Tarihi kentin geçmişine yakışır özende yapılaşmasına yönelik mimari koşullar getirilecek.
“Tarihi kent” denilince aklımıza ilk gelenler arasındaki Diyarbakır’da geçmişin mimari zenginliğini tümüyle yadsıyan yeni yapılaşmaya nasıl “dur” denebilecek?
Ya da, kentin kaldırımlarından yeni binalarına dek tüm “sözde çağdaş!” yapılanması ile geçmişten kalan kültürel miras arasındaki “uyumsuzluk”lara son verebilecek bir imar disiplini nasıl kurulabilecek?
Sorular Diyarbakır’daki “yüksek yoğunluklu” siyasal gerilime rağmen kimi duyarlı mimar, yönetici ve akademisyenlerin hayli zamandır gündemindeydi…
Özellikle Mimarlar Odası ve ÇEKÜL gibi, uygarlık zenginliklerimize “militanca” sahip çıkan kuruluşların “kent kimliğini gözetmek için alınması gereken önlemler” konusunda düzenledikleri sayısız etkinlik, aynı siyasal gerilimin gündemi belirlemesi yüzünden sadece katılanların belleklerinde kalıyordu ki; Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan bir yönetmelik taslağıyla “tarihi kent”te yaşamanın önemi ve sorumlulukları yerel kamuoyunun gündeminde yer almaya başladı… Dünyanın Çin Seddi’nden sonra ayakta kalabilmiş en uzun ve en eski surlarıyla övünen halkın ve aydınların arasında, “çağdaş Diyarbakır”ın da surlarla çevrili muazzam tarihsel mimariden esinlenilmiş bir özen içersinde gerçekleşmesi hiç değilse konuşulur hale geldi.
Peki, kentteki bu önemli “kültürel farkındalık” kaynağı olan yönetmelik ne diyor; neyi amaçlıyor?
Yakında Büyükşehir Belediye Meclisi’nin onayına sunulması beklenen taslağın 1’inci maddesi özetle şöyle:
“Bu yönetmeliğin amacı, Diyarbakır’da estetiğe, tarihi ve doğal değerlere uygun ilke kararları geliştirmek; yerleşik ve yerleşime yeni açılacak alanlardaki meydan, bulvar, cadde ve anayollara cephesi bulunan yapıların tasarlanmasında şehircilik, mimarlık, kentsel tasarım ve peyzaj mimarlığı disiplinlerinin öngördüğü projeler elde etmek üzere görüş bildirmek üzere oluşturulan Estetik Kurul’un çalışma kurallarını belirlemektir.”
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı çalışan Koruma Kurulu’nun yetkisindeki SİT alanları ile kültür mirası olarak tescilli yapıları “kapsam dışı” tutan yönetmelikte, yerel yönetime bağlı çalışacak Estetik Kurul’un “görev alanı” ise şöyle tanımlanmış:
“Büyükşehir Belediyesi yetkisindeki meydan, bulvar, cadde ve ana yollar ile bu yerlere cephesi olan yapılar, ilçe belediyelerince bildirilecek sokak ve caddeler, bu belediyelerce bildirilmediği takdirde kurulca bu belediyelerin sınırları içerisinde belirlenecek sokak, cadde ve kentsel dönüşüm ve gelişim alanları…”
Yine tasarıya göre, kurulda büyükşehir ve ilçe belediyelerinin uzman temsilcilerinin yanı sıra Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ile mimarlık, sanat tarihi, peyzaj mimarlığı, şehircilik gibi ilgili üniversite mensuplarından üyeler de yer alacak.
Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Başkanı Necati Pirinççioğlu diyor ki, “Taslak üzerinde bizim de görüş ve önerilerimiz alındı. Kurulun yapısının demokratik olmasını istedik. Kentin bu düzenlemeye çok ihtiyacı var. Bir an önce onaylanarak yürürlüğe girmesini diliyoruz.”
Bu beklenti kente karşı imar suçlarının önlenmesini isteyen duyarlı kesimlerde de giderek yaygınlaşırken Meclis’in tasarıyı görüşmekte neden geciktiği sorusunu da yine Pirinççioğlu şöyle yanıtladı:
“Kent kültürü gündemde öne çıkamıyor. Bilinen siyasal gelişmeler hep daha baskın geliyor. Diyarbakır’ın tarihine saygılı yapılaşması yeterince önemsenmiyor.”
Bakalım şu “demokratik süreç”ler döneminde tarihi kentimizin “kimlikli gelişme” özlemine ne zaman değer verilecek?
Kültürel zenginliği “siyaset malzemesi” değil, “çağdaş uygarlık kaynağı” kılabilecek bir düşünce, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisi’nde ne zaman “akil” hale gelecek?