"Emek Sineması'nın yıkılacağını iddia eden bir grup sinemaseverin protestosuna son noktayı Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik koydu. Bakan Çelik müjdeyi verdi. Emek Sineması yıkılmıyor, sadece bir iki kat yukarı taşınıyor."
Anaakım medya kanallarının tamamı, 31 Mart Pazar günü gerçekleştirilen Emek Sineması işgaline haber bültenlerinde yaklaşık olarak şu sözlerle yer verdi: “Emek Sineması’nın yıkılacağını iddia eden bir grup sinemaseverin protestosuna son noktayı Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik koydu. Bakan Çelik müjdeyi verdi. Emek Sineması yıkılmıyor, sadece bir iki kat yukarı taşınıyor.”
Kurgulanma biçiminden, kullanılan dile ve asıl önemlisi son noktayı Bakan’a koydurtma hamlesine, tüm kanallarda yayınlanan bu haberler tek elden çıkmış gibi görünüyor. Anlaşılan bu haberi hazırlayan ve yayınlayan medya mensuplarının bir tekinin bile aklından sokakla hemzemin bir mekânın yıkılmadan birkaç kat yukarı nasıl taşınacağı sorusu geçmemiş. Daha da önemlisi, 2010 Nisan’ından beri yürütülen mücadelenin gerekçelerini ve taleplerini bir kez olsun dinlememiş, duymamış gibiler. Bu sebeple, Bakan Çelik’in koyduğu noktadan alıp, bir paragraf başı yapmakta fayda var.
Bundan tam üç sene önce, Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın İstanbul Film Festivali’nin açılış törenindeki konuşmasının protesto edilmesiyle başlayan Emek Sineması mücadelesinin başından beri temel itiraz noktası şuydu: Sosyal Güvenlik Kurumu’na, yani kamuya ait bir mülkün kamunun elinden haksız ve hukuksuzca alınarak sermayenin hizmetine sunulması. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Beyoğlu Belediyesi ve Anıtlar Kurulu kamuya ait, tarihi ve kültürel bir mirası, Kamer İnşaat’a bir alışveriş merkezine dönüştürülmek üzere devretti.
Peki geçen üç yıl içerisinde neler oldu? Kamer İnşaat ilk ikna turlarında yapılacak olan alışveriş merkezinin içerisinde bir ‘Madame Tussauds’ müzesinin yer alacağını müjdeleyerek sanatseverlerin ağzına bir parmak bal çalabileceğini sandı. Uzunca bir süre ‘taşıma’ yerine İngilizce ‘moving’ kelimesini kullanarak yapmayı tasarladıkları yıkımı bilimsel bir kisveye büründürmeye çalıştılar. Bugünlerdeyse, alışveriş merkezi yerine ‘pasaj’ kelimesini kullanarak yıkıma ‘nostaljik’ bir hava katmayı uygun görüyorlar. Kamer İnşaat yıkımın reklam kampanyası için çalışadursun, bugüne kadar ne Kültür ve Turizm Bakanlığı ne de Beyoğlu Belediyesi kamuya ait bir mekân olan Emek Sineması üzerinde neden söz hakkımız olamadığına dair herhangi bir açıklama yaptı.
Emek Sineması özelinde bir açıklamaya gerek yok gerçi. Hepimizin bildiği gibi, Taksim Meydanı’ndan Galataport’a, Fener-Balat’tan Tarlabaşı’na, Dikmen Vadisi’nden Gerze’ye ülkenin dört bir yanında devam etmekte olan yağmanın bir diğer ayağı Emek Sineması. Sadece bir sinema salonu olarak görüldüğü takdirde belki hepsinden daha önemsiz. Oysa, Emek Sineması kentsel ve kamusal bir alan olması itibarıyla kilit bir öneme sahip. Sadece bugüne kadar birikmesine vesile olduğu ortak toplumsal hafızadan dolayı değil, tekrar kazanılarak kamu yararına kullanılabilir hale getirildiği takdirde, mekân üzerinden yürütülen tüm sınıf mücadelelerinin anıtsal bir örneği de olabileceği için. İşte bu sebeple, talebimiz, Emek Sineması’nın yerinde ve olduğu gibi restore edilmesi, kamusal yarar gereği ticari olmayan, bağımsız ve ticari olmayan bir sinematek olarak düzenlenerek aynı ilkeleri paylaşan sinemacılar ve kurumların kullanıma açılmasıdır.
Yürütülen her türlü mücadele içerisinde yer alan bileşenlerle birlikte şekillenir. Bu durum şüphesiz, sadece sinemacılara bırakılmayacak kadar önemli olan Emek Sineması mücadelesi için de geçerli. Haber bültenleri ve Bakan ne derse desin, Emek Sineması mücadelesinde son söz henüz söylenmedi. Fakat gelinen noktada, son sözleri sarf etmek için zamanın giderek daraldığı söylenebilir.
Bakanlık, yıkıma göz yummaya devam ediyor, orada yeni bir ‘şey’ yok. (Ömer Çelik: “Bunu çok daha fazla sürdürmenin de bir şeyi de yok. Ama ‘Yıkılıyor’ şeklindeki bu şey yanlıştır.”)
Kamer İnşaat, Serkildoryan’ı dümdüz etti; Emek Sineması’nın içerisine kurduğu iskeleler ile yıkıma başlaması ise an meselesi. Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi, sermayenin Emek Sineması’nı yok etmesine karşı üç yıldır sürdürdüğü mücadeledeki kararlılığını geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği işgalle ortaya koydu.
31 Mart’taki işgal, Kamer İnşaat’ın bir restorasyon değil yıkım gerçekleştirdiğini kanıtladığı gibi, Emek Sineması’nın halen orada ve geri kazanılabilir durumda olduğunu da geniş bir kesime yeniden hatırlattı. Bundan sonrasını, 7 Nisan (bugün) saat 16:00’da Taksim Tramvay Durağı’nda başlayacak olan eylem başta olmak üzere, önümüzdeki günlerde yürüteceğimiz mücadeleler belirleyecek. Bu yüzden bu yıkıma göz yummak istemeyen herkesi bugünkü ‘Emek Bizim, İstanbul Bizim’ eylemine katılmaya çağırıyoruz. Sadece ‘Kamer İnşaat’a karşı yürütülen ‘Emek’ mücadelesinin değil, sermayeye karşı yürütülen tüm emek mücadelelerinin seyrini beraber tayin etmekten başka çaremiz olmadığı için.
* Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi emeksinemasi.blogspot.com facebook.com/emekbizim