AÇIKÇA söyleyeyim, devlet kendi çıkardığı uygulamanın arkasında durmadığı, desteklemediği müddetçe; istediğiniz kadar kentsel dönüşümden bahsedin, bana inandırıcı gelmiyor.
Örnek mi istiyorsunuz. Alın size zorunlu deprem sigortası. Hani, ne oldu? Van depremi sonrasında deprem sigortası ve Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) herkesin dilindeydi. Yok, sigortalılık oranı yeterli değilmiş. Bir şeyler yapılması lazımmış? Çok az hasar ödeniyormuş. Üzerinden üç ay bile geçmeden unutuldu, gitti. Bugün kimseden çıt çıkmıyor.
Şimdinin moda gündemi ise, kentsel dönüşüm ve olası İstanbul depreminin yaratacağı maddi-manevi kayıplar. Bu konuda hemen hemen her gün senaryolar yazılıp, kentsel dönüşüme ne kadar ihtiyaç olduğu anlatılıyor. Öyle uzun uzadıya senaryolar yazılmasına gerek yok. Ben size olası İstanbul depreminin sonuçları hakkında birkaç tahminde bulunayım. Depremden etkilenecek 1 milyon bina olduğu, bunun yüzde 2’sinin ağır ve yıkık hasar göreceği. Tüm ilde yaşayan nüfusun binde 2 ya da 3’ü kadar can kaybı yaşanacağı. 100-150 bin kadar da yaralının hastaneye sevk edileceği. 40-50 milyar dolarlık da ekonomik kayıp olacağı tahmin ediliyor. Bunları nereden mi biliyorum? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2-3 yıl önce yaptırdığı ve deprem uzmanlarının ‘en güvenilir rapor’ dediği çalışmadan.
KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ
Şimdi gelelim, Van depremi sonrasında Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın her platformda anlattığı, kamuoyunda bilinen adıyla, Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarısına. Konu günlerdir sakız gibi çiğnendiği için detaya girmeden, ana hatlarıyla yapılacaklara değineceğim. Depreme dayanıksız, riskli yapılar belirlenecek. Binaların yıkılması için mülk sahipleri ile anlaşma yoluna gidilecek, anlaşma sağlanamazsa kamulaştırma yapılacak. Bu süreçte de vatandaş mağdur edilmeyecek. En temel hatlarıyla kentsel dönüşüm projesi böyle. Erdoğan Bayraktar, projenin yatırım boyutunu da açıkladı; 200 milyar dolar.
Projeye ve proje kapsamında yapılmak istenenlere diyecek hiçbir söz yok. Hatta geç kalındı bile denebilir. Merak ettiğim konu ise, böyle büyük bir proje içinde zorunlu deprem sigortasının nasıl konumlandırıldı? Daha açık şöyle sorayım: Van depremi sonrasında başta kamu yönetimi olmak üzere herkes zorunlu deprem sigortasından bahsederken, nasıl oluyor da; deprem sonrası gündeme gelen Kentsel Dönüşüm Projesi içinde deprem sigortası hiçbir şekilde yer almadığı gibi, bahsi bile geçmiyor? İşte bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Öyle ya. 99 depreminden hemen sonra depreme hazırlık kapsamında başlatılan ilk ve tek uygulama, zorunlu deprem sigortasıydı. 13 yılda gelinen noktada ortada. Tüm konutların yüzde 25’i sigortalandı. Buradan da anlaşılıyor ki sistemin, devlet desteğine ihtiyacı var. Daha açık anlatımla, devletin uygulamanın arkasında durması ve gereğini yapması gerekiyor.
ZORUNLU DEPREM SİGORTASI
Şunu da belirteyim. Kentsel dönüşümün ne kadarlık bir sürede tamamlanacağı belli değil. Yıkımları, kamulaştırmayı, bu konuda açılacak davaları hesaba kattığımızda en iyi ihtimalle 5-10 yıllık bir süreç alacağı kesin. Peki, bu zaman içinde depremden korunma adına neler yapılacak? Bırakın büyük depremi? Orta hasarlı bir deprem ya da depremlerin yaratacağı ekonomik kayıp için ne gibi önlemler düşünülüyor? Bilmiyorum Erdoğan Bayraktar, bu sorulara ne cevap verecek ama ben size söyleyeyim? Bu kaybın telafisinin tek yolu var, o da zorunlu deprem sigortası. Zaten uygulamanın 13 yıl önce başlamasının da amacı buydu. Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Başta söylediğimi bir kere daha tekrarlayayım. Devlet kendi çıkardığı uygulamanın arkasında durmadığı müddetçe isteğiniz kadar kanunlar çıkartıp, projeler yapın hepsi boş.