2021 Pritzker Ödülü kazananları Lacaton & Vassal Architectes'in kurucuları Fransız Anne Lacaton ve Jean-Philippe Vassal, çok sayıda sürdürülebilir konut projesine imza attı. 30 yıllık meslek hayatları süresince her zaman insan yaşamının zenginleştirilmesine öncelik verdiler, bireye fayda sağladılar ve şehrin gelişimini desteklediler.
“Dönüşüm, halihazırda var olanla daha çok ve daha iyiyi yapma fırsatıdır. Yıkım, kolay ve kısa vadeli bir karardır. Bu karar birçok şeyin israfıdır – enerji, malzeme ve tarih… Üstelik çok olumsuz bir sosyal etkiye sahiptir. Bizim için bu bir şiddet eylemidir.”
Fransa’nın Floirac bölgesinde bulunan Latapie House, mimarların kısıtlı bütçeyle verimli bir konut tasarlamak için sera teknolojilerini kullandığı ilk uygulama oluyor.
Evin arkaya bakan doğu cephesinde kullanılan şeffaf açılıp kapanabilir polikarbonat paneller, konutun ortak alanlarının dış mekanla bütünleşmesine imkân vererek esnek bir tasarım sunuyor.
Doğal ışıktan ve hava akımından üst düzeyde faydalanan yapı, ev sakinlerine gündelik işlerini yapabilecekleri ve çocuklara koşup oynayabilecekleri geniş alanlar yaratıyor.
Fransa’nın Cap Ferret bölgesinde Arcachon Körfezi boyunca kalan son parsellerden biri üzerine inşa edilen bu özel konut, mimarların önceden var olana saygısını gözler önüne seriyor. Doğal çevreye vereceği zararı en aza indirgemeyi hedefleyen tasarım sürecinde, alanı oluşturan 46 çam ağacı muhafaza ediliyor.
Ev, doğal bitki örtüsü içinde tasarlanıyor ve 12 mikro kazıklı ızgara üzerinde yükseltiliyor. Sakinlerine, kendisiyle kesişen ağaçların hareketiyle ve büyümesiyle şekillenen körfez manzaraları sunuyor.
Fransa’nın Bordeaux şehrinde yer alan konut, doğal ışıktan yararlanmayan eski bir fabrikanın yerini alıyor. Güneş ışığını evin tamamına dağıtan bir iç avlu oluşturmak için çatının bazı kısımları kaldırılarak şeffaf polikarbonat paneller ile kaplanıyor. Ev, açılıp kapanabilir duvarlar, geniş açıklıklar ve esnek plan şeması sayesinde şeffaf bir atmosfer yaratıyor ve konut boyunca sınırsız görüş alanı sağlıyor.
Fransa’nın Nantes şehrinde yer alan mimarlık okulu, büyüyen öğrenci topluluğunun gelişen öğrenim ve öğretim ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyor. Loire Nehri kıyısında yer alan büyük ölçekli bina, polikarbonat duvarlar ve sürgülü kapılarla kaplı beton ve çelik çerçeveye sahip.
Çeşitli boyutlardaki kasıtlı olarak tanımlanmamış mekanlarıyla dönüştürülebilir ve esnek bir tasarım sunuyor. Sokağa doğru açılabilen oditoryum, yüksek tavanıyla inşaat atölyeleri için gerekli alanlar yaratıyor. Zemini 2.000 metrekarelik fonksiyonel çatıya bağlayan geniş rampa, esnek bir öğrenme ve toplanma yeri olarak işlevlendiriliyor.
Fransa’nın Saint-Nazaire bölgesinde düşük gelir gruplarına uygun tasarlanan toplu konut projesi, üç katlı bir dizi binada düzenlenmiş 53 birimden oluşuyor. Ünitelerde her bir zemin kat konut için özel bahçe, üst katlarda ise balkon veya kış bahçesi bulunuyor. Mimarlar iç mekanlarda şeffaf, açılıp kapanabilir polikarbonat paneller ve yalıtımlı termal perdeler kullanarak ekolojik ve ekonomik açıdan sorumlu, ışıkla dolu konforlu ortamlar yaratıyor.
1960’larda, büyük ölçekli sosyal konut inşaatı döneminde, Paris’te inşa edilen Tour Bois le Prêtre, altyapı, su tesisatı, havalandırma ve elektrik altyapılarına ciddi bir ihtiyaç duyuyordu.
Lacaton & Vassal, kentin 17 katlı, 96 üniteli binayı yıkma planlarını reddediyor ve bunun yerine orijinal projeyi dönüştürüyor. Orijinal cepheyi kaldırarak yapıyı kendi kendini destekleyen yeni bir cephe ile çevreliyor. Böylece binanın ayak izini genişleterek her bir birimin iç metrekare alanını artırıyor. Önceden kısıtlı olan oturma alanları geniş açıklıklarıyla teraslara ve esnek alanlara uzanarak şehrin sınırsız manzaralarını mekanlara taşıyor.
İnşaat süresince konut sakinlerini yerlerinden etmeyen ve sabit bir kira yardımında bulunan ekip, sosyal konuta dair estetik kaygıların yanı sıra topluluk kavramına da vurgu yapıyor. Toplulukların anlamı ve olanakları hakkında yeniden düşünmeye teşvik ediyor.
Mimarların Palais de Tokyo geliştirme projesinin ikinci aşaması, mekânın 2002’de tamamlanan ilk restorasyonundan on yıl sonra gerçekleşti. “Ziyaretçilerin kendi müzelerini yapabileceği” bir mekân fikrinden ilham alan tasarımcılar, yeni yeraltı alanıyla birlikte iç mekânı 20.000 metrekare artırıyor ve binanın her bir alanını kullanıcı deneyimini göz önünde bulundurarak tasarlıyor.
Proje, birçok çağdaş sanat müzesinde görülen beyaz galerilerin ve kılavuzlu patikaların aksine hacimli bitmemiş alanlardan meydana geliyor. Ziyaretçilerine akşam geç saatlere kadar oyalanmaya teşvik eden karanlık mağaralardan şeffaf ve güneşli ortamlara kadar çeşitli fiziksel ortamlar sunuyor. Tüm sanat ortamları için serbest akışlı sergiler oluşturulmasına olanak tanıyor.
Paris’in eteklerinde, Canal de l’Ourcq boyunca, eski bir demiryolu olan La Petite Ceinture’un yanında konumlanan karma kullanımlı bina 98 öğrenci dairesi, 30 rezidans, bir destekli yaşam tesisi ve üç ticari alana ev sahipliği yapıyor. Her konut biriminde balkon veya kış bahçesi bulunurken destekli yaşam tesisinde ise zemin kattaki açık bahçe alanı paylaşılıyor.
Aile yapısı ve demografik özellikleri bakımından çeşitlilik gösteren proje, alana dikkatli yerleşimiyle, iklim ve ışığa uyumlu tasarım özellikleriyle kaynak ve enerji tasarrufu hedeflerine ulaşarak sürdürülebilir bir tutum sergiliyor.
Mimarlar, Fransa’nın Dunkerque bölgesinde kıyı geliştirme projesine ait bir savaş sonrası gemi inşa tesisi olan Atelier de Préfabrication no. 2 (AP2) binasının yıkılmasına karşı çıkıyor. Bunun yerine şekil ve boyut olarak ilkiyle aynı olan ikinci bir bina inşa etmeyi tercih ediyor.
Esnek ve değişen işlevler orijinal yapıda konumlanırken yeni yapı, çağdaş sanatın bölgesel koleksiyonlarını barındıran galerilere, ofislere ve depolara ev sahipliği yapıyor. Şeffaf ve prefabrik malzemelerin kullanımı, eski binaya engelsiz bir bakış sağlıyor. Tasarımcılar gelecekte iki yapı arasındaki boşlukta yer alan iç sokağı, yükseltilmiş dış yürüme yoluna bağlamayı hedefliyor.
Fransa’nın Lille şehrinde Parc Arras Europe’un yenilenmesinin bir parçası olarak inşa edilen tiyatro, kapsamlı bir program yelpazesi barındıran çok amaçlı bir belediye binası olarak hizmet veriyor.
Sürgülü kapılar ve pencereler, modüler ve yeniden yapılandırılabilir oturma yerleri, mekânı eğimli bahçeyle bütünleştiren açılıp kapanır cephe kullanımıyla sağlanan esnek kat planı, işlevler için çok sayıda olanak sağlıyor.
1960’larda, büyük ölçekli sosyal konut inşaatı döneminde, Fransa’nın Bordeaux şehrinde inşa edilen on ila on beş kat yüksekliğinde üç bina, 530 daireye ev sahipliği yapıyor.
Paris’teki Bois le Prêtre’nin dönüşümüne benzer şekilde bina cephesi kaldırılıyor ve iç mekanlar dışa doğru genişletilerek biyoklimatik kış bahçeleri veya balkonlar oluşturuluyor.
Bazı birimlerinin boyutunun neredeyse iki katına çıktığı yenileme projesi, sosyal konutun estetik kurallarına meydan okuyan dramatik bir görsel sunuyor.
İsviçre’nin Cenevre şehrinde, Chêne-Bourg belediyesinde konumlanan karma kullanımlı bina, 250 ofise ve zemin katta yer alan ticari alanlara ev sahipliği yapıyor. Bina sakinleri, yakınlardaki yeni yeraltı Chêne-Bourg CEVA tren istasyonuyla birlikte şehre ve zenginleşen olanaklara doğrudan ulaşma imkânı buluyor.
Birimlerdeki yerden tavana uzanan açıklıklar, enerji tasarruflu termal perde kullanımı ve kış bahçesi veya balkon uzantıları, kullanıcılarına maksimum alan, ışık ve sıcaklık sağlıyor.
Mimarlar, modüler ofis tasarımları ve uyarlanabilir düzen şeması ile esnek alanlar yaratıyor. Bunun yanı sıra özel olarak tasarlanan beş kat, ihtiyaç halinde konut veya hizmet alanlarına dönüştürülme imkânı sunuyor.