Diyarbakır’ın yeşil alanları Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kararıyla ‘yapı rezerv alanı’ ilan edildi. Silvan Köprüsü ile tarihi On Gözlü Köprü arasındaki Dicle Vadisi, Talay Tepe ve Mastfroş Tepe üzerine kurulu Kent Ormanı yapılaşmaya açılıyor.
Binlerce yıldır geçtiği topraklara can veren Dicle Nehri’nin suyu ise HES’lerle boğulmak isteniyor. Dicle Nehri üzerine DSİ tarafından üç HES yapılması gündemde. HES’lerin Hantepe köyü, Bismil ve yeni ulaşıma açılan Bağıvar Köprüsü civarına yapılması planlanıyor. Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Başkanı Necati Pirinççioğlu ile bakanlığın Dicle Vadisi kararını ve Diyarbakır’da yürütülen kentsel dönüşüm projelerini konuştuk. Diyarbakır’ın çok hızlı bir şekilde rant alanına dönüştürüldüğünü ifade eden Pirinççioğlu, kentin tarihi ve doğal yapısının talan edildiğini söylüyor.
Dicle’yle başlayalım. 3 HES yapımı gündemde. Neler söylersiniz?
Dicle ülkeleri aşan bir su kaynağı ve tarih boyunca akıyor. Bu kent burada kurulmadan önce de Dicle vardı. Kendi içinde bir ekosistemi de barındırıyor. Nehir gelip Diyarbakır’ın kenarından geçmedi. Kent gelip Dicle Nehri’nin kenarına kuruldu. Burada 8 bin yıldır devam eden hayata, nefes veren Dicle Nehri’dir. Barajlarla zaten ekosisteme müdahale edilmiş durumda. Şimdi bu 3 HES de doğa üzerinde ciddi tahribata neden olacak. Belli bölgelerde su kuruyacak. Dicle, nehir olmaktan çıkacak.
Dicle Vadisi de yapı rezerv alanı ilan edilerek yapılaşmaya açılıyor…
Diyarbakır surlarının UNESCO süreci devam ediyor. Çalışma ‘Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri’ adıyla şubat ayında UNESCO’ya sunulacak. Bundan hükümetin de bilgisi var. Zaten dosyayı Kültür ve Turizm Bakanlığı sunuyor. Yani UNESCO’ya Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına başvuru yapılıyor. Tam da bu süreçte Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Dicle Vadisi’ni yapılaşmaya açmasına kuşkuyla yaklaşıyoruz. Bu haliyle dosya kesinlikle kabul edilmez. Surlar Dicle Vadisi’nin o doğal peyzajıyla bir bütündür. Yapılaşma kararıyla UNESCO sürecinin tehlikeye gireceğini bilenler bu kararı alıyor. Öte yandan o bölge bir rant alnına dönüştürülüyor. Bu kentin kurumları çalışmalarıyla Dicle Vadisi’ni kamuya açmaya çalışırken bakanlığın bu kararıyla o bölgeye sadece parası olanlar girebilecek.
Dicle Vadisi böyle bir yapılaşmaya uygun mu peki?
Orası birinci derece tarım arazisi. Ayrıca jeolojik etüt raporları bölgenin yapılaşma için uygun olmadığını söylüyor. Rezerv alanları, riskli yerlerin oralara taşınması için belirlenir. Ama Dicle Vadisi için zaten Afet İşleri Genel Müdürlüğünün raporunda ‘Konut yapılamaz’ ibaresi var. Nehir alanı zaman içerisinde sürekli yer değiştirmiş, kumluk bir alan. Bunun altında iyi niyet yatmaz, rant yatar.
Aynı karar Kent Ormanı için de geçerli. Orayı ne bekliyor?
1999 yerel seçiminden sonra Talay Tepe ve Mastfroş Tepe yeşil alan ilan edildi. Bölgenin çoğunun hazine arazisi olması nedeniyle zaman zaman devlet tarafından imara açılması gündeme getirildi ama unu engelledik. Bazı şahıslar da yeşil alanın imara açılması için girişimler de bulundu. Ancak belediyeden hep ret kararı çıktı. Ama şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkisi arttırıldı. Bakanlığa her yeri planlama yetkisi verildi. Ben bakanlığı Türkiye Belediyesi olarak ifade ediyorum. Ama kötü bir belediyecilik yapıyorlar. Devlet kendi eliyle Kent Ormanını ranta açıyor. Kentin en güzel yerini seçim öncesi çevrelerindeki rantiyecilere peşkeş çekmek istiyorlar. Birçok alanın mera vasfı değiştirilip hazineye, hazineden TOKİ’ye ve TOKİ’den de şahıslara satışı yapılıyor.
Suriçi’ndeki kentsel dönüşüme ilişkin ne söylersiniz?
Suriçi’nde yürüyen kentsel dönüşüm oradaki insanların zorunlu göçe tabii tutulmasıdır. Orayı soylulaştıracaklar. ‘Orada yaşayan insanlar bu kültürel mirası hak etmiyor. Onları buradan çıkartacağız. Turistler de gelecek. Zengin olacağız’ hayali kuranlar var. Elbette Suriçi’ne müdahale edilmeli. Ama önemli olan müdahalenin nasıl yapılacağı. Burada 8 bin yıl boyunca sadece yapılar ayakta kalmamış, yaşam da devam etmiş. Şimdi bu yaşamı buradan kopartıp TOKİ’nin betonları arasına hapsedemezsiniz. Suriçi oradaki sokak kültürüyle var. Her yerde yürütülen çarpık kentsel dönüşüm politikası gelip Diyarbakır’ın kapısına da dayandı. AKP artık en küçük beldeye bile müdahale ediyor. TOKİ tek tipleştirmedir. Toplumun ‘Biz bu kefene sığmayacağız’ demesi gerek.
Diyarbakır’da binlerce kişi Dicle Nehri’ne HES yapımına ve Dicle Vadisi’nin yapı rezerv alanı ilan edilmesine karşı yürüdü.
Mezopotamya Ekoloji Hareketinin çağrısıyla Dağkapı Meydanı’nda toplan kitle ‘Gezi’den ODTÜ’ye, ODTÜ’den Amed’e Direniyoruz’, ‘Doğamıza kültürümüze sahip çıkıyoruz’ yazılı pankartlarla Kent Terası’na yürüdü. Mezopotamya Ekoloji Hareketi adına bir açıklama yapan Gültekin Aydeniz, “HES’ler için, vadinin talanı ve yok edilmesi için birçok şirket başvuru yapmış, Amed’ in 5 bin yıllık geçmişe sahip Hevsel Bahçeleri ve Dicle Vadisi’nin yok edilmesi için gerekli izinler verilmiş. HES projelerinin tamamlanması halinde Dicle Nehri 20 yıl içinde tamamen yok olacak. Bu 3 HES projesi Amed halkına da Amed e de hiçbir yarar sağlamayacak. Sadece bir şirketin cepleri dolacak” dedi. Aydeniz, Dicle Nehri’nin satılmasına, Hevsel Bahçeleri’nin yapılaşmaya açılmasına izin vermeyeceklerini söyledi.