Duran insanlar için mimarlık

Mecidiyeköy'den Tünel'e uzanan yolda hiç oturma bankı olmadığının farkında mıyız? İstanbul Modern'in bahçesindeki 'Göğe Bakma Durağı' bu yüzden önemli. Durup düşünebilmek için...

Gezi olayları sırasında mizahın ve keskin zekânın önünde en güçlü TOMA ‘ların, en şiddetli gaz bulutlarının nasıl da ufalıp yok olduğunu gördük. Her türlü sindirme hareketine orantısız bir zekâyla karşılık verilirken klişelerin dışında üretilen sloganlar ve protesto şekilleri karşısında statükocu muhafazakâr iktidar ne yapacağını bilemedi.

Bunlardan belki de en çarpıcı olan, ‘ duran adam ‘ protestosu idi. Tüketim baskısı altındaki kentin sürekli devinim halindeki hızlı gündelik yaşantısında sadece durmanın ne kadar güçlü bir söylem ve pozisyon olabileceğini sessizce ispatlarken her duran insan bir yandan da kuvvetlice bağırıyordu, “Durun, sakin olun” diye…

Duran herkes, ‘durmadan yola devam eden’, para kazanmak için dakikaları birbiri ardına yutan, boş zamanlarında ise bunları harcamakla meşgul kentli insanlara çok önemli mesajlar verdi, “Niye koşuyoruz?” dedirtti.

Kentin fiziki yapısı hepimizin hareketlerini, davranış şekillerini, dolayısıyla düşüncemizi, psikolojimizi şekillendiriyor. Bu yapıya karar verenler birkaç basit mimari oyunla bizim nasıl davranmamız gerektiğini kendilerine göre şekillendirebiliyorlar.

Gezi olayları öncesi bilhassa bakımsız tutulan, büyük bir kısmı polislerce işgal edilmiş parkın dışında Mecidiyeköy’den Tünel’e dek uzanan o uzun hat boyunca, Taksim Meydanı dahil tek bir tane bile oturma bankı olmadığının farkında mıydınız? Niye bir tane bile gölgesine sığınabileceğiniz bir saçak yoktu? Çünkü belediye ya da iktidar, insanların durmasını değil hareket etmesini tercih ediyor. Hareket halinde olan herkes yorulunca mecburen bir kafeye, restorana, illa ki para karşılığı hizmet alabileceği bir yere sığınmak zorunda kalıyor. “Alın verin, ekonomiye can verin!” sloganını hatırladınız mı? Birkaç basit oturma bankının yokluğu ekonomiyi nasıl da döndürebiliyor, mimari kararlar nasıl da siyasi bir görüşün sonucunda şekillenebiliyor.

Şimdi Gezi protestoları sonucu geri adım atan belediye Gezi’yi baştan aşağı çiçekle doldurdu. Yaşanacak değil bakılacak, çimlerinde değil sadece bankında oturabileceğiniz, büyük kalabalıkların birikebileceği değil, birkaç kişinin dolaşabileceği bir park istendiği için yapılmış bir peyzaj düzenlemesi. Yine siyasi görüşün mimari bir yansıması…

İyi mimarlık çoğu zaman sizden istenenleri değil istenmeyenleri yaptığınız durumda çıkabiliyor. Hatta kimi zaman hiçbir şey yapmamak bile mimari açıdan en iyi karar olabilir. Bu yüzden en başarılı mimari projelerde çok basit kararlar en etkili mekânları yaratabilmekte.

MoMA ve İstanbul Modern’in birlikte düzenlediği Genç Mimar Programı (YAP) kapsamında belirlenen SO? Mimarlık ve Fikriyat’ın sahipleri mimar Sevince Bayrak ve Oral Göktaş’ın bu niteliklerde bir projesi geçen haftalarda sessiz sedasız bitti, açıldı. Turgut Uyar’ın aynı adlı şiirinden esinlenerek bir ‘Göğe Bakma Durağı’ tasarlayan ekip İstanbul Modern’in girişindeki küçük boşluğu koşuşturma içinde geçirdiğimiz günlerimizden birinde durup düşünebileceğimiz etkili bir mekâna dönüştürdü.

Hemen altında unutulmuş denizi hatırlatacak şekilde salınan, zemindeki deliklerden göğe uzanan çelik çubuklara takılı dairesel aynaların altında, sarı ağlarla örülmüş eski araba lastikleri üstünde durup son bir ayda neler yaşadığımızı düşünmek için ideal bir zaman değil mi?

Ülkenin güzelim coğrafyasına arsa muamelesi yapan iktidarın toplumun refahı ve huzurundan çok toprağın emsali ve şantiyelerin işlemesiyle ilgilendiği, mimarinin ihtiyaç için değil gösteriş için kullanıldığı, sizi sürekli tüketmeniz için koşturan böyle bir zamanda bir yarım saatinizi SO?’nun İstanbul Modern’deki ‘Göğe Bakma Durağı’nda durarak geçirin. Uzun süreceğe benzeyen bu direnişte iyi mimarlığı görmek, kötüleriyle mücadele ederken size lazım olabilir!

Etiketler

Bir yanıt yazın