santralistanbul'daki 'Görsel Kayıt/Visual Log: Le Corbusier Yapıtdökümüne Bir Bakış' adlı sergi, 20. yüzyıl mimarisinin en önemli ismi Le Corbusier ile tanışmak için iyi bir fırsat.
Mimar, teorisyen, yazar, ressam Le Corbusier’nin 1920’lerin başında yaptığı modern yapıları görmek insanı gerçekten şaşırtıyor. Adını ünlü bir mimar diye içi boşalmış bir biçimde bildiğimiz Le Corbusier aslında 20. yüzyılın en etkili ve modern mimarinin öncülerinden. Sergiyi metinleri yazan, Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Burcu Kütükçüoğlu, araştırmacı İdil Erkol ve fotoğrafları çeken Cemal Emdem ile dolaştık.
Sergi Le Corbusier’in Doğu gezisinin yüzüncü yılı nedeniyle Fondation Le Corbusier tarafından Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’ne önerilmiş. Hazırlık çalışmaları bir yıldan fazla süren proje aslında Le Corbusier’nin Doğu Gezisi sırasında gittiği üç kentte, İstanbul, Napoli ve Atina’da ‘Le Corbusier Doğu Gezisi 1911: Mimarın Formasyonunda Seyahatin Rolü’ başlıklı bir konferans olarak planlanmış. Kalebodur’un sponsor olmasıyla da kapsamlı bir sergiyle desteklenmiş. Ve ortaya ‘Görsel Kayıt: Le Corbusier Yapıtdökümüne Bir Bakış’ ortaya çıkmış.
Doğuya Yolculuk: 1911
Le Corbusier 20. yüzyıl başında modern mimarinin kurucusu sayılan üç isimden biri. 1905’ten itibaren bina yapıyor ama asıl modern mimari olarak adlandırılan işlerine 1920’lerde başlıyor. Corbusier’nin mimari işlerine başlamadan önce, 1911’de henüz 24 yaşındayken yaptığı, Prag’dan Bursa’ya uzanan sekiz aylık Doğu gezisiyse mimari kimliğini oluşturan seyahat olarak adlandırılıyor mimarlık tarihinde. Çünkü İsviçre’de küçük bir kasabada doğup büyüyen Corbusier bir anlamda alaylı; eğitimini sanat alanında yapmış. Seyahatleri, araştırmaları mimarlığının temellerini oluşturmuş. Balkanlar’ın, Atina’nın, İstanbul’un, Edirne’nin, Bursa’nın yerel mimarisini bu gezi sırasında öğreniyor. Balkan ve Anadolu evlerinin, Osmanlı mimarisinin farklı biçimlerde ona esin kaynağı olduğu söyleniyor.
Geleneksel, süslemeci mimarlık anlayışının tersine, yalın ve işlevsel yapıları savunarak, toplu konut anlayışına yeni bir boyut getiren Le Corbusier’nin yapıtları en çok Fransa’da bulunuyor. Memleketi İsviçre’de, Güney Amerika’da, Rusya’da ve son döneminde Hindistan’da işleri var. ‘Görsel Kayıt/ Visual Log: Le Corbusier Yapıtdökümüne Bir Bakış’, iki ayaklı bir sergi. Biri sanatçının seyahatlerindeki belgelerinden, eskizlerinden, diğeri de Corbusier’nin farklı kentlerdeki yapıtlarının fotoğraflarından oluşuyor.
Yapıtları en çok fotoğraflanan mimar
Projenin en keyifli kısmı mimarlık fotoğrafçısı Cemal Emdem’e ait. Yapıtların fotoğraflarını Emdem çekmiş. Kendisi de mimar olan Emdem, Corbusier’nin İsviçre, Almanya, Fransa, Hindistan’daki en önemli yapıtlarının çoğunu dört ayda detaydan bütüne farklı açılarla çok başarılı bir biçimde fotoğraflamış.
Le Corbuiser mimarlık tarihinde yapıları en çok fotoğraflanan mimarlardan biri. Ve yapılarının fotoğrafları 80 yıla yakın süredir dergi ve kitaplar yoluyla tüm dünyaya yayılmış durumda. Ama Emdem’in Chandigarh, Ahmedabad, Paris, Marsilya, Belfort, Firminy-Vert, Stuttgart, Zürih, Cenevre ve La Chaux-de Fonds’a yaptığı yolculuklarda çektiği fotoğraflar kendi bakış açısını yansıtıyor. Ve aynı zamanda Emdem usta kadrajlarıyla izleyicisinin bakışlarını vurgulamak, göstermek istediği detaylara çekiyor. Le Corbusier’nin 1920’lerden 1965’e dek mimari serüvenini, değişen anlayışını söze çok gerek kalmadan yansıtan ‘Görsel Kayıt/ Visual Log’ sergisini kaçırmayın derim. Bilgi Üniversitesi santralistanbul’daki sergi 13 Kasım’a dek açık.
Corbusier Kimdir?
Le Corbusier olarak tanınan Charles-Edouard Jeanneret, 6 Ekim 1887’de İsviçre’de La Chaux-de-Fonds’da doğdu. Babası saat kadranı ustasıydı, annesi piyano dersleri veriyordu. 13’ünde okulu bırakarak babasının yanında çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uygulamalı Sanatlar Okulu’na yazıldı. Çizim ve sanat tarihi öğretmeninin etkisiyle mimarlığa ilgi duymaya başladı.
1907-1911 yılları arasında Orta Avrupa ve Akdeniz ülkelerini gezdi. Beyaz badanalı, dört köşeli, sade Akdeniz evlerinden çok etkilendi. Binalarında betonarme kullanan Parisli mimar Auguste Perret ve ilk sanayi tasarımcılarından biri olan Peter Behrens’le çalışma olanağı buldu. Mimarlık anlayışının gelişmesinde her ikisinin de büyük rolü oldu. Tasarımlarında kalabalık şehirlerde yaşayan insanlar için daha iyi yaşama koşulları sunmayı hedefledi. Kariyeri uzun yıllar sürdü ve Avrupa’da ve Hindistan’da çok önemli binalar yaptı. Aynı zamanda; şehir plancısı, ressam, heykeltıraş, yazar ve modern mobilya tasarımcısıydı.
Modern yüksek tasarımın öncü çalışmalarını yaptı ve kendisini toplu konutlar ve kalabalık şehirler için daha iyi yaşam koşullarını sağlamaya adadı. Daha sonra eleştirmenler tarafından mimarlık biçimi-stili ruhsuz monolitler olarak (yekpare dikmeler) ve kendini beğenmiş olarak eleştirildi.
1925’te Paris’teki uluslararası bir dekoratif sanatlar sergisinde Le Corbusier’nin, yaşayan hücre olarak nitelediği ilk ev modeli yer aldı. Hücre adını verdiği birimler bir araya getirildiğinde bir blok oluşturuyordu. İşlevsel ve sade ev eşyası tasarımı yapan Le Corbusier’nin bazı mobilyalarının yapımında çelik borular kullanıldı. 1953’te ilk kez kent planlama ilkelerini yaşama geçirme olanağı buldu. Kent için bir plan çizerek önemli hükümet binalarının tasarımını yaptı. 27 Ağustos 1965’te yaşamını yitirdi.
Önemli yapıtlarından bazıları
*Unite d’Habitation (Fransa/Marsilya)
*İsviçre Öğrenci Yurdu (Fransa/Paris)
*Notre Dame-du-Haut Kilisesi (Fransa/Ronchamp)
*Carpenter Görsel Sanatlar Merkezi (ABD)
*Villa Savoye (Fransa)
*Batı Sanatları Ulusal Müzesi (Japonya/Tokyo)
İstanbul ve Corbusier
Le Corbusier, İstanbul’a gelmeden önce bir Bizans kentiyle karşılaşacağını hayal ediyor. Ama geldiğinde Osmanlı mimaprisini de görünce kentten çok etkileniyor ve yedi hafta kalıyor. Bu sürede Üsküdar’dan Pera’ya, Tarihi Yarımada’ya birçok yeri geziyor. 1911’deki Aksaray yangınına tanık oluyor. Yıllar sonra Atatürk’ün İstanbul’un modernizasyonuyla ilgili projeler geliştireceğini duyunca mektup yazıyor. İstanbul’un olduğu gibi kalmasını öneriyor. Tabii önerisi o günün anlayışına uymadığı için reddediliyor. Sergide Türkiye toprakları sınırları içinde gittiği Edirne, Tekirdağ, İstanbul, Bursa ve Çanakkale’de çizdiği eskizler, yazdığı metinlerden spotlar ve çektiği fotoğraflar da ayrı bir salonda sergileniyor.