Ebru Kaya tarafından yayına hazırlanan "Ekrem Erk Mimarlığı / The Architecture of Ekrem Erk" kitabı, YEM Yayın tarafından yayımlandı.
Mimar Ekrem Erk’in 1970’li yıllardan bugüne İstanbul ve Viyana merkezli sürdürdüğü mimarlık serüvenini projeleri üzerinden aktaran Ekrem Erk Mimarlığı / The Architecture of Ekrem Erk adlı kitap Türkçe-İngilizce olarak YEM Yayın tarafından yayımlandı.
Ekrem Erk’in mimarlığa bakış açısını hem kendisinin hem de çalışma arkadaşlarının, meslektaşlarının kaleminden okumak gerekirse:
Ekrem Erk: “İyi mimarlık nedir? Bunu size tarif edemem. Burada size yalnız kendi mimarlık serüvenimde önem verdiğim veya vermekte geç kaldığım konuları ve tasarım eylemlerimi anlatmak istiyorum. Bunu yaparken de mimarlığa ideolojik bir anlam vermek istemiyorum. İnsanın varoluşu bireysel özgürlüğüne bağlı olarak gelişir. Değerlerini kendisi belli bir ortamda yaratır. Tasarımın varoluşu da belli bir teknik ve metod ile ortaya çıkmalıdır. Yani zihinsel bir faaliyetin sonucu olmalıdır. Duygu ve düşüncelerimizin buluştuğu pota, kültürü ifade eder. Burada duygularımız ve düşüncelerimiz arasında bir denge söz konusudur. Tasarımcının duygularından faydalanarak bir hayalin peşinde koşması, yaratıcı bir olgudur. Önceden kabul edilmiştir; otoriterdir. Halbuki yeryüzü ve sosyal çevre, birisinin başkaları için yaratıcı olma sorumsuzluğuna terk edilmemelidir. Mimarlık ise ideal bir programın, mekân kurgusunun, inovatif tekniklerin ve poetik detayların analitik bağlamında gerçekleşmesidir. Tasarım böyle bir sürecin sonunda varılan bir buluş olmalıdır. Bu sonuç özgündür ve yalnız kendine benzer. Her tasarımın bir senaryosu olmalıdır. Mimarın hayal ettiği masal bütün bilgilerimizin, eğitimimizin, teknik ve sosyolojik birikimlerimizin bir araya getirildiği bir bütündür…”
Ute Neugebauer: “Ekrem Erk, bütün tasarımlarında işlevsellik, tasarım ve işverenin kendi tarihi arasında gezinerek ortak bir yol bulmaya çalışır. Mimari değerleri daima içinde taşıyan, zamansız, moda akımlardan bağımsız bir mimari anlayış ve işverene artı değerler sunma arzusu… Erk; boyutları, mimari varlığı ve gösterişi ne olursa olsun, her tasarımına ve böylece her işverenine aynı azami dikkat, ısrar ve yaratma neşesiyle eğilir. Detay sevgisi ve göze batmayan mükemmeliyetçilikle…”
Mehmet Konuralp: “Tasarımları içinde küçük ev projeleri benim en çok beğendiğim çalışmaları olmuştur. Yaptığı evler benim açımdan anlamı olan projelerdi. Bilhassa taş evlere getirdiği yorum, çalışmalarında oldukça önemli bir yer tutmuştur… Ekrem Erk, 35 seneyi aşkın bir süredir yaptığı projelerle Türk mimarlığı içinde ön sırada bir yer almış bulunuyor…”
Ebru Kaya: “Mimarlık mesleğiyle ilk tanışması, hocası Prof.Dr. Bülent Özer aracılığıyla olur. Hocası artık onun yol göstericisi olacaktır. Ruhundaki aykırılık Bülent Özer’in katkısıyla kendisine bir yol bulmuştur artık. Bu yol onu 70’li yılların başında Graz Teknik Üniversitesi’ne götürür. O yıllar “Grazer Schule” (Graz Okulu) diye adlandırılan bir akımın veya mimari arayışın belirginleştiği zamanlardır. Bu arayışın içinde bulunan mimarlar yakın arkadaş olup çoğunlukla da aynı çizim salonunu paylaşmışlardır… Onunla beraber geçirdiğim çalışma süreçlerinde, daima yeniliğin ve farklılığın, formda ve mekânda aranmadığına şahit oldum. Farklılık; konsept ve yapı tasarımının senaryosunda saklıydı. Tasarım zaten o hikâyenin bir sonucuydu. Çalışmalarımızın ilk aşaması güçlü bir hikâyenin sosyolojik kriterlerle birlikte mükemmel bir senaryoya dönüşmesiydi. Bu konsept artık doğadaki örneklerin taklit edilme süreciyle yapılandırılır. Nasıl ki ördeğin ve yunus balığının yaradılış konseptleri farklılık gösteriyorsa; ne yunus balığı ördeğe, ördek de ne yunus balığına ne de martıya benzer. Erk’in tasarım süreci de canlıların yaradılış süreci gibidir. Bu yaratıkların estetik olup olmadıkları yargılanmadığı gibi uçak, helikopter ve yapı tasarımı da estetik kriterlerle sorgulanamaz. Senaryosu hazırlanmış bir yapının tasarımı iskelet ve deriden ibarettir. Bütün bunlar artık bir mühendislik sürecidir; mekân ikincildir; örtünün altında veya derinin içindeki arta kalan yerdir ve çok kere de anonimdir. Erk için mimarlık mekân yaratma sanatı değildir, sosyolojik tabanlı bir kurgu ve mühendisliğin büyüsüdür. Hem kurgunun hem de mühendisliğin yeniliklere açık olmasından mutlu olur… Özellikle genç mimar meslektaşlarıma ve mimarlık öğrencilerine onunla mesleki bir sohbete katılmalarını hararetle tavsiye ederim.”