyla derin bir tartışma başlattı. Deutsche Bahn kararı temyize götürdü. Bekleyen bu dava yüzünden iki taraf da konu hakkında yorum yapmayı reddetti. İşi karmaşıklaştıran bu kadar şeye ek olarak, Ocak 2007’deki bir fırtına istasyonun iki tonluk çelik kirişlerden birini koparttı. Kimse yaralanmamış olmasına rağmen, temyiz davası süren trenyolu şirketi Deutsche Bahn, kamuoyuna kazadan şirketin sorumlu olduğunu açıklayan mimara ihtar çekti.
Süddeutche Zeitung’un “mimari zihinsel mülkiyet tarihinin görkemli örneklerinden biri” olarak nitelendirdiği konular uluslararası ilgiyi yakalamış sorular ortaya atıyor. Gerçekte tasarımı kim kontrol eder, mimar ya da malsahibi mi? İki kişi arasındaki işbirliğinin noktalı çizgileri tam olarak nerede? Bir mimarın zihinsel mülkiyetinin bedensel tecavüzüne ne karar verecek? Ve vergi ödeyen biri, bir kamu projesini finanse ederse, bu dinamiklerin herhangi biri değişime uğrayacak mı?
Başlangıçta sorun basit gibi gözüküyor. Bir Der Tagesspiegel okuyucusunun canlı bir şekilde ileri sürdüğü fikir, Mehdorn’un mahkemedeki şikayetiyle aynı: “Kim öderse, o karar verir”. Şirketin üst düzey yöneticisi olan Mehdorn “İşveren, mimarın oturma odasının çatısının ne olacağıyla ilgili ayak diremesine izin vermemeli” diyor. Berliner Zeitung da bununla uyuşuyor; “Mimarlar; yaratıcı sanatçılar değildirler, ancak sadece diğerleri adına ev planlama fonksiyonu olan bir hizmet endüstrisinin parçalarıdırlar”. Mimarın ve işverenin anlaştığı noktada, para veya zamandan tasarruf için tasarımı değiştirmek standart bir uygulamadır ve gerçekten iyi sonuç verir.
Ancak davanın önerilerini çevreleyen arbede sırasında, Deutsche Bahn’ın son dakika değişiklikleri gerçekten de harcanan parayı artırdı. Almanya Parlemantosu bütçe komitesi, bütçenin 905 milyon Dolar’dan 1.3 milyar Dolar’a nasıl çıktığıyla ilgili Mehdorn’u kişisel olarak sıkıştırdı. Mimarları sadece servis sağlayıcıları olarak tanımladıktan sadece iki ay sonra, Berliner Zeitung gazetesi harcama ile ilgili olan soruya ağırlığını verdi: “2001 yılında Deutsche Bahn yöneticisi, sadece istasyonun açılışı 2006 Dünya Kupası’na yetişebilsin diye, holü kısaltmaya karar verdi. Buna rağmen, çatı için yapılmış cam paneller imal edilmişti ve hala depoda duruyorlar. Deutsche Bahn’ın hesap özetine göre kısaltılmış çatıyı inşa etmek 82.6 milyon Dolar’a mal olurken, orijinal uzun olanı için hesaplanan 47.7 milyon Dolar’dan biraz fazlaydı“.Meinhard von Gerkan’ın bütçe tahminlerini yakalayacağı konusunda garanti olmamasına rağmen, mimarın daha önce Berlin’de uluslararası bir bağlantı istasyonu olarak tasarlanan Tegel Havalimanı ve Stuttgart Havalimanı’na ek olarak yaptığı kamu projeleri daha önceden belirlenen hesapları kesin olarak tutmuştu.
Alt seviyedeki tonozlu çatıların harcamalarının bu kadar üstüne gidilirken, bu değişikliğin etrafındaki olaylar daha kasvetliydi. Projeyle yakından ilgili ve adını vermek istemeyen kaynak “Hepsi harcanan para ile ilgiliydi” diyor. “Mimar, bütçe tahminlerini yukarı çekti ve Deutsche Bahn sadece desteğini kesti. Von Gerkan durumu reddedip, yeniden tasarlamayı önerdi. Sonra da yeni tasarımını üretirken işi ağırdan aldı.” Kaynağın dediğine göre, takvime ayak uydurabilmek için daha karşılanabilir bir çatı yaratmak üzere yeni bir mimarla anlaşıldı. Meinhard von Gerkan hiçbir zaman harcamalar hakkındaki sorulara açıklama getirmedi, onun yerin Deutsche Bahn’ın anlaşmayı ve orijinal tasarımı bozmuş olmasına odaklandı. Simgesel açılış gününde, açılıştan hemen sonra “Indignant (Kızgın / Hiddetli)” başlığıyla Süddeutsche Zeitung’ta Meinhard von Gerkan’ın bir makalesi yayınlandı. Mimar hararetli bir şekilde şunları yazdı: “Binanın içindeki sıradan ışıklandırma ve çatıdaki ezikler ikinci bir görsel facia. İstasyonun alt holündeki görsel tecrübeyi tamamıyla yok eden gizli bir planın parçası…”
The Bund Deutscher Architecten (BDA), AIA’nın Almanya’daki eşiti, bu konudaki söylemleri harcanan paradan daha çok bu konuda temel sorun olarak gördükleri şeye yönlendirmek istiyor: İşveren ile mimar arasında onaylanmış tasarımların hukuki bağlayıcıları. BDA’nın konuşmacılarından Olaf Bahner resmi bir raporda “Medyada yer alan mimar von Gerkan ile işveren Deutcshe Bahn arasındaki davanın, mimarın biçimsel kaprisi yüzünden 51.7 milyon Dolar yediği yönündeki köşe yazılarının aksine kesin hüküm, bir inşaat kontratında partnerlerin karşılıklı sorumluğunu açıkça işaret ediyor” yazdı. “Zaman sınırlamalarını ve yapım maliyetini yakalamak yerine, işveren anlaşmalarında da belirtildiği şekilde mimardan belirlenen mimari değere sahip, güvenilir bir yapı inşa etmesini beklemeli. Mimar hizmet sunmaya söz verdiği takdirde, işveren de mimarın gerekli parçaların tasarımı ilgili profesyonel yargısına saygı duymak zorunda.”
Harcamalar ve işbirliği hakkındaki sorular Meinhard von Gerkan’ın yanında görünüyor, peki zihinsel mülkiyet açısından ne denilebilir: Tasarım somut halinde Bahn’ın değişiklikleriyle taviz verdi mi? Neredeyse bütün küresel küçük görüşler Deutsche Bahn’ın değişikliklerinin üzerine düştü. The Frankfurter Allgemenie Zeitung yeni çözümü, “klostrofobik bunaltıcı, boğulmayı çağrıştırıyor, sığınaktaymış hissi gibi” olarak yorumladı. Eski şansölye Gerhard Schröder, kısaltılan holün, sonu kesilmiş bir sosise benzediğini söyledi. Humboldt Üniversitesi profesörü Horst Bredekamp FAZ’da alaycı bir şekilde şunları belirtti: “Bina eskiden her şeyiyle dengeliyken, şimdi her türlü oran duygusunu aşağılıyor. Trenlerin bir silahtan hızlanarak dışarı çıkan mermi gibi olan sinematik efektlerini beklerken, şimdi açık havaya karşı homurdanıyorlar” Daha pratik bir gafı anmamak için; tepesi kesilmiş hol, birinci sınıf yolcuları – otobüslerin çatılarının altındaki koşullar daha iyiyken – kara ve yağmura maruz bırakıyor ve Deutsche Bahn bu yolculara bir şemsiye servisi öneriyor. Çirkinlik bir yana, von Gerkan’ın planlanan tasarımının tamamının sadece göze batmayan çatıyla değiştirildiğini kabullenmek oldukça zor.
Sonuç olarak, kamu bütün bunların neresine tam olarak uyuyor? Bütçede Berlin’i ve doğusunu yeniden inşaya adanmış 1.54 trilyon Dolar’lık bütçe açığıyla, Almanya’da vergi veren insanlar bu zihinsel / entellektüel mülkiyet haklarını yeni fonksiyonlu bir istasyona fazladan milyonlar yatırmayı aşırı soyut bir sebep olarak düşünebilirler. Yirmi yıldır inşaat vinçleriyle dolu bir şehirde, Berlinliler estetik kaygıları sadece dikkate değer, sade bir gerçeğe ulaşırlarsa affedilebilirler: İnşaatsız mutlu bir sessizlik.
Kimse yaralanmamış olmasına rağmen, tren yolu şirketi Deutsche Bahn, mimara bir ihtar çekti ve kamuoyuna kazadan şirketin sorumlu olduğunu açıkladı.