“Daha yeni başlıyoruz”

Biz 'Taksim Meydanı'na ne olacak?' diye konuşurken, bir yandan da önemli mimarlarımız yurtdışında büyük ödüller alıyor.

İşte bu mimarlardan biri olan Gökhan Avcıoğlu’yla bir araya gelme şansım oldu

Gökhan Avcıoğlu Türkiye’de de yurtdışında da önemli projelere imza atıyor. Bodrum Cennet Koyu’nda Mandarin Oriental’in işleteceği Astaş Holding’in sahibi olduğu otel ve evlerden yurtdışındaki bazı Türk konsolosluklarına kadar birçok projesi var.

Avcıoğlu, bu hafta Cannes’dan büyük bir ödülle döndü. MIPIM adlı gayrimenkul fuarında Fatih Gedikpaşa için hazırladığı kentsel yenileme projesiyle (GDKP) geleceğin projesi ödülü olan ‘Architectural Review Future Project Awards’u aldı.

Birkaç hafta önce ise New York’ta Amerikan Mimarlık Örgütü’nün merkezinde işleri sergilenmeye başladı. Serginin konusu: ‘2000’den bugüne Ortadoğu’da mimari ve mühendislikteki değişim.’ Gökhan Avcıoğlu’nun burada sergilenen işleri: Beşiktaş Balıkpazarı, Fatih Gedikpaşa GDKP kentsel tasarım projesi, Borusan Müzik Evi ve One Ortaköy projesi. Yolu New York’a düşenler, sergiyi 23 Haziran’a kadar görebilir.

‘Bodrum sadece turizm beldesi olmamalı’
Gökhan Avcıoğlu kısa bir süre önce de Londra’da düzenlenen International Hotel and Property Awards’da (Uluslararası Otel ve Emlak Ödülleri) iki ödül birden kazandı. Biri Dara Kırmızıtoprak’la birlikte Bursa’da yaptığı Nilüfer projesi ile kazandığı en iyi yüksek bina ödülü. Diğeriyse Bodrum’a gidenlerin bildiği Kuum Otel’le kazandığı en iyi otel mimarisi ödülü.

Gökhan Avcıoğlu’na göre Bodrum gelecek vaat ediyor. “Bodrum sadece turizm yatırımı yapılacak bir yer olmamalı, burada mutlaka üniversite de olmalı. Bodrum yaz kış yaşamalı.”

‘Şehirde köy hayatı olmaz’
Sözü Gökhan Avcıoğlu’na bırakırsanız ne projelerinden ne ödüllerinden bahsediyor. Avcıoğlu’nun aklı daha neler yapılabileceğinde. Onu asıl heyecanlandıran ise şehircilik projeleri. Yaşadığı Teşvikiye gibi, küçük bir meydanı ve bir dokusu olan, ama aradığı her şeyin de elinin altında olacağı mahalleler yaratmak istiyor.

“Eski mahalleleri, semtleri beğeniyorum. Ben Cumhuriyet döneminde geliştirilen şehirciliği anlamıyor ve sevmiyorum. Mimaride Cumhuriyet’e karşıyım. Aralarında yeşil alan kalmayan, dört beş katlı apartman modelleri çok sıkıcı geliyor. Apartmanların altında dükkanlar olması gerektiğini savunuyorum. Şehri şehir yapan unsurlar bunlar. Şehirde köy hayatı olmaz.”

Boğaz’ı yeniden inşa eden, başka şehirleri koplayan, kendi deyimiyle ‘gazlama’ projelereyse karşı. Zaten müteahhitlere de karşı. “3 müşterim var, projenin yatırımcısı, satın alan kişi ve o projenin etrafında hayatı geçen kişi” diyor.

‘Yapacağımız çok şey var’
Konu Taksim Meydanı’na geldiğinde “Hepimiz çalışalım, projeler üretelim, sonra yarışma yapılsın, halk beğendiğini seçsin. Keşke bütün projeler böyle yapılsa” diyor. Ona göre Taksim’deki en büyük problem, meydanın büyüklüğü.

“Neden artık eski binalar gibi hayran kaldığımız mimari eserler yapılmıyor?” diye soruyorum. “Yatırımcı mimarı kısıtlıyor” diyecek sanıyorum, yanılıyorum. “Eskiden olduğu gibi nesilden nesile geçen ustalık artık yok ne yazık ki. Yeni başlayanlarla çalışmak zorunda kalıyoruz. O yüzden de eskisi gibi bir işçilik artık kalmadı.”
Ben arada umutsuzluğa kapılıyorum, Gökhan Avcıoğlu ise “Daha yeni başlıyoruz, yapacağımız çok şey var” diyor. İyi ki böyle umut veren üretken insanlar var!

Etiketler

Bir yanıt yazın