HilberinkBosch Architects'in stüdyosunun yanına tasarladığı yapının strüktürü, kaplama duvarı ve ahşap kiremit çatısında meşe ağacı kullanılmış.
Annemariken Hilberink ve Geert Bosch, çiftlik evinden dönüştürülmüş stüdyolarının bulunduğu Hollanda’nın Meierij bölgesinde çeşitli ağaçların kesilmesi gerektiğini farkediyor.
Keresteleri bir kâğıt üretim tesisine satmak yerine HilberinkBosch Architects, ellerindeki ürünü kullanarak bölgenin yöresel geleneğine uygun bir şekilde kendi atölyelerini inşa etmeye karar veriyor.
Eski sığınak ve barakalardan oluşan bir kolajın yerine, çiftliğimizin karakterine uygun şekilde tamamen bölgesel materyallerle geleneksel teknikler kullanarak yeni bir ambar inşa etmek istedik.
Yapı, bir depolama odası ve atölye veya toplantı odası olarak kullanılabilecek bir alan barındırıyor. Merkezi depolama alanının üstündeki çatı katı, atölye alanına bakıyor.
Kesilen ağaçlar, yakındaki bir araziden elde edilen birkaç meşe ağacı gövdesiyle birlikte, binanın inşa edilmesi için gerekli olan tüm keresteyi sağlıyor.
Stüdyo, ahşabın doğal ortamıyla uyum sağlamasına yardımcı olmak için ahşabı farklı şekillerde kullanmak için arayışlarda bulunuyor.
Ana yapı, ağaçların gövdelerinden yapılan, binanın uzunluğunu uzatan kirişlere destek veren dört bağlantı kirişini içeriyor. Araziden çıkarılan ağaçlar dikkatli bir şekilde kesiliyor ve çerçeveler ve cephede kuıllanılmak üzere işleniyor.
Ağaç gövdelerinin en güçlü kısımları kare olarak ayrılıyor ve çerçevenin bir parçası haline getiriliyor. Kalan parçalar ise farklı amaçlar için kullanılıyor.
Dış duvarlar için kullanılan beton, çevreleyen ağaçlarla uyumlu dokulu yüzeyler oluşturmak üzere ağaç kabukları ile karıştırılıyor. Kalan beton kesitler, dokulu yüzeylere ahşap izi bırakan plakalardan yapılan bir kalıp kullanılarak dökülüyor.
Çatı kaplamasında kullanılmak üzere kısa tahta parçaları kesiliyor, kalan kereste ise ısınmada kullanılacak yakacak odun haline getiriliyor.
Ahşap, beton ve camın kullanılan tek malzeme olmasıyla doğal doku ve renk tonları açığa çıkarılıyor.
İkinci Dünya Savaşı sırasında ağaca gömülmüş dikenli tel veya şarapnelden kalan demir ve çelik kalıntıları yüzeylerin karakterini arttırırken, işlenmemiş pencere çerçevelerindeki tannik asit, atölyenin dış duvarını lekelemesi için bırakılıyor.
Atölye alanını kaplayan büyük pencereler komşu arsaya bakıyor. Cam panelleri ayıran keresteler, kirişlerin düzenini vurgulanan dikey bir ritim oluşturuyor.
Çatıya açılan merdiveni gizleyen dikey meşe tahtaların oluşturduğu duvar önünde beton bir ocak yer alıyor.