Profesyonel hayatın normal birgününde "çizim" en sık kullanılan kelimelerden biri...
Devir değişiyor, doğal olarak da alışkanlıklar da…
Ben bir MSGSÜ Mimarlık mezunuyum. Okul hayatımın %80’ini elde çizim yaparak geçirdim. El çizimi bana S şeklinde bir omurga kazandırmış olsa da bu tarzın son dönemlerine yetişebilmiş olmaktan gururluyum.
İnşaata ait bir döküman genelde bir satış taktiği ya da müşterilerin gözünü kamaştırmak için kullanılır. Dijital kültürle birlikte projelerin tasarlanma ve sunulma şekli de tamamiyle değişti. “The Labor of Architectural Drawing” kitabının yazarı olan Perry Kulper’e göre bu, parametrik ve performans mantığından görsel egemenliğine ve yapılandıma hareketine mimarlığın davranış biçiminin değişiminin bir sonucu. Her ne kadar mimarlık piyasasında giderek az kullanılar bir yönteme dönüştüyse de çizim ve illüstrasyonlar hala mesleğin kaçınılmaz bileşenlerinden sayılıyor. “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan?” hikayesine dönen bu durum için bir tasarımı bir çizimden ayırmak için aslında yazılmış bir senaryo yok, eskizler ve illüstrasyonlar tüm projenin konseptini hazırlarken sık kullanılan aşamalar.
Sürece şöyle bir bakarsak, çizimler bir projenin arkasındaki düşüncelere içten bir pencere açıyor. Sunumlar genellikle son ekran görüntülerinin tertemiz biçimi olsa da, neden mimarlar genellikle düşüncelerini göstermek için tereddüt eder?
10 yorum
Eskiz yaparken kalem lekesi olan gömlek kolu , buruşturulup atılan kağıtlar ve has mimarlık hazı gibisi gerçekten olamaz..
ayakta çizmekten gelen kronik sırt ağrısı, ışıklı masanın boncuk boncuk terleten ışığı, rapido lekeleri, jilet sesleri ve daha neler neler
hey gidi günler heeey
kalem kağıt çizgi.. hiç ayrıldılar mı ki?
onlar hala birlikte de biz onları terketmek zorunda bırakıldık 🙁
yazıp çizmek sadırdan satıra geçmesi hayallerin;gerçekleşsin gerçekleşmesin bir özgürlüktür alabildiğine…lütuftur bir anlamda insana özgü…
Tasarımcılar direnmeli yazmalı çizmeli el ile kağıt ve kalem ile hemhal olmalı… bu hal hiç değişmemeli…
Ben sizin o el çizimi nadide paftanıza bir bardak çay dökersem, görürsünüz gününüzü.. Siz bir hafta daha debelenirken, ben on dakika sonra yenisini, daha da gelişmişini koyarım önünüze..
Bilgisayardan korkanların tesellisidir kurşun kalem.. Elinizden bırakın diyen de yok zaten.. Yap eskizini, rahatla.. Mimarlık mikrobunu kapalı 50, bilgisayarla yatıp kalkalı 30 yıl oldu.. Nostaljik takılmayı bırakın; çağdaş teknolojiyi, biyonik uzantınız gibi kullanmaya bakın.. Dünya sizden hizmet bekler, kalem muhabbeti değil..
Çelik Bey, nadide paftamıza çay dökerseniz paftamız daha da değerlenir. İleride torunlarımıza gösteririz, bakın bunu üstad Çelik Bey dökmüştü diye…Teknolojiye karşı değiliz, biz de kullanıyoruz, ama beyin, el ve kalem ilişkisi gibisi yok.
Çelik Bey (veya Serkan Bey), linkleri göremedim.
Sevgili Emre,
Nazik yaklaşımına ve layık olmaya çalışacağım değerlendirmene çok teşekkür ederim.. Çaktırmadan dalga geçmedi isen !.. Ne yalan söyleyeyim, yine de gönlüm kabardı!..
İlk ifade aracımız kalemdi elbette ve kalemin ucu kadardı hayallerimizin genişliği.. Tadını da tuzunu da iyi bilirim kalemlerimin… Atmaya kıyamadığım yüzlercesi hala çekmecelerde.. El yapımı projeler ve eskizler ise sandıklarda..
Bilgisayarın sınır tanımayan dünyası ile A4 kağıdın çerçevesi arasında sürekli bir iletişim zaten vardır ve olmalıdır.. Dedik ya, yapın eskizlerinizi sevgili meslektaşlarım.. Ben de bayılırım o işe.. Günah değil.. Ama, yaratıcılık sınırlarınızı sakın kalem ucuna endekslemeyin diyorum.. Siz, “şuradan nasıl görünür yahu” diyene kadar, bilgisayar, filmini çekiveriyor tasarımın.. Tasarım sahneniz, birden yaşamaya başlıyor sizle birlikte.. İçine giriveriyorsunuz, her köşesine hakim oluyorsunuz.. Artık kendinizi bile aldatamazsınız.. Olay budur !..
Bazı miyop hocalarımızın 20-25 yıl önceleri, bilgisayarla çizilen projelere not vermediklerini biliyorum.. Hatta yasakladıklarını.. Belki de hala var öyleleri.. İşte yanlış olan budur.. 25 yıl önce açılan bir Mimarlık bölümüne teklif etmiştim, çocukların eğitime bilgisayarla başlamalarını.. Yanıt muhteşemdi.. “Biz bilmiyoruz ki, nasıl öğretelim ?” İşte asıl gerekçenin itirafı..
Sitemizde bulunan makalelerimin “Tasarım ve Bilgisayar” başlıklı 10. bölümdeki; 1975, 1998 ve 2003 yapımı üç yazımın bu hassas konuda yeterince açıklayıcı olacağını sanıyorum.. İlki, YAPI dergisinde yayınlanmıştı.. Yani kafaya takalı 38 yıl olmuş.. Linkleri aşağıdadır.
Sevgiler hepinize..
http://rktr.co/1756UoK