Kağıda düşen cesur söz, mermiden daha güçlüdür.
Mayıs ayının başıydı. Kütahya’daki gümüş madeninin siyanür havuzları bir bir patlıyordu. Olayın hemen ardından bölgeye giden Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Murat Taşdemir’in verdiği bilgileri basın yoluyla takip etmeye başladık.
Taşdemir, ‘Türkiye’nin iyi ki bir Çevre Mühendisleri Odası var’ dedirtecek bir dolulukta ve kolay anlaşılır bir dille başımıza gelebilecek felaketi anlatıyordu.
Ne var ki, geçtiğimiz günlerde Kütahya’daki Eti Gümüş A.Ş.’nin bu teknik açıklamalar nedeniyle Çevre Mühendisleri Odası’na dava açtığını öğrendik. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı bu gelişmeyi şu sözlerle duyurdu: “Çevre Mühendisleri Odamıza tazminat davası açılmış ve bundan sonra da konu ile ilgili yapacağı basın açıklamalarının durdurulması istenmiştir. TMMOB ve bağlı odaları, varlık nedenleri olan, toplumu bilgilendirme ve bilimsel bilgiyi halkla buluşturma görevine yılmadan devam edecektir.”
Garip değil mi? Siz işinizi suiistimal edeceksiniz. Siyanür kullandığınız yetmiyormuş gibi, havuzların patlamasına göz yumarak bölgedeki yaşamı tehlikeye sokacaksınız. Sonra da bu faciaya karşı toplumu uyaran bir kurumu dava edeceksiniz!
Hayır, anlayamadığım şu… Birkaç hafta önce çok sayıda hayvan aynı madenden sızan siyanür nedeniyle ölmedi mi? Kütahya Dulkadir köyünden nice insan siyanür zehirlenmesi nedeniyle hastanelik olmadı mı? Bu maden bir köyün kaderini mahvetmedi mi?
Durum böyleyse nasıl oluyor da sanık ve davacı yer değiştirebiliyor? Belli ki, Çevre Mühendisleri Odası’na bir dava açılmadan çok önce, kamuya ve çevreye verdiği zararlar nedeniyle maden aleyhinde dava açılmalıydı. Ne garip ki tam tersi oldu.
Ey bilgiden korkan insan! Sen aslında kendinden korkuyorsun. Bu nedenle bilgiyi elinde tutanı işitmek itemiyorsun. Onu düşman ya da rakip görüyorsun. Sadece o yokken konuşuyor, ona da ‘Sen sus!’ diyorsun.
Bilesin ki bu sadece seninle ve bir başkası arasında geçen bir dava değil. Bu, cehaletle bilgi arasındaki binlerce yıllık dava. Korkuyla cesaret arasındaki hiç bitmeyen duruşma. Sen ne yaparsan yap… Şu sözler kağıda düştü bile: “Şu anda çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Biz çevre mühendisleri olarak gerekli incelemelerimizi yaptık. 25 milyon tonluk bir atık barajından bahsediyoruz. Şu anda üç baraj yıkılmış durumda. Son baraja yüklenilmiş. Ne yazık ki bizim bu yaptığımız incelemeler gerekli önlemlerin alınmadığını gösteriyor.”
Kağıda düşen cesur söz, mermiden daha güçlüdür. Kütahya faciası da tarihe Murat Taşdemir’in işte bu sözleriyle geçecek. Süslü sözler oldukları için değil belki ama, cesur ve doğru oldukları için.