Odaların özerkliğini kaldıran hükümete dünya mimarlık kurumlarından mektup yağıyor.
Başbakanlık’a bağlı “Toplu Konut İdaresi”nin (TOKİ) sınırsız imar yetkileri, Samsun’da sel felaketini körükleyen “dere yatağındaki TOKİ” nedeniyle tartışılıyor; ama Mimar ve Şehir Plancıları odalarının “özerk”liklerini sınırlayan yasaları ne duyan var ne de sorgulayan…
Oysa odalar, anayasada tanımlanan kent, çevre ve toplum çıkarlarını gözeten bir yapılaşmayı savunuyor; imardan yetkili kurumların mimarlık ve şehircilik ilkelerine aykırı uygulamalarına davalar açarak hukuk yoluyla engel olmaya çalışıyorlar…
Bu süreçte sadece TOKİ’nin değil, kamu mülklerini pazarlayan Özelleştirme Kurumu’nun ve en değerli bölgelerimize rant planları yapan bakanlıkların ayrıcalıklı imar yetkilerinin daha da genişletilmesi; bu yetkilerle gerçekleşen yağma projelerini eleştiren meslek odalarını ise “bakanlık denetimi”ne alan yasalar çıkartılması, -denebilir ki- 12 Eylül’den bile daha geri bir anlayışı sergiliyor.
Mimarlar Odası bununla ilgili değerlendirmede özetle diyor ki; “16 Mayıs 2012 tarih ve 6306 sayılı ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’la, sözde kentsel dönüşüm adına yeni rant alanları yaratılarak, değeri artan eski semtler emlak pazarına açılıyor. 4 Temmuz 2011 tarih ve 644 sayılı KHK ile kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na da Meslek Odalarının ‘özerk ve kamusal kimliği’ni yok sayan düzenlemelerle ‘denetleme’ görevi veriliyor.”
Bu serzenişe neden olan kentsel dönüşüm uygulamalarında, insanlar kuşaktan kuşağa yaşadıkları semtlerinden kovularak aynı yerlerde lüks konutlar yapılıp satılıyor. Odaların işlevsizleştirilmesi ise o düzeye tırmanıyor ki mimar, şehirci ve mühen-dislerin mesleki sicillerinin bile meslek odalarınca değil bakanlıkça tutulması hükme bağlanıyor.
Selçuklu ve Osmanlı’daki lonca teşkilatlarında Ortaçağ’dan beri temel ilke olan “özerk”liğin günümüzde çok daha önemsenmesi gerekirken, aynı geleneğin çağdaş örgütleri olan meslek odalarımızı bakanlık eliyle hükümete bağımlı kılmak, bizde pek umursanmasa bile dünya mimarlık kuruluşlarınca tepkiyle karşılandı.
Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA), Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE), Akdeniz Mimarlar Birliği (UMAR) ile Almanya Federal Mimarlar Odası’nın (BAK) başkanları, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdikleri ve bilgi için de Başbakan Erdoğan’a, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a ilettikleri mektuplarda, Türk hükümetinin meslek odalarını “dışlayıcı” ve “işlevsizleştirici tutum”unun gözden geçirilmesini istediler.
Mektuplardan:
Mimarlar Odası’nın internet sitesinde de yayımlanan mektuplardan bazı bölümleri özetleyerek aktarıyorum:
UIA Başkanı Dubler: “Türkiye Mimarlar Odası, kurucusu olduğu ve bugün 134 ülkeden 1.4 milyon mimarı temsil eden UIA’nın en etkin üyelerinden biridir. Diğer ülkelerin mimarlık örgütlerine örnek oluşturacak mesleki ve kamusal çalışmalarıyla övgüler toplamaktadır. Ancak ülkenizde bu çalışmaları ve meslek odası özerkliğini kısıtlayıcı yasaların kabul edildiğini üzülerek öğrendik. Oysa bir ülkede meslek odalarının mesleki hak ve gerekleri kamu yararına gözetmesi, o ülkenin kalkınma ve gelişmesi için de ön koşullar arasındadır. UIA kararları ve bunları destekleyen UNESCO ile BM ilkeleri çerçevesinde, mimarlığın gereklerinin meslek odası eliyle yaşama geçirilmesine ülkenizde de gereken önemin verilmesini diliyoruz.”
ACE Başkanı Harrington: “Avrupa’nın 33 ülkesinden 526 bin mimarı temsil eden ACE olarak, mimarlık mesleğinin AB’de odalar tarafından düzenlendiğini anımsatırız. Türk hükümetinin ise odaların esas işlevlerini bakanlığa bağlaması bizi şaşırtmıştır.
Oysa AB ilkelerinde devlet, kamusal işlevlerde odaları yetkilendirerek, mimarlık hizmetleri ve yapılaşmada bürokrasiyi gidermektedir. Yine odalar, mimarlıktaki birikimleriyle yapılı çevrede yüksek kaliteyi sağlamaktadırlar.
Türkiye Mimarlar Odası’nın da bu bağlamdaki kamu yararına işlevlerini dikkate alacağınıza inanıyorum…”
UMAR Başkanı Bekhazi: “Türkiye Mimarlar Odası’nın da kurucusu olduğu UMAR, Akdeniz çevresindeki 14 ülkenin mimarlık örgütlerinden oluşmaktadır.
Türkiye’deki meslek odası çalışmaları, Akdeniz bölgesi için de model kabul edilirken hükümet denetimine alınmasını, kamu çıkarları ve mimarlık açısından tehlike görmekteyiz.”
BAK Başkanı Trommer: “Avrupa’da yaşanan deneylerin olumsuz sonuçları ışığında, Türkiye’de Mimarlar Odası’nın önemli işlevlerinin bakanlığa bağlanmasını uygun görmüyoruz.
Özerk oda sistemi birçok açıdan AB’de temel ilke kabul edilmektedir ve Türkiye’nin de bundan uzaklaşmak yerine daha çok savunması, ortak geleceğimiz için temel beklentimizdir.”
Bakalım Cumhurbaşkanı Gül “onayladı”ğı yasaları eleştiren bu “dost” mektuplara ne yanıt verecek; Başbakan ve ilgili Bakanlar da TBMM’ye sundukları aynı yasaları nasıl savunacaklar?