25-30 Haziran'da gerçekleşecek Documentarist 15. İstanbul Belgesel Günleri'nin öne çıkan bölümlerinden biri dünyayı tehdit eden ekolojik sorunların ele alındığı XR Yok Oluş İsyanı başlıklı bölüm. Program kapsamında sekiz film Müze Gazhane'deki açık hava gösterimlerinde seyirciyle buluşacak.
Türkiye’nin belgesel şenliği Documentarist, bu yılki programında ekolojik belgesellere özel bir yer ayırıyor. 25-30 Haziran’da 15’incisi gerçekleşecek festivalde XR Yok Oluş İsyanı başlığı altında mikroplastiklerden denizlerdeki kirliliğe, biyolojik çeşitliliğin azalmasından termik santrallere kadar çevreyi ve canlı yaşamını tehdit eden pek çok soruna dair sekiz belgesel gösterilecek.
İBB Kültür Varlıkları işbirliğiyle hazırlanan programda film gösterimlerinin yanı sıra Türkiye’nin çöp ithalatı politikası üzerine bir panel ve çocuklarla çevre temalı bir yaratıcı drama atölyesi de düzenlenecek.
Documentarist 15. İstanbul Belgesel Günleri’nin XR Yok Oluş İsyanı bölümünde gösterilecek, yerküremiz için birer alarm zili niteliği taşıyan filmler şunlar: Yok oluş sürecine karşı ellerinden geldiğince mücadele eden dört bilim insanı ve bir sanatçını anlatıldığı “Doğadan Sonra”, plastik atıkların denizlerdeki yolculuğunu takip eden “Kuzey Akıntısı”, Myanmar’da kendi olanaklarıyla petrol çıkararak geçimini sağlayan bir ailenin hikâyesi “Bin Yangın”, küresel ısınmanın Kuzey Kutbu’ndaki hayvanlara etkisini çarpıcı bir görsellikle aktaran “Haulout”, dünyadaki varlıkların dijital bir kopyasını yaratma çabasını anlatan “Our Ark”, doğayla barışık ilişkisini sürdürmeye çalışırken kendi hastalığıyla cebelleşen bir adamın portresi “Mısırlı Emmi” ve kömürlü termik santral projesine karşı yıllarca direnen bir köy “Çırpılar: Bir Mücadelenin Anatomisi”.
Filmler, 29-30 Haziran arası beş gün boyunca saat 20:00’de Müze Gazhane’deki açık hava gösterimlerinde ücretsiz olarak izlenebilir. Aynı belgeselleri Avrupa yakasında Fransız Kültür Merkezi ve Cine Majestic’te de izlemek mümkün.
XR YOK OLUŞ İSYANI
“Doğadan Sonra”
(After Nature, 2022)
Yön: Esther Elmholt, Danimarka
Önde gelen dört bilim insanı ve bir sanatçı, insan kaynaklı kitlesel yok oluşu azaltmak ve insanlığın zenginlik arayışının ekolojik bir çöküşe nasıl yol açabileceğini anlamak için kendi yöntemleriyle mücadele ediyor.
Tüm Antroposen krizleri arasında biyolojik çeşitlilik krizi birçok yönden en geri döndürülemez ve endişe verici olanıdır. Dünyadaki türler o kadar şaşırtıcı bir hızla yok oluyor ki bilim insanları artık kitlesel bir yok oluştan bahsediyorlar. “Doğadan Sonra”da, önde gelen dört bilim insanı ve bir sanatçı, insanlığın zenginlik ve refah arayışının dünyadaki hemen hemen tüm diğer türlerin yaşam koşullarını nasıl bozduğunu ve gezegenin biyolojik çeşitliliğini korumak için nasıl savaştıklarını ortaya koyuyor. Aarhus yakınlarındaki bir bataklıkta Aydınlanma kaşiflerine, fast-food arayan güvercinlere, mekanik kuş cıvıltılarına ve mandalara rastlıyoruz. Yol boyunca, doğanın durumu ve krizdeki kendi rolümüz üzerine düşündürücü yansımalar, doğaya bakışımızı yeniden gözden geçirmemizi sağlıyor.
“Kuzey Akıntısı” (The North Drift, 2022, 92′)
Yön: Steffen Krones, Almanya
Arktik Okyanusu’ndaki Lofoten takımadalarındaki Norveç’in en uzak adalarından birinde karaya vuran bir Alman bira şişesi. Bu buraya nasıl geldi? Gerçekten Almanya’dan mı geldi? Yoksa susamış bir turist birayı içip şişeyi denize mi attı? Norveç’in eşsiz manzarası konusunda tutkulu olan sinemacı Steffen Krones, konunun özüne inmek istiyor. Orta Avrupa’daki nehirler Arktik Denizi’ne mi bağlı? Atık gerçekten bu kadar uzağa seyahat edebilir mi? Yönetmenin kişisel merakı bilimsel bir araştırma projesine dönüşüyor. Steffen, mühendisler ve tanınmış bilim insanları ile birlikte, memleketi Dresden’den plastik atık yolculuğunun izini sürmek istiyor. Elbe Nehri’ne fırlattıkları GPS şamandıralar inşa ediyorlar. Steffen’in arkadaşı Kris, deneyi Norveç’ten takip ediyor. Şamandıralar gerçekten Kuzey Kutbu’nda bir yerde karaya mı vuracak? GPS verileri, Alman nehirleri ile Kuzey Kutup Dairesi arasında bağlantı olduğuna dair şüpheleri doğrulayacak mı? Film bizi Elbe Nehri boyunca Kuzey Denizi üzerinden Norveç’e uzanan bilimsel bir maceraya çıkarıyor ve bize hepimizin bir şeyleri değiştirebilme gücüne sahip olduğumuz bir döngünün parçası olduğumuzu gösteriyor.
“Bin Yangın”
(A Thousand Fires, 2021, 90′)
Yön: Saeed Taji Farouky, Fransa-İsviçre-Hollanda-Filistin
Dünyanın en eski petrol endüstrilerinden birine ev sahipliği yapan Myanmar’ın Magway bölgesinde, karı koca Thein Shwe ve Htwe Tin yaşıyor. Kaçak bir petrol sahası işleterek birkaç günde bir varil üretiyorlar. Her şeyden önce en küçük oğullarının başarılı olmasını, yoksulluk döngüsünü kırmasını istiyorlar. Bir su ısıtıcısı kaynıyor. Çamurlu eller, püskürtme makinelerinde çalışıyor. Yakındaki bir televizyondan bir futbol maçının ortam sesi uğulduyor. Htwe, “Bu günler çabuk geçti” diyor.
Filistinli-İngiltereli yönetmen Saeed Taji Farouky’den “Bin Yangın”, değişen bir ailenin portresi ve nesiller arası bir çatışma ve uzlaşma hikâyesidir. Geçici anların bir filmidir; umutlar ve özlemlerin; karma ve şansın güçlerine olan inancın; bir yerin, bir topluluğun ve rutinin ritminin; kalıcı hatıraların ve çalkantılı bir geçmişin; ve hayatın aldırışsız devamının. Uğruna mücadele edilen bir hayat, kazanılan bir dinginlik.
“Asit Ormanı” (Acid Forest / Rūgštus Miškas, 2018, 63′)
Yön: Rugile Barzdžiukaite, Litvanya
İnsanların ölü bir ormanı görmeye geldiği bir turistik yer hayal edebiliyor musunuz? Sadece gözlemci oldukları bir yer değil aynı zamanda siyah kuşlar tarafından gözlemlendikleri duyuldukları bir yer? Bir zamanlar eski bir çam ormanı vardı, ama sonra birkaç karabatak oraya indi. Şimdi binlercesi var ve çam ağaçlarını… sıçarak öldürüyorlar. Burası dünyanın en ürkütücü turistik yerlerinden biri haline geldi.
“Haulout” (2022, 25′)
Yön: Evgenia Arbugaeva, Maxim Arbugaev, Birleşik Krallık-Rusya
Rus Kuzey Kutbu’nun uzak bir sahilinde, rüzgârın savurduğu bir kulübede, yalnız bir adam antik bir toplanmaya tanık olmak için bekler. Ancak ısınan denizler ve yükselen sıcaklıklar beklenmedik bir değişikliğe neden olur ve adam çok geçmeden kendini yenik düşmüş hisseder.
Our Ark (2021, 12′)
Yön: Deniz Tortum, Kathryn Hamilton, Hollanda-ABD-Türkiye
Hayvanları, bitkileri ve objeleri tarayarak yedeklemeye çalışan teknoloji uzmanları; ayak bastığımız dünyanın bir simülasyondan ibaret olduğuna inanan güç sahipleri; içinde yaşamaya başladığımız sanal dünyaların ilk adımlarını atan bilim insanları… Our Ark, dünyanın dijital bir kopyasını yaratma çabalarımızı anlatan bir film. Sanki ekolojik yıkım dijital bir Nuh’un Gemisi aracılığıyla engellenebilirmiş gibi.
“Mısırlı Emmi” (2022, 15′)
Yön: Murat Kılıç, Türkiye
Mustafa Çakmak, anne babasını kaybettikten sonra doğayla daha yakın bir bağ kurmaya başlamış ve yetiştirdiği bahçenin her bir ağacını evladı gibi sahiplenmiştir.Son zamanlarda suların çekilmesi onu endişelendirmektedir. Böyle giderse bahçesi ile alabalık tesisi arasında bir tercih yapmak zorunda kalacaktır. Ancak hasta olduğunu öğrenmesiyle beraber geçici endişeler yerini kadim bir teslimiyete bırakır.
“Çırpılar: Bir Mücadelenin Anatomisi” (2022, 46′)
Yön: Atom Şaşkal, Türkiye
Çırpılar, Kaz Dağlarının kuzey eteklerinde kendisine yer edinmiş bir köy. Çırpılar’ın dört bir yanında ise göz alabildiğine Agonya Ovası uzanıyor. Ovanın dağlar ile iç içe geçtiği bu coğrafya, baharda yeşilin binbir tonuna bürünürken, güz vakti ise kendini kızıllığa teslim ediyor. Burada yaşayan insanlar geçimlerini uzun zamandır tarım ile sürdürürken sadece kendilerini ve Çanakkale’yi değil, denizaşırı ülkeleri de besliyorlar. Bu bölgedeki ekolojik, kültürel, sosyal ve ticari pek çok bağlamda görebileceğimiz bu çeşitlilik doğaya düşman projeler ile tehdit altında. Bu tahribat projelerinin yerelden küresel ölçeğe en zararlılarından biri de kömürlü termik santraller. Çanakkale’ye kurulu santraller şehrin elektrik ihtiyacının yanı sıra, parazit şeklinde büyüyen ve doymak bilmeyen megakent İstanbul’un yükünü çekmeye zorlanıyor.
Fosil yakıtların yakılmasıyla oluşan karbon emisyonu, geleceğimizi tehdit eden iklim krizinin baş faillerinden biri. Buna rağmen 2015 yılında kömürlü bir termik santral projesinin Çırpılar’da hayata geçeceği duyuruldu. Tüm engellemelere ve baskılara karşın Çırpılar Termik Santrali projesine karşı halk ve çeşitli sivil toplum kuruluşları, büyük bir direniş örneği sergiledi. Altı yıllık mücadelenin ardından önemli bir kazanım elde edilerek termik santralin Çırpılar’a kurulması engellendi. “Çırpılar: Bir Mücadelenin Anatomisi”, bu tehdide karşı bir araya gelen insanların mücadelesini ve mücadelelerinin süreç içindeki gelişimini anlatıyor.
Film fragmanları ve detaylı bilgi buradan edinilebilir.