Çevrecilikle kurulan köprüler

Milliyet işbirliği ile Federal Almanya Çevre ve İletişim Merkezi ve IZOP Enstitüsü tarafından gerçekleştiren "Çevrecilikle Kurulan Köprüler:

Türkiye ve Almanya” projesi kapsamında, Kabataş Erkek Anadolu Lisesi ile Cağaoğlu Anadolu Lisesi öğrencileri, Odayeri Depolama Tesisi ile Marmaray Projesi’ni araştırdı

Proje ortağı ve destekleyicisi: Deutsche Bundesstiftung Umwelt (DBU) Alman Çevre Vakfı – Milliyet Proje yönetimi: IZOP Institut

ODAYERİ DEPOLAMA TESİSİ

Kabataş Erkek Lisesi

Alper Taşan – İsmail Göktuğ Mutlu – Ahmet Işık – Melih Kağan Kavcıoğlu – Işık Çetinoğlu – M. Sena Polat – Elif Naz Çelik – Ali Pehlivan – Yiğitcan Şengül – Yağmur Şevval Esgin – Şevval Ersöz – Begüm Saral – Selge Yılmaz

Siz şu anda bu yazıyı okumaya başlarken Şükrü Amca televizyon karşısında elmasını yiyor, Gülsüm hemşire kan testi için numune alıyor, İrfan Bey sodasını yudumluyor. Hiç elma çöpünün, kirli şırınganın ve soda şişesinin evlerimize elektrik olarak geri gelebileceğini düşünmüş müydünüz? İstanbul’da her gün tonlarca atığın Odayeri’nde sonlanan çok uzun bir yolculuğu var.

Ayrılan çöpler ilçe belediyelerinin çöp kamyonlarıyla transfer istasyonlarına götürülüyor. Geri dönüşümü yapılabilen atıklar geri dönüşüm tesislerinde tekrar kullanıma hazır hale getirilirken, geri dönüşüme katılmayan atıklar tesislere taşındıktan sonra depolama ve enerji üretim işlemlerine başlanıyor. Odayeri’nde enerji kazanmak için çöpler zahmetli ve uzun bir süreçten geçiyor.

İlk olarak çöpün döküleceği zemin geomembran ve geotekstil malzemeyle kaplanıyor. Kaplanan zeminin üstüne çakıl dökülerek çöplerden gelen atık suyunun toprağa karışması engelleniyor. Ardından enerjiye dönüşecek olan çöpler çakılların üstüne dökülüyor ve sıkıştırılıyor. Son aşamada çöplerin üstü toprakla örtülüyor. Havasız bırakılan çöplerden çıkan LFG (depo gazı) yakılarak enerji açığa çıkarılıyor.

Medeniyetin çöple imtihanı
Odayeri, Kemerburgaz’daki çöp depolama sahasında meydana gelen büyük patlamadan bir yıl sonra kuruldu. 1994 yılına kadar atıkların rastgele ve düzensiz toplanması sonucu, toprakta fazla metan gazı birikmesi 33 kişinin ölümüyle sonuçlanan büyük bir patlamaya neden oldu.

Düzensiz depolamanın tehlikeli olduğu anlaşılınca 1995 yılında depolama sistemine geçilerek Kömürcüoda ve Odayeri merkezli iki çöp depolama sahası oluşturuldu. 114 hektarlık bir alana kurulu, dünyanın en büyük ikinci çöp depolama sahası olan Odayeri, her gün yaklaşık 9 bin 400 evsel atığın depolanabilmesini sağlıyor. Bu evsel atığın yüzde 55’lik kısmını organik atıklar, yüzde 16’lık kısmını kağıt atıklar ve yüzde 10’luk kısmını ise poşet atıkları oluşturuyor.

Organik atıkların çürümesi sonucu oluşan metan gazı küresel ısınma sorunuyla boğuşmakta olan dünyamıza sera etkisi yapmaktadır. Odayeri ise dünyadaki öbür depolama sahalarından farklı olarak yüksek teknojisiyle metan gazını yakarak daha az zararlı olan karbondioksit gazını oluşturur.

Odayeri’nin geleceği
İstanbul Göktürk’te bulunan Avrupa’nın en büyük ikinci tesisi olan Odayeri, Türkiye için bir ilk. Tesis, 25 yıllık kullanım süresi için projelendirilmiş. Alana kurulu depo sahasının 150-160 hektarlık ek sahalarla takviye edilmesi planlanmakta.

Şu andaki depo alanlarının iki yıl ömrü kalmasına rağmen ek alanlarla ömrünün 15 yıla kadar uzaması mümkün. Fakat yerin altında 50 metreyi bulan depolanmış çöplerden dolayı oluşabilecek toprak kayması riskine karşı tesis kapandıktan sonra bölgede yerleşim mümkün olmayacak. Bölge sadece peyzaj çalışmalarıyla değerlendirilebilecek. Bölgedeki gaz çıkışı yaklaşık 20 yıl daha devam edecek.

Açığa çıkacak metan gazlarının tehlikeli bir durum oluşturmaması için bölgenin yetkililer tarafından haftada bir kontrol edilmesi gerekiyor. 20 yıl boyunca oluşacak bu gazın depolanarak işlenmesiyle elektrik enerjisi üretimi olacağı ve milyonlarca ton CO2 gazı emisyonu sağlanacağı düşünülüyor. Hatta üretilecek bu enerjiyle 150 bin konutun tüm enerji ihtiyacının karşılanabilmesi hedefleniyor.

Çöp yalnızca çöp değildir
Günde yaklaşık 14 bin 500 ton atığın oluştuğu İstanbul’da burnumuzu tıkamadan yaşayabiliyoruz. Eskiden işlevini yitirmiş çoğu şey “çöp” demekti. Son yıllarda çevre bilincinin artmasıyla çöpe verilen önem de arttı. Etrafta gördüğümüz birbirinden farklı çöp kutularının amacının, çöpleri türlerine göre ayırıp geri dönüştürmek olduğunun farkındayız ancak geri dönüştürülemeyecek kısma ne olduğunu çoğumuz bilmiyoruz.

Odayeri tesislerine ulaşan organik atıklardan gübre elde ediliyor. Bir düzenli depolama tesisini özel kılan tamamen izole olması. Bu da altında kalan toprağı ve yer altı sularını kesinlikle kirletmediği anlamına geliyor.

Bu sahaların kapatılan bölümlerinde organik atıkların havasız ortamda çürümesi sonucu depo gazı oluşuyor. Bu gazın, içeriğindeki yüksek metan gazı oranından dolayı bertaraf edilmesi gerekiyor. Odayeri’ndeki tesiste depo gazından elektrik üretiliyor.

Elde edilen ısı ile ısınma ihtiyacı karşılanıyor. Avrupa’nın ikinci büyük kompost ve geri kazanım tesisine sahip olmamız gurur verici ancak esas soru şu: Yeterli mi? Böylesi kalabalık bir şehir için bunu söylemek çok zor.

Kırmızı torbada ne var?
Üzerinde kan bulunan iğne ya da insana ait uzuvların yer aldığı bir torbaya yaklaşmak sanıldığından çok daha riskli. Odayeri Katı Atık Düzenleme Sahası’na bu tehlikeli kırmızı torbalardan günde 24 ton geliyor. Kan örneklerini, mikrop taşıyan malzemeleri, kullanılmış kesici-delici aletleri ve vücut parçalarını kapsayan tıbbi atıklar çeşitli işlemlerden geçirilerek doğaya zarar vermeyecek şekilde bertaraf ediliyor. Özel araçlarla merkeze getirilen atıkların katı parçaları döner fırında yakılırken, doğaya zarar veren gazlar ayrı bir odada bin 200 derecede yakılıyor. Her gün Odayeri’nde yakılan tıbbi atık miktarı o gün tesise gelen atık miktarının sadece yüzde 50’sini oluşturuyor. Buna rağmen yılda ortalama 18 bin 800 ton tıbbi atık bertaraf edilmektedir. Artık biliyorsunuz: Kırmızı torbada ne var?

MARMARAY PROJESİ

Cağaloğlu Anadolu Lisesi
Elçin Nil Ay – Ege Baran Yalçın – Cem Kırmızıtuna – Uğurkan Sürücü – Gülşah Gamze Arcan – Rozerin Şengül – Yağmur Damla Dokur – Ali Kurt – Begüm Pekalp – Umut Taylan Kahraman – Ecem Yavuz – Efekan Düzgün

İstanbul trafiğinin çözüm kaynağı olarak görülen Marmaray Projesi, 8 bin yıllık tarihi kalıntılar nedeniyle 2010’da bitirilemedi. Yapılan kazılarda, 5. ve 11. yüzyıldan kalma Erken ve Orta Bizans dönemine ait ticaret gemiler, amforalar, seramik mutfak araç gereçler, günlük kullanım kapları taş ve metal çapalar, hayvan iskeletleri ortaya çıktı. Restoratör Yurdanur Akpınar, arkeologların Marmaray Projesi’ni bölgede kazı yapılmasını sağladığı için şans olarak değerlendiriyor.

Tarihi eserler, Bayrampaşa Deresi’nin (Lykos) biriktirdiği alüvyonlar ve güney rüzgarlarının da etkisiyle tahrip olmadan günümüze kadar gelmiş. MÖ 5200’lerde İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın açılması ile Marmara denize dönüşerek alanı genişliyor. Şu anda çalışma yapılan Yenikapı bölgesi, deniz suları altında kalıyor. Kalıntıların binlerce yıl boyunca su altında kalmış olmaları, şimdi yer üstüne çıkarıldıktan sonra da sürekli nemli kalmalarını gerektiriyor. Bunu sağlamak amacıyla kalıntılar sürekli damlama sistemiyle nemli tutuluyor. Gerekli kimyasal işlemler yapılıp, gemi parçaları kurutulduktan sonra kalıntılar müzede sergilenmeye hazır hale getirilmiş olacak.

Köprüler nüfusna neden oldu
Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu (TÜRÇEK) Başkanı Prof. Dr. Barbaros Gönençgil’e göre, 1970 ile 1975 yılları ve 1985 ile 1990 yılları arasında İstanbul nüfusunda ani sıçramaların nedenlerinden biri birinci ve ikinci boğaz köprülerinin kullanıma açılması oldu. Köprüler, ulaşım sorununa çözüm olmak yerine nüfus artışına, doğal alan tahribatına ve çevre kirliliğine sebep oldu. Ülke nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan İstanbul nüfusu, 2 milyona yakın araç sayısı ile karbondioksit salınımında önemli bir etki oluşturmakta. İstanbul’da toplu taşımada demir yolu ulaşımın yüzde 5’ini, deniz yolu ise yüzde 2’sini karşılamakta.
Marmaray, hem uluslararası bağlamda iki kıta arasında köprü vazifesi görecek, hem de dağınık halde bulunan demir yolu hatlarını bağlayacak önemli bir proje.

Teknik Bilgiler
– Üsküdar ile Yenikapı arasında çalışacak Marmaray, Avrupa ve Asya yakasını İstanbul Boğazı’nın altından birleştirecek banliyö hattı iyileştirme projesi.
İnşaat tamamlandığında Marmaray’a bağlı hat 16 km boğaz geçişi ve Avrupa yakasında Halkalı-Yenikapı, Anadolu yakasında Gebze-Harem arasındaki kısımlar olmak üzere yaklaşık olarak 76 km uzunluğunda olacak. Marmaray Projesi, 60 metre ile dünyanın en derin batırma tüneline sahip olacak. Marmaray’la birlikte Boğaz geçişi 2 dakikaya ve Halkalı-Gebze arasındaki uzaklık 1 saat 50 dakikaya inecek.
– Batırma tünel, bir kuru dok veya bir tersanede üretilen birçok elemandan oluşur. İstanbul Boğazı’nın deniz tabanındaki batırma tünelin uzunluğu yaklaşık 1.4 kilometre olacak.
Tünel, İstanbul Boğazı’nın altındaki iki hatlı demiryolu geçişinde bağlantı oluşturacak ve Eminönü ile Üsküdar arasında yer alacak. Her iki demiryolu hattı, birbirinden merkezi bir ayırma duvarıyla ayrılacak. Boğazın altındaki batırma tünelde iki tüp bulunacak.
Tüneller, her 200 metrede bir olmak üzere birbirine bağlanarak servis personelinin bir kanaldan diğerine kolaylıkla geçebilmesi sağlanacak. Yeraltında inşa edilecek iki ayrı istasyon, Yenikapı ve Üsküdar’da bulunacak. Asya yakasında 43.4 km, Avrupa yakasında ise 19.6 km mevcut banliyö hatlarının iyileştirilmesi ve yüzeysel metroya dönüştürülmesi işini kapsayan kısımda 36 istasyon yenilenecek.
Sistem, T1, T2 ve T3 olmak üzere 3 hattan oluşacak.

Anket sonuçları ne diyor?
Marmaray Projesi hakkında İstanbul halkına görüşlerini sormak için bir anket düzenledik. Sonuçlar şöyle:
– “Kamuoyu, yetkili kuruluşlarca yeterince bilgilendirilmiyor”: Yüzde 90
– “Marmaray’ın olası bir depreme dayanıklılığı konusunda herhangi bir fikrim yok”: Yüzde 68.
– “Marmaray hizmete açıldığında kullanmayı düşünüyorum”: Yüzde 76
– “Marmaray’ı kullanma konusunda kararsızım”: Yüzde 11
– “Projenin güzergâhını bilmiyorum”: Yüzde 6
– “Marmaray projesi trafiği rahatlatacak”: Yüzde 46
– “Motorlu araçlar için de benzer bir tüp geçit yapılmalı”: Yüzde 76

“3. köprü trafiğe çözüm değil”

İstanbul Ticaret Odası’nda Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu (TÜRÇEK) Başkanı Prof. Dr. Barbaros Gönençgil’e sorularımızı yönelttik: Üçüncü köprü hakkında ne düşünüyorsunuz?

3. köprünün kurulmasının düşünüldüğü Garipçe-Poyrazköy insanların günlük yaşamda kullanabileceği bir istikamette değil, tamamen transit taşıtlara odaklı bir proje. 3. köprünün trafik sorununa çözüm getirmesini beklemek yerine toplu taşımayı içeren farklı projelere yönelmesi gerekiyor.

Marmaray İstanbul’un trafik sorunu için uzun soluklu bir çözüm mü?

Hayır, ancak çözüm olmamakla beraber çözüme giden bir kapı. Marmaray Metrosu gerek ulaşım olanakları bakımından gerekse yolculara sağladığı konfor bakımından diğer ulaşım sistemlerinden daha gelişmiş. Bir diğer önemli etken ise ekonomik kazanç.

Marmaray Metrosu ve diğer toplu taşıma araçları arasında bağlantı olacak mı?

İstanbul’da aktarma noktaları arasında çok uzun mesafeler bulunuyor. Bu yolları engellilerin, hamilelerin ve yaşlıların yürümesi mümkün değil. Marmaray Metrosu’na ulaşım ve gidilmek istenen yere ulaşım için diğer toplu taşıma araçları ile bağlantılar yapılacak.

İnsanların metro hattına güvenip kullanacağını düşünüyor musunuz?

Başta tereddütleri olan bir kesim çıkabilir ama onların da zaman içinde önyargılarını kıracaklarını düşünüyorum.

Etiketler

Bir yanıt yazın