“Daha Güzel Bir Bağdat” için Çok mu Geç?

"Plan for Greater Baghdad" 1950'li yıllarda modernizmin devlerinin Irak için geliştirdiği bir dizi fiziksel müdaheleyi içeriyordu. Geriye ne mi kaldı?

1950’ler Avrupa’nın kendi yarattığı fiziki ve sosyal çöküntüden çıkış yollarını aradığı bir dönemde iken Irak, henüz özgürlüğünü kazanmış, petrol rezervleri ile parlamaya başlamış ve gözünü hazırladığı modernizasyon projesi ile yükseklere dikmişti.

Iraklı mimarların tavsiyeleri üzerine genç kral II. Faysal kentin gelişimini tetikleyecek bir dizi operasyon yapılmasına karar vermiş aynı zamanda projenin sadece fiziksel değil tüm plastik sanatları ve edebiyat gibi diğer alanları içerek bir reform olması için kararlar almıştı.

Stabil kent Bağdat’ı yakın doğunun merkezi yapacak “Plan for Greater Baghdad” olarak adlandırılan bu gelişim hareketi Frank Llyod Wright’ın öncülüğünde başlamıştı. Bu harekete paralel olarak 1950 yılında “Geliştirme Kurulu” oluşturuldu ve batıda modernizim temel taşlarını atan Le Corbusier, Oscar Niemeyer, Robert Venturi, Walter Gropius gibi 15 isim Irak’a davet edildi.

Yeni gelişen petrol zengini bu ülkede plan dahilinde geleneksel formların yıkılması, modernist akımın kentte hakimiyet kazanması, bu bağlamda kültür merkezi, opera binası, üniversite, spor komplekslerinin yapılması öngörülüyordu.

Wright’ın öngördüğü gelişim aslında tarihsel dokuya referans veren bir büyümeydi. Ama yine de opera binası gibi yapılar kentte iz bırakacak nitelikte ve yüksek bütçeli projelerdi. Edena adasında Geliştirme Kurulu’nun tasarladığı opera binası biçimsel yaklaşımlarıyla dikkat çeken bir yapıydı. Fakat hiçbir zaman inşa edilemedi.


Wright Edena Adası Opera Binası tasarımı

Bir başka proje olan “Bağdat Üniversitesi” Walter Gropius, Louis McMillen, Robert McMillan, Neil Levine tarafından tasarlanmıştı. Fakat 1982 yılında Robert Owen ve Al-Mansur tarafından tamamlandı.


Üniversite için cami tasarımı 1957 – Walter Gropius liderliğinde ortak çalışma

Le Corbuiser tarafından tasarlanan spor salonu ise belki de sadece tamamlanmış olmasıyla bile dikkat çeken bir yapıydı. Çünkü Kral II. Faysal’ın 1958’de öldürülmesi ve hükümetin değişmesiyle projeler sekteye uğradı fakat stadın yapımına devam edildi.

Wright’ın bahçeleri, açıklıklar öngören projeleri, açlık çeken halk için israf olarak görülüyordu. Dolayısıyla bir dönem devam kararı alınan projeler daha sonra durduruldu. Fakat Le Corbusier’ın spor salonunun inşaatı 1973 ile 1982 yılları arasında, Saddam Hüseyin rejimi döneminde tamamlandı.

Bu olimpik stadyum Irak’lı sporcular için modernleşme sürecinde gerçekten de istendiği gibi bir katkıda bulunuyordu. Ta ki 2000’li yıllara kadar. Amerikan işgali stadyumun Amerikalı askerler tarafından kullanılmasına ve kamuya kapatılmasına sebep oldu.

Şimdilerde ise Bağdat’ın bu dönemini tekrar gün yüzüne çıkartmak adına Bağdat Üniversitesi ve Le Corbusier Vakfı çalışma yürütmeye karar verdi.

Stadyum tribunlerinin boyandığını, yapılan onarmaların strüktürü çok değiştirdiğini belirtren uzmanlar yine de binanın Le Corbusier’ın mottosunu: “Düzenin doğduğu yerde, iyi olan doğar!” koruduğunu belirtiyor.

Bağdat’ın çeşitli yerlerinde yer alan bu özel dönem yapılarının, Irak’ta kaybolan insanlık değerlerinin yanında, en azından evrensel mimarlık adına korunabilen yegane değerler olması herkesin beklentisi…

Etiketler

Bir yanıt yazın