Yapı Endüstri Merkezi'nin 2008 yılından bu yana ekoloji ve sürdürülebilirlik konularıyla ilgili düzenlediği EKODesign Konferansı'nın beşincisi 13 Nisan 2012 günü YEM Etkinlik Salonu'nda gerçekleştirildi.
Yapı Endüstri Merkezi’nin 2008 yılından bu yana ekoloji ve sürdürülebilirlik konularıyla ilgili düzenlediği EKODesign Konferansı’nın beşincisi 13 Nisan 2012 günü YEM Etkinlik Salonu’nda gerçekleştirildi.
Günün açılış konuşmasını YEM Bilgi ve Organizasyon Grup Yönetmeni Banu Durmuşoğlu’nun yaptığı etkinlikte, Durmuşoğlu’nun ardından söz alan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, şehirleşmenin kaçınılmaz olduğunu, kurum olarak bunu kabul ettiklerini, yaptıkları tüm anayasal değişikliklerin bu gelişmeyi denetim altına almak adına olduğunu belirtti. Bu bağlamda kentsel dönüşüm faaliyetlerini yeşil binların önünü açacak bir fırsat olarak değerlendirdi.
Açılış konuşmalarının ardından söz alan konuşmacılar özellikle konferansın temelini oluşturan kavramları farklı boyutlarıyla ele almalarıyla dikkat çekti.
Francesco Morace, sürdürülebilirliğin genel kabullerini tüketici genel eğilimleri üzerinden açıklarken, tasarım mühendisi Matthijs van Dijk ve ürün tasarımcısı Christien Meindertsma “Sürdürülebilirliğe Eleştirel Yaklaşım” kapsamında, “Anlamın Kaynağı” (Source of Meaning) temalı bir konuşma gerçekleştirdi. Sunumlarında tasarımcıların ürüne odaklanmaktan çok hedefe yönelik çalışma yapılması gerektiğinin altını çizen konuşmacılar, geleceğe bırakılan değerin öneminden dolayısıyla “Anlamın Kaynağından” bahsettiler. Bu bağlamda FLOCKS adlı tasarım pratiğinin kurucusu olan, ürün tasarımcısı Christien Meindertsma, “One Sheep Cardigan”, “PIG 05049”, “Flax Project”, “Wild Bone China” projeleri üzerinden ürünlerin kaynağına ilişkin hiçbir bilgiye sahip olmaması durumunu irdeledi.
Konferans boyunca sürdürülebilirlik kavramı farklı ölçeklerde ve açılarda ele alındı. Bu bağlamda “Yüzen Şehirler” (FLOAT) sunumunu gerçekleştiren Waterstudio’nun kurucusu Koen Olthuis’un konuşması dikkat çekiciydi.
Su üzerinde oluşturulacak modüler kentsel birimlerin, artan kentsel arza çözüm olabileceği görüşünü savunan Olthuis, köpük ve betonu birleştirerek, istenilen genişlikte yüzen adalar elde etmenin mümkün olduğunu belirtti. Bu yolla oluşturulan yapıların normal binalar ile aynı maliyete ve konfora sahip olduğunun da altını çizdi ve İstanbul için birkaç deneme sundu.
“Sürdürülebilirliğe Eleştirel Yaklaşım 2: Geleneksel, Çağdaş, Çağ Ötesi” oturumunda, TMMOB Mimarlar Odası, Koruma ve Restorasyon Uzmanları ve ICOMOS Türkiye Milli Komitesi üyesi Mimar Prof. Dr. Emre Madran ve Akdeniz Üniversitesi İç Mimari ve Çevre Tasarımı Bölümü’nden Orman Mühendisi Prof. Dr. Tuncay Neyişçi söz aldı.
Geleneksel mimarlığın özünde sürdürülebilirlik olduğuna dikkat çeken Madran bu değerleri zamanında özümsemiş olsaydık şimdi ekoloji ve sürdürülebilirlik kavramlarına yabancılaşmamış olacağımızın altını çizdi.
Konferansın son sunumunu ekolojiyi bir tasarım anlayışı olarak benimsemiş 24H Architecture’dan Boris Zeisser ve Maartje Lammers yaptı.
Farklı pratiklerinden örnekler gösteren ikili yaptıkları çalışmaların nasıl yerelle bütünleştiğini bu bağlamda malzemenin, geleneksel yapım tekniklerinin çağdaş ile buluşturmanın ne derece önem kazandığını izleyicilere aktardı. Kapanışı Fas’ta inşa edilecek “Cite des deux Mers” isimli turizm projesi ile yapan tasarımcılar, “gelenekten ödünç almak” fikrini benimseyerek gelecek için yarattıklarını belirttiler.
EKODesign 2012 “Sürdürülebilir Cephe Sistemleri”, “MCI Araştırma Çalıştayı: Mimarlık ve Malzemede Sürdürülebilir Tasarım” ve “Büyüyen Biyo-Şehir” başlıkları altında yapılan atölyeler ile bugün de Yapı Endüstri Merkezi’nde devam etmekte.