Ertuğrul Kürkçü: “Hepiniz Bir TOKİ Cumhuriyetinde Yaşayacaksınız”

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Bakanlar Kurulu'ndan geçen acele kamulaştırma kararıyla ilgili ”Hepiniz bir TOKİ cumhuriyetinde yaşayacaksınız ama asla, o sizin kendi ülkeniz olmayacak” dedi.

Kürkçü’nün konuyla ilgili konuşmasının tam metni aşağıdaki gibidir:

“Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; Sırrı Süreyya Önder arkadaşımız bu yasayı aydınlatan büyük ışığı tarif etti.

Bu kar ve daha çok kar kent toprağının yeniden ve yeniden satılarak sermayeye yeni mahreçler açılması tartışmasıdır. Bunun afetle, kentlerin iyileştirilmesiyle, iyi bir yaşam kurmakla bir ilgisi yoktur çünkü eğer gerçekten derdi böyle olan bir yasayla karşı karşıya olsaydık doğrudan doğruya Türkiye’nin kentleşmesinin başlı başına bir afet olduğu saptamasıyla tartışmaya başlaması gerekirdi. Dünya Bankası’nın 2011 raporlarına göre Türkiye’nin kentsel nüfusu yüzde 70, kırsal nüfusu yüzde 30’a gelmiştir ve bu her yıl kırsal nüfus aleyhine değişmektedir. En büyük kentin kentsel nüfusa oranı da yüzde 25’tir. Yani Türkiye’nin yüzde 25’ini bir tek kent oluşturmaktadır ve bütün bunlar altında Türkiye kendisine bir hayat aramaktadır. Peki bütün bunların nasıl değişeceğine kim karar verecektir? Burada karar mercileri sayılıyor: İdare, devlet, bakanlık. Bir tek unsur burada yok halk, bizzat bu yerleşme merkezlerinde yaşayanlar onların kendi hayatları hakkında ne düşündükleri, kenti nasıl yaşamak istedikleri, geleceklerini nasıl yaşamak istedikleri onlara bunu soran hiç kimse yok. Bu aslında Türkiye’nin gecikmiş kapitalizminin, gecikmiş modernleşmesinin, Türkiye’nin başına bir kentleşme uru hâlinde bela olmasının Türkçesidir. Bu yasadan murat edilen şey budur.

Şimdi öte yandan biz bu yasanın iyileştirilmesi, düzeltilmesi için bir öneride bulunduk ama bu öneride bulunmanın herhangi bir anlamı olduğundan da şu açıdan şüpheliyim: Bakanlar Kurulu 16 Aralık 2011’de bir acele kamulaştırma kararı çıkarttı. Bu karar Mersin’in Çay, Çilek ve Özgürlük mahallerinin kamulaştırılmasıyla ilgiliydi ve bu kamulaştırmayı TOKİ’ye görev olarak verdi ve kamulaştırmayı 3634 sayılı Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacı ve aceleciliğine dayandırdı yani dedi ki Bakanlar Kurulu: “Harp çıkacak gidin buraları kamulaştırın” Şimdi Mersin’de harp mi var?  Mersin’de bir afet mi var? Hiçbir şey yok ama Bakanlar Kurulu oraların kamulaştırılmasına karar verdiği için bu kararı aldı. Dolayısıyla şimdi burada bizim yapmaya çalıştığımız hiç değilse evasive, her yere kaçışan, merkezi Hükümete bütün yetkiyi tanıyan, canının istediği zaman bir yeri dümdüz eden, öbür yeri abat etmeye yönelen bir iktidar temerküzüne karşı hiç değilse bunu dağıtmaya çalışıyoruz ama bu bile yetmez sevgili arkadaşlar. Yapılacak bir tek şey var: Bence Meclisin de burada gücü sınırlı çünkü hepimiz görüyoruz, işte biraz sonra eller inecek, kalkacak ve bu öneri reddedilecek. Fakat acaba halkın gücü reddedilebilir mi? Halkın gücünü tanımayacak herhangi bir hükümet ya da iktidar var mı? Eğer insanlar evlerini, eğer insanlar kentlerini, eğer insanlar kasabalarını kendileri yönetmek isterlerse; eğer insanlar büyük kentlere küçük kentleri, taşraya merkezi, kentlere kırı mağlup ettirmek istemezlerse; eğer insanlar bunlara karşı haklarının savunusuna başlarlarsa; kent kent, mahalle mahalle, sokak sokak örgütlenirlerse; kendi geleceklerini kendilerinin tayin edecekleri halk konseylerini kurarlarsa; buralarda kendilerine yapılmak isteneni değil, kendilerinin ne yapmak istediklerini, hizmetkarları olması gereken devletin kendilerine nasıl hizmet etmesi gerektiğini tartışmaya başlarlarsa, bunun için bir gelecek planı çizerlerse; köyler, kasabalar, ilçeler, kentler birbirine eklenirse; bu bir halk iradesi halinde ortaya çıkarsa o zaman her hükûmet bu halkın iradesine saygı göstermek zorunda kalır. Eğer bu yoksa hiç kimse halkın gözünün yaşına bakmayacaktır; tıpkı Sulukule’de olduğu gibi, tıpkı şimdi Tarlabaşı’nda olmakta olduğu gibi o mahallelerin, o kentlerin kadim sakinleri kovulacaklar; bilmedikleri, görmedikleri yerlerde hiç alışık olmadıkları yaşam tarzlarına sürüklenecekler; onların oldukları yere sermaye sahipleri gelecek, bunun adına da “mutenalaştırılma” denecektir. İster bu afet gerekçesi altında yapılsın ister kentsel dönüşüm altında, halk örgütlenmedikçe, halk bütün bu muğlak tanımları belirgin hale getirmedikçe, halk bütün bu muğlak tanımlara “halkın iktidarı” şeklinde bir yeni açılım kazandırmadıkça bu yasadan doğacak herhangi bir hayır yoktur.

TOKİ Başkanının ve TOKİ’nin kendisine bağlı bulunduğu Bakanlığın şunu büyük bir ciddiyetle düşünmesi gerekir. Gerçekten bu kadar çok merkezi yetkiyle yeniden kent kurmak, Türkiye’yi yeniden kurmak bir bakanlığın memurları tarafından buna karar verilmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkacak bir ülkede kendileri yaşamak isterler mi?

Türkiye’nin neresine giderseniz gidin size aynı kenti veren, Türkiye’nin neresine giderseniz gidin sizin karşınıza aynı çirkinlikteki binaları diken bir merkezi idarenin gücü maksimize edildiği zaman, hepiniz bir TOKİ kentinde, hepiniz bir TOKİ cumhuriyetinde yaşayacaksınız ama asla, o sizin kendi ülkeniz olmayacak. Buna göre bir karar vermenizi diliyorum.”

Etiketler

Bir yanıt yazın