Dünyanın En Güzel Yolcu İstasyonları

Dünyanın En Güzel Yolcu İstasyonları

Prix Versailles, dünyanın en güzel yolcu istasyonları listesini açıkladı. Bu istasyonlar, 2 Aralık 2024'te UNESCO'da düzenlenecek törende 3 ana ödül için değerlendirilecek.

Prix Versailles 2024 yılının The World’s Most Beautiful Passenger Stations listesini açıkladı. Yaratıcılığa, yerel mirasın yansıtılmasına ve ekolojik verimliliğe aynı anda hizmet eden ve çevrelerinde olağanüstü izler bırakan yakın zamanda açılmış veya yenilenmiş 6 tren ve metro istasyonunun listesi aşağıda yer alıyor.

“Yolcu istasyonları bir kez daha yaşam ortamımızın önemli bir bileşeni haline geldi. Bir coğrafi alana giriş kapısı rolünü yerine getirirler ve birçok durumda o alan içinde kamusal alanlar olarak hizmet verirler. Kentsel yaşamı kapsar, hareketliliği kolaylaştırır ve çevre dostu toplu taşımayı teşvik ederler. Güzel yolcu istasyonları inşa etmek, toplumlarımız için daha güncel ve faydalı olamayacak bir yatırım.”

1. Schafbergbahn Station

St. Wolfgang, Avusturya

Fotoğraf: Albrecht Imanuel Schnabel

Schafbergbahn Station, 1893’ten beri hizmet veren ve Avusturya’nın buharla çalışan en dik dişli demiryolu olarak biliniyor. 5,85 kilometre uzunluğundaki hat, St. Wolfgang Vadisi’nden başlayarak Schafberg Dağı’nın zirvesine ulaşıyor ve her yöne bir yolculuk sunuyor. Bu güzergah boyunca, yolcular 360°’lik etkileyici manzaraların tadını çıkarır. 542 metre yükseklikteki istasyon yapısı,  dunkelschwarz mimarlık ofisi tarafından yeniden yorumlanarak modernize edilmiş.

İstasyonun ortak alanları (lobi, bilet gişesi, hediyelik eşya dükkanı ve restoran) Wolfgang Gölü ve çevredeki dağlara bakan geniş, aydınlık bir koridora açılıyor. Ayrıca, açık hava terası sayesinde yolcular doğayla doğrudan temas kurma fırsatı buluyor. Binada kullanılan malzemeler ve tasarım dili, demiryolunun tarihine göndermede bulunan endüstriyel bir estetikle şekillendirilmiş. Buna karşılık, ahşabın sıcaklığı ve modern donanımlarla zenginleştirilmiş konfor, tarihi ve çağdaş unsurları uyum içinde bir araya getirir. Bu yaklaşım, istasyonu yalnızca bir geçiş noktası değil, aynı zamanda ziyaretçilere farklı bir deneyim sunan bir “eğlence tren istasyonu” ya da ErlebnisQuartier olarak yeniden tanımlıyor.

Fotoğraf: Albrecht Imanuel Schnabel

2. Bell Station

Melbourne, Avustralya

Fotoğraf: Peter Bennetts

Avustralya’nın geniş topraklarında, şehirler tarihle buluştuğunda, hemzemin geçitler bir engel ya da sınır oluşturuyor. Bu durum, geniş kapsamlı bir kentsel tasarım ve peyzaj planının başlatıldığı Melbourne için de geçerli. Wood Marsh Architecture tarafından tasarlanan Preston’daki Bell Station, bu planın bir parçası olarak yükseltilmiş yeni nesil tren istasyonlarından biri.

Beton cephesi, bölgedeki miras listesindeki konutlara saygı duruşunda bulunurken, Darebin şehrinin çatı manzarasını yansıtan üç boyutlu bir desen ile öne çıkıyor. Renkli cam pencereler ise ışığı filtreleyerek iç avluda yumuşak ve canlandırıcı bir atmosfer yaratıyor. İstasyonun halka açık amfitiyatrosu, aynı zamanda sel havzası işlevi görüyor.

Projede, girişleri çevreleyen çim alanlar ve yerli bitki şeritleri dikkat çekici olup, ekoloji ve kapsayıcılık açısından iddiasız ama etkili bir yaklaşım sergilenmiş. Bell Station, sürdürülebilirlik kavramını estetikle birleştirerek kentsel peyzajı dönüştüren bir yapı olarak öne çıkıyor.

Fotoğraf: Peter Bennetts

3. Pekin Tren İstasyonu

Beijing, Çin

Fotoğraf: Simon & Topia

1959 yılında, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından on yıl sonra Pekin Tren İstasyonu inşa edildi. O dönemde ülkenin nüfusu 670 milyon civarındaydı ve bu nedenle binanın ölçeği o dönem için devasa boyutlardaydı. İstasyonun mimarisinde geleneksel Çin tarzı kullanılmış, ancak kıtlık ortamında mimarlar ve zanaatkarlar ellerindeki sınırlı kaynaklarla yetinmek zorunda kalmışlar.

WIT Design & Research tarafından gerçekleştirilen iç mekan renovasyonu, her bir dış duvarı camdan bir sanat eseri olan, kendi tarihini yazan bir halkın becerilerinin derinliğini ve inceliğini yeniden keşfetme şansı sunuyor. Bekleme salonlarından birinde, 1950’lerde kullanılan orijinal yeşil tonuyla aynı renkte deri koltuklar, nostaljik bir atmosfer yaratırken mekana tarihsel bir bağ kazandırıyor. Daha da dikkat çekici olan, modernize edilen tesisler ve olanaklarla birlikte, orijinal anıtsal mekanların, nüfusu iki katına çıkan başkent için hala işlevsel ve yeterli boyutlarda olduğunun kanıtlanmış olması.

Fotoğraf: Simon & Topia

4. Toulouse Matabiau Station

Toulouse, France

Fotoğraf: SNCF Gares & Connexions_Emmanuel Grimault

1905 yılında Marius Toudoire tarafından tasarlanan Toulouse Matabiau Station, mimar tarafından bir “saray” olarak nitelendirilmiş. Bir asır sonra, AREP mimarlık ofisindeki çağdaş mimarlar, binanın metamorfozlarını incelemek için arşivlere derinlemesine dalarak tarihi restorasyon sürecine giriştiler. Metal çerçeveler, tenteler ve pervazlar özenle restore edilirken, eksik sütun başlıkları lifli alçı kullanılarak yeniden yaratıldı.

Canal du Midi’ye bakan cephenin anıtsal ahşap işçiliği, orijinal tasarımlardan esinlenmiş. Amaç, binanın tarihi dokusunu korurken, erişilebilirlik ve yolcu hizmetlerini modernize etmekti. İç mekanda kullanılan renk ve malzemeler, mekanın dinamizmini artıran aynalı yüzeyler ve doğal ışık oyunları ile dikkat çekiyor. İstasyonun mimarisi, hassasiyeti ve ferahlığıyla modern bir tavrı yansıtıyor.

Fotoğraf: SNCF Gares & Connexions_Emmanuel Grimault

5. Chiaia Metro Station

Napoli, İtalya

Uberto Siola tarafından tasarlanan Peter Greenaway‘in sanatsal eserleri ile zenginleşen Chiaia Metro Station, şehrin merkezinde mitolojik bir deneyim sunuyor. Her kat, belirli bir mitolojik tanrı ve renk ile ilişkilendirilmiş. Giriş kısmında, Jüpiter’in 24 kollu heykeli dikkati çekerken, yüzeyin altında beyaz ve mavi tonlarında tasarlanmış, 12 metre çapında Neptün’e adanmış bir kuyu yer alıyor. Aşağıya inen merdiven boyunca, yolcular Ovid’in “Est in aqua dulci non invidiosa voluptas” dizesini okuyarak mitolojik bağlamla etkileşime geçebiliyor.

Yeraltında, Ceres’e adanmış kare bir ızgara düzeninde alan, yeşil tonların hakim olduğu bir ortamda Naples National Archaeological Museum’s Farnese Collection’dan heykel reprodüksiyonlarına ev sahipliği yapıyor. Proserpina’ya adanmış koyu sarı renkli geçit, Pompei kırmızısı tonlarında son kata ulaşırken, bu kat, ortasında dairesel bir ışıklık barındıran çelik bir kubbe ile taçlandırılmış. Bu tasarım, doğal ışığın platformlara süzülmesine olanak tanıyor.

6. Grand Central Madison

New York, Birleşik Devletler

Fotoğraf: Metropolitan Transportation Authority

Park Avenue’nun 43 metre altında ve Grand Central Terminal’in 27 metre altında yer alan Grand Central Madison, Long Island Rail Road’un (LIRR) son yüzyıldaki en büyük genişlemesi ve mühendislik başarılarından biri olarak öne çıkıyor. AECOM‘un da katkıda bulunduğu bu büyük ölçekli proje, Manhattan’a daha akıcı bir ulaşım sağlamak amacıyla trafiği Penn Station’dan uzaklaştırmayı hedefleyen cesur bir girişim.

Grand Central Madison’ın mimarisi, teknik bir ustalık örneği olmasının yanı sıra, beklenmedik bir ziyaretçi deneyimi sunuyor. Geniş koridorlar ve aydınlık asma kat boyunca ilerleyen yolcular, çeşitli sanat eserleriyle dolu benzersiz alanlara doğru yönelerek etkileyici bir yolculuk deneyimi yaşıyor. Bu kapsamda dijital sanat eserleri, dev LED ekranlarda sergilenen “Poetry in Motion” gösterileri, kalıcı bir fotoğraf sergisi, canlı konserler ve en son teknolojik sistemler yer alıyor. Bu eserler, aynı anda abartısız, çağdaş ve sanatsal bir atmosfer yaratarak Big Apple’ın modern cazibesine katkıda bulunuyor.

Fotoğraf: Metropolitan Transportation Authority

Etiketler

Bir yanıt yazın