Eksiğimiz “Büyük Resim”

espazium Mimarlık Kültürü Yayınları/online: Planlama ofislerinin Corona kriziyle nasıl başa çıktıklarını, farklı disiplinlerden mimarlık uzmanlarının nasıl çalıştığı ve birbirilerinden ne öğrenebilecekleri üzerine bir dizi kısa röportaj başlattı.

Prof.Dr. Oya Atalay Franck, ZHAW Mimarlık, Tasarım ve İnşaat Mühendisliği Fakültesi Dekanı ve Avrupa Mimarlık Eğitimi Derneği EAAE Başkanı

Sadece bir hafta içinde Zürcher Hochsschule für Angewandte Wissenschaften / Zurich Univerity of Applied Sciences (ZHAW)’taki Mimarlık, Tasarım ve İnşaat Mühendisliği Fakültesi tamamen çevrimiçi derslere geçti. Dekan Oya Atalay Franck bildiriyor.

Espazium: Profesör Atalay Franck, şu anda ZHAW Mimarlık, Tasarım ve İnşaat Mühendisliği Fakültesinde öğretim nasıl yapılıyor?

Oya Atalay Franck: Yüz yüze – direkt kontak dersleri (der Präsenzunterricht) 16 Mart’tan beri durduruldu. Öğrencilerle fiziksel temas kurmadan ders vermekteyiz. Çevrimiçi derslere (Online Unterricht) geçiş yaptığımız olağanüstü bir haftalık aradan sonra, tüm öğrenciler ve öğretim görevlileri bahar dönemine geri döndüler; ancak bu artık “Halle 180” binamızda değil.

Halle 180

Öğretimin kalitesini ve yoğunluğunu mümkün olduğunca korumak en önemli amacımız. Stüdyo, proje dersleri, konferanslar, seminerler gibi özel öğretim biçimleriyle farklı modüller dijital öğretim yardımcılarıyla normal şekilde çalışmaya devam etmektedir.

Bu özellikle nasıl çalışıyor?

Daha önce olduğu gibi, öğrenciler kısmen analog, kısmen dijital araçlarla çalışırlar. Tasarım konularındaki proje dersleri, katılımcılar arasında söylem ve mübadeleye imkan tanıyan dijital iletişim araçları yoluyla gerçekleştirilmektedir. Sonuç olarak, küçük grup tartışmaları ve 20 veya daha fazla öğrenciyle yapılan büyük incelemeler neredeyse her zamanki gibi yapılabilir.

Son yıllarda ve aylarda tartışılan dijital dönüşüm çok ani oldu: Neredeyse sessizce “bir gecede” gerçekleşen bir devrim gibi. Aniden değişiklik, günlük yüz yüze yaşamdan tamamen farklıdır, ancak bu koşullar altında hızla bir çözüm haline gelir.

Eskizler ve modeller gibi fiziksel çalışma araçları tasarımın merkezindedir; aynı şekilde model ve ortak eskiz ile ilgili tartışmalar. Tüm bunları dijital araçlarla nasıl değiştirebildiniz?

Sürekli öğreniyoruz. Eskizler ve planlar aynı zamanda dijital iletişimde stüdyo projelerini tartışmak için bir temel oluşturmaktadır. Buna karşılık, modellerle çalışmayı, eskisi gibi entegre etmek, yani modelde gerçek zamanlı müdahaleler mümkün değildir. Bu yüzden giderek daha basit çalışma modelleri video üzerinde sahneliyor ve genel oturumlarda tartışıyoruz. Bunun yanı sıra film/video serileri ile çalışmak yeni bir anlam ve yoğunluk kazandı.

Ayrıca, çevrimiçi konferanslarda dış uzmanlarla her şeyi tartışabilirsiniz. Tabii ki, modelin “fiziksel” yönü, çizimleri eksiktir ve elbette insanların fiziksel varlığı da önemli olacaktır. Dijital iletişim araçları, iletişimin tüm yönlerini – anahtar kelime beden dili – eşit derecede iyi yönetemez. Ama bulunduğumuz koşullarda en iyisini yapmaya çalışıyoruz ve dediğim gibi, ondan çok şey öğreniyoruz.

Bilgisayar ve cep telefonu ekranları üzerinden sadece iki boyutlu iletişimin bazı öğretim öğeleri için sadece geçici bir çözüm olduğu açıktır. Ve istisnai durum kaldırıldıktan sonra tamamen analog öğretime geri dönüş olmayacağı da bir o kadar açıktır.

Bu araçlar öğrenciler ve öğretim görevlileri tarafından nasıl alınır?

Hemen hemen tüm öğrenciler zaten “dijital yerli”dirler; sayısalın içine doğmuşlardır ve dijital araçları kullanmaya zaten alışkındırlar. Öğretim görevlileri de aynı araçları çok fazla bağlılıkla biliyor ve bunları zaten oldukça rutin olarak kullanıyorlar. Daha önce de belirttiğim gibi, öğretimi bir hafta içinde %100 çevrimiçi derslere bu sayede dönüştürebildik.

Öğrenciler – sosyal mesafeyi son derece tutarlı bir şekilde korumaktadırlar. Bunun sonucu olarak kendi aralarında kişisel tartışmalardan ve direkt, enformel birbirlerinden öğrenmekten yoksundurlar; bu da, yeni yaklaşımları gerektirmektedir. Aldığımız geri bildirimlere göre, modeller (maketler) üzerinde manuel ve diyalojik çalışma da en büyük eksiklerden. Diyagramlar bunun için daha önemli hale geldi. Bazı durumlarda, dijital derslerdeki yapıcı detaylar daha önceki inceliğe ulaşamamaktadır.

Ayrıca eksik olan bir şey daha var: Yüz yüze eğitimde (der Präsenzunterricht) alışkın olduğumuz, tüm paftaların duvarlarda bir araya geldiğinde oluşturduğu geniş format çizimlerle “büyük resimi” (“big picture”) görebilme durumu… Burada etkileyici miktarda bilgiyi, her şeyi eşgörünümle (synoptisch/synoptic) yönetebiliyorsunuz! Buna karşılık, final tezleri ve misafirlerle yapılan masa incelemeleri çalışmaları çok iyi gidiyor.

Dijital araçlarla çalışmak zorunda kalmanın avantajları var mı?

Bazı tartışmalar, zaman baskısı ve aynı zamanda gerekli konsantrasyondan kaynaklanabilecek şekilde dijital olarak daha iyi yapılandırılmış gibi görünmektedir. Dijital araçlarla öğretim, başlangıçta öğretim görevlileri için daha büyük bir çaba gerektirir ve tasarım projesi eğitimi için oldukça katı kurallara bağlanmış sıkı yapılar gerektirir. Ancak bence, önemli bir öğrenme sürecini tetikler.

Uluslararası ağa bağlı bir okul olarak, pandeminin bizimkinden daha şiddetli ve daha erken yaşandığı Milano’daki Politecnico gibi diğer ülkelerdeki üniversitelerde bulunan meslektaşlarımızla yaptığımız diyaloglardan da faydalanabildik. Bizi daha da ileriye götüren değerli pratik ipuçları ve deneyim raporları aldık.

Bu değişikliklerin öğrencilerin teknik eğitimi veya mesleki dünyaya yaklaşmaları için sonuçları var mı?

Olumsuz yönü olmadığına ikna oldum. Aksine: Biz mimarlar dijital araçları uzun süredir öğretimde ve uygulamada kullanıyoruz. Mezunlarımız onlarla başa çıkma konusunda bizimle “normal” yüz yüze çalışmalarda olduğundan daha deneyimli olacaklar. Becerilerini geliştiriyorlar.

Ya sürekli eğitim (Weiterbildung/continuous education) sürecinde?

Orada da bazı büyük değişiklikler gerekliydi: Bazı öneriler dijital öğretime geçirildi; diğer yandan iletişimi zorunlu kılan uygulama gerektiren dersleri yaz tatilinden sonraki süreye erteledik.

Takımdaki ruh hali nasıl?

Durumu çok pragmatik ve yapıcı bir şekilde ele aldık. Tüm çalışanlar, yüz yüze çevrimiçi derslere kısa süreli geçişi sağlamak için büyük çaba sarf ettiler. Geçiş aşaması bazen neredeyse 7/24 hizmet ve büyük bir bağlılık gerektiriyordu. Ekip stres testini çok iyi geçti. Okul yönetimi ve öğretim üyeleri birbirine çok daha yakın, benim izlenimim.

Hepimizin aynı hedefe ulaştığının farkındalığı, ekipte çok olumlu, yüksek motivasyonlu bir atmosfer yaratır: Verilen koşullar altında bile kaliteli eğitim ve ileri eğitim ve araştırmaya bağlıyız. Bölümümüzün operasyonları bu kadar hızlı ve esnek bir şekilde yapmayı başardığı için gurur duyuyorum. Önümüzdeki haftalarda ve aylarda bizim için çok yeni bir alan olacak. Bunu bir fırsat olarak görüyoruz.

Üniversiteniz için krizin ekonomik sonuçları nelerdir?

Bu konuda bir şey söylemek için henüz çok erken. Fakültemiz, büyük ZHAW’a (Zürcher Hochsschule für Angewandte Wissenschaften /Zurich Univerity of Applied Sciences) entegre sekiz fakültesinden biridir, bu nedenle ekonomik sonuçlar bu bağlamda değerlendirileceklerdir. Unutmayalım ki, yüksek öğrenim-eğitim ve araştırma finansal açıdan her zaman zorlanan bir alandır. Araştırma projelerinin yanı sıra, lisansüstü eğitimi ve diğer servisler de bu durumdan etkilenmektedirler.

Kamu sektöründen ne gibi bir destek bekliyorsunuz?

Bu, uygulamalı bilim üniversitesini bir bütün olarak etkileyen ve daha yüksek bir düzeyde ele alınması gereken kapsamlı bir sorundur. Ama aynı zamanda gerçekçi olmalıyız: Korona salgını tüm alanlarda toplumlara meydan okuyor. Yardıma ihtiyacı olan sadece yükseköğretim sektörü değildir. Politikacılar, elbette bizim için en yakın şey olsa bile, sadece eğitim sistemi için değil, tüm haklı talepler için adil çözümler üretmek zorundadırlar.

Judit Solt (Uzman gazeteci BR, baş editör TEC21) tarafından yapılan söyleşinin orijinali 15 Nisan 2020 tarihinde https://www.espazium.ch/de/aktuelles/covid19-interview-oya-atalay-franck adresinde yayınlanmıştır.  Türkçeye TEDÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Ali Cengizkan tarafından aktarılmıştır.

Etiketler

Bir yanıt yazın