20-23 Temmuz 2013 tarihlerinde Londra'da düzenlenen belgesel filmleri festivali Open City Documentary Festival, dünyanın dört bir yanından farklı hikayelerin anlatıldığı belgeselleri bir araya getiriyor.
Festival kapsamında farklı konu başlıkları altında gösterilen filmler arasında bu yıl kent filmleri yer aldı. Kent hikayeleri başlığı altında gösterilen belgeseller modern kent hayatının zorluklarını, kentlerin yok olmaya yüz tutmuş değerlerini ortaya koyuyor.
Venedik’i bu kez turistlerin değil, yerel halkın gözünden izliyoruz. Zaman geçtikçe suların daha da yükseldiği Venedik, İtalya’nın en gözde turistik kentlerinden biri. Peki bugüne kadar turizm kimliğiyle öne çıkan bu kenti sakinleri nasıl anlatıyor, kenti nasıl deneyimliyor? Turizm endüstrisinin ardındaki farklı bir hayatı anlatan Andreas Pichler imzalı film En İyi Kent Filmi Ödülü’ne aday gösterildi.
Günümüzde nüfusun %50’si kentlerde yaşarken mega kentlerde yaşamak bir yandan büyüleyici bir yandan da kaotik. 40 yıldır kentlerde insan davranışları üzerine çalışan Danimarkalı mimar Jahn Gehl, modern kentlerde insan etkileşiminin nasıl yok olduğunu, insan ihtiyaçlarının konu edileceği bir kent yaşamının nasıl kurulabileceğini tartışıyor.
Yapılı çevre ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkiye odaklanarak sosyal projeler üreten kentsel tasarım ofisi Gehl Architects’in katkılarıyla hazırlanan, yönetmenliğini Andreas M. Dalsgaard’ın yaptığı belgesel En İyi Kent Filmi Ödülü’nün kazananı oldu.
Bir zamanlar neredeyse her kentte var olan sayısız nehir bugün nasıl yok oldu? Kentler büyüdükçe kirlenmeye başlayan nehirler kanallara dönüştü. Kentlerdeki yıllar önce kaybolmuş nehir ağlarını keşfetmek üzere harekete geçen bir grubun çalışmalarını belgeleyen film Montreal, Toronto, New York ve Londra’daki yer altı nehirlerinin izini sürüyor. Dünyanın dört bir yanından kent bilimciler, aktivistler ve sanatçıların yardımlarıyla kentsel su yollarının tarihini ortaya çıkarmaya çalışan film yaratıcısı Caroline Bâcle.