Tarihi Çırağan Sarayı'nı, 20 yıl önce yaptığı restorasyonla bir kez daha İstanbul'un çehresine kazandıran Lübnanlı işadamı Remzi Sanbar, . "Yeni İstanbul'u tanımak istiyorum. Bu şehirde yenilenebilecek eski alanlar var" dedi.
YEDİ yıl süren zorlu çalışmanın ardından, 90’lı yılların başında saray ve otelden oluşan iki bölümüyle Çırağan Sarayı’nı yeniden yaratan Sanbar Development Corporation (SDC) Başkanı Doktor Remzi Sanbar, İstanbul’da yeni projelere sıcak baktığını dile getirerek, “Şehirlerin vızıltıları vardır, bu bazen pozitif, bazen negatif olur. İstanbul bugün pozitif enerji saçıyor, hayat kalitesi çok arttı ve kaliteli projeler var. Artı katma değer koyabileceğim bir proje olabilir” diye konuştu. Osmanlı İmparatorluğu’nun muhteşem mirası Çırağan Sarayı, büyük bir restorasyon süreci sonunda yanına ilave edilen eklentiler ile yaklaşık 20 yıl önce bir sahil oteline dönüştürülmüştü. Bugün en görkemli düğünlere ve organizasyonlara ev sahipliği yapan Çırağan, İstanbul’un en lüks ve pahalı otellerinden biri haline de geldi. Bu yapının İstanbul’a yeniden kazandırılmasında büyük rol oynayan Lübnanlı işadamı Remzi Sanbar’la, Çırağan Oteli’nde bir araya geldik.
Türk ve Osmanlı hayranı olan Sanbar, İtalyan, Fransız ve oryantali bir araya getiren son kültür olarak gördüğü Osmanlı kültürünü çok ilginç bulduğunu belirterek, “İstanbul her zaman diyalogun merkezi oldu. Son yıllarda çok gelişti ve zenginleşti. Artık burada bir iş yapmak istediğinizde yerli firmalarla rekabet etmeniz çok zor. Ancak kültürle parayı harmanladığınız farklı ve katma değer sunacak projeler yapabilirsiniz” dedi. Şehri dolaştığını ve bazı bölgelerin restore edilebileceğini gördüğünü dile getiren Sanbar, “Yeni İstanbul’u yakından tanımak istedim” diye ekledi. Çırağan Sarayı’nı restore ederken, tarihi dokusunu mümkün olduğunca koruyarak, bir aktivite merkezi yaratma fikrine sahip olduğunu anlatan Sanbar, şöyle konuştu: “Sadece herhangi yeni bir otel olmasını istemedik. Burayı hedef bir dinlenme ve tatil yeri olarak düşündük. Fizibilite çalışmalarının iki-üç kere üstünden geçtik. Burası bir Padişahın sarayıydı ve Ortadoğulu biri olarak böyle bir proje yapmak benim için oldukça ‘Babıâli’ oldu. Renklere kadar otantikliğini korumaya çalıştık.”
ABD’den Avrupa’ya, Ortadoğu’dan Afrika’ya geniş bir coğrafyada pek çok uluslar arası projede imzası bulunan Sanbar, favori projesinin Çırağan olduğunu vurgulayarak, şunları anlattı: “O dönemde en büyük özel sektör projesi buydu. Daha önce de Hilton yapılmıştı. Tamamlamak kolay olmadı. Bir ortağımız bizi terk etti, iki ortak bulduk. Sonra o ortaklardan biri yine ayrıldı. Böylece Japon ortağımız Kumagai Grup ve biz devam ettik. Çırağan’ı Kempinski’ye sattığımızda, küçük bir gruptu. Almanya’nın dışında ilk otelleri buydu. Çırağan’ı başkasına devretmek kızını evlendirmeye benziyor; kızınız ama evli.”
OSMANLI sultanlarının oturduğu bir mekânı onarmaktan büyük gurur duyduğunu vurgulayan Sanbar, projenin hiç kolay olmadığını da dile getirdi. O dönemde kendisine neden bu konumu seçtiğini soranlara ise Sanbar “Eğer bir Sultan olsaydın, istediğin her yeri seçebilirdin. Eğer sınırsız seçenekler içinde Sultan burayı seçtiyse, eminim en iyi yer burasıdır” yanıtını verdiğini aktardı.
İNŞAATTAN enerjiye kadar pek çok sektörde faaliyet gösterdiklerini anlatan Sanbar, 1970’li yıllarda Suudi Arabistan’da Mekke ve Medine’nin şehir restorasyonunu da yaptıklarını kaydetti. Her projenin farklı bir tadı olduğunu dile getiren Sanbar, “Binaları yaratırken, onlara karakter vermeye çalışırım. Manhattan’da yaptığımız Dag Hammarskjold binası tipik bir New York binası değil. Binaya Birleşmiş Milletler’in ruhunu yaymak için çalışmış Hammarskjold’un adını verdik, çatı katını farklı bir konseptte yaptık. Binaya bir kültür vermek, bizim daha çok kar etmemizi de sağladı. O dönemde Donald Trump’ın daha iyi pozisyonu olmasına karşın, metrekare başına ondan daha pahalıya satış yaptık.”
REMZİ Sanbar, dönemin Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu’nun, Çırağan Oteli projesi hayata geçmeden önce “Bir odadan 400 dolar kazanamazsın” dediğini anlattı. Sanbar, Turgut Özal’a da ‘Neden projeyi yabancılar yapıyor’ diye sorulduğunu onun da ‘Benim amacım yabancı sermaye çekmek. Sadece para değil, aynı zamanda fikirleri de’ dediğini hatırlatarak, “Hatta benim için ‘O zaten Osmanlı’ ifadesini kullanmıştı” diye konuştu.