Dünyaca ünlü mimar Zaha Hadid'in dahi ortağı, mimar Patrik Schumacher kariyerinin nasıl şekillendiğini anlattı.
Dünyaca ünlü mimar Zaha Hadid’i, mükemmelliyetçiliğinden ötürü, hakkında çıkan şehir efsanelerinden tanıdığınıza eminim. 1988’de henüz daha öğrenciyken, yeteneği ve disipliniyle Zaha Hadid’i etkileyerek beraber çalışmaya başladığında çok kısa bir sürede Zaha Hadid Mimarlık’ın (ZHM) ortağı olacağını biliyor muydu, bilinmez ama Michigan’da geçtiğimiz aylarda Eli & Edythe Broad Sanat Müzesi’nin açılışı sebebiyle tanıştığım ve fotoğraflarını gören arkadaşlarımın, ‘Sex and the City’ deki Mr. Big’e benzettikleri, yaratıcı dahi mimar Patrik Schumacher’le yaptığım röportajla, onu biraz daha yakından tanımaya ne dersiniz ?
Yapım itibariyle aslında mütevazı değilim. Özellikle sanatsal girişimler söz konusu olduğunda tek kişiye odaklanma görsel basının tercihi. Benim yerleşik şöhretim, mimarlık üzerine verdiğim akademik konuşmalar üzerine daha çok ve buna odaklanmayı özellikle tercih ediyorum. Ayrıca ünümün, sadece Zaha Hadid’in ortağı olmamla alakalı olduğunu da söyleyemeyiz. Çünkü dediğim gibi, medyada geçerli olan, tanınmayı bir dereceye kadar tek isme indirgeme eğiliminin hakim olması. Bağımsız şöhretim Mimari Ortaklık (Architectural Association) bünyesinde, Tasarım Araştırma Laboratuarı’nda ( Design Research Lab ) oluşturduğumuz disiplinli çalışmalarımıza ve benim yazılarıma dayanıyor. Bütün bunların sonucunda da, ZHM da bana daha çok tanınma imkanı sağlamıştır.
Mies van der Rohe’nun çalışmaları aracılığıyla, lisede mimari ile ilgilenmeye başladım.
İlk defa MOMA’nın Dekonstrüktivizm (yapısal analiz) gösterisi konferansında 1988 yılında tanıştık. Londra’daki Tate Gallery düzenlemişti bu konferansı. Yine aynı yıl, bir kaç ay sonra daha öğrenciyken onun Londra’daki mimarlık stüdyosunda çalışmaya başladım.
Zaha ile çalışma daima yoğun, zor bir deneyim olmuştur. Mükemmelliyetçilik konusunda inanılmaz derecede talepkardır. Bu da benim yapıma çok uygun, teşvik edici.
Global ve yeni dönemde tanıklık ettiğimiz, mimari ve tasarım alanında ortaya çıkan yeniliklere ön ayak olmayı seviyorum ve bu tarzı Parametrisizm olarak adlandırıyorum. Bu terim; mimarinin tüm elementlerinin, değişkene bağlı dövülerek şekillendirilebilirliği manasına gelmekte. Örneğin küp, silindir gibi katı, esnemez geometrik figürlerin yerine daha farklı, sıvı biçimlerde, birbirlerinin şekline uyum sağlayabilen, değişken, birbirine eklemlenebilen ortamlar oluşturulabilir. Böylelikle bu yeni tarz çalışmayla, çağdaş toplumların,kurumlarının ve yaşam süreçlerinin getirdiği yüksek dereceli karmaşıklığın çözümü, parametrisizmin akışına bırakılarak sağlanabilir…
İnsanların ne sevdiğini tabii ki kontrol edemem. Ancak, estetik duyarlılıkların sadece bireysel zevk meselesi olmadığını savunabilirim. Estetik değerler – tarihsel olarak gelip geçici olsa da – kendi tarihsel dönemi bakımından değerlendirilebilir. Çağdaş toplumlarda dalgalanmanın, gelişmenin üstesinden gelebilmek için, hem tasarımcılar, hem de kullanıcılar; yalınlığın, sadeliğin kaybına özlem duyacağına; yeni bir fikrin karmaşıklığı karşısında hırslanma fikrini benimsemeli…
Hayır, yaratıcılığımı teorik anlayış temelinde ve kuramsal bir araştırma programıyla uyumlu olarak değerlendirmeyi tercih ederim.
Çoğunlukla 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyıl klasik müziğinin yanı sıra, çağdaş düzenlemelerini de dinlemekteyim.
Başarı ve tanınma her zaman harika bir duygu. Bunun sırrıysa, sanatsal prensiplere, estetiğe ödün vermeksizin bağlı olmak…
Bu konuyla ilgili bana yönelik herhangi bir eleştirinin farkında değilim. Proje, yamuk bir ikiz kenar prizmadan oluştu. Tüm iç mekanların da prizmalardan oluştuğunu göreceksiniz. Bu yarı-perspektif, bozulma efekti oluşturduğu için, bakış açısına bağlı olarak, görsel alan uzamış ya da sıkışıkmış gibi gelebiliyor, insanlara. Bu uygulama aynı zamanda tüm alanları dinamik hale getiriyor, canlandırıyor. Dış cephe kıvrımlı, katlar halinde, paslanmaz çelik ve camlardan oluşan bir görüntüde. Aynı zamanda bu bir nevi pilili görüntü, panjur pencere işlevi görerek, ışıkları filtre etme ve süzme özelliğini yerine getirmekte.
Bu zamana kadar beni en çok etkileyen ülkelerden biri kesinlikle Hindistan oldu. Orada dünyanın en egzotik yerlerine tanık oldum. İnsanların orada yaşayış tarzını biz buralarda hayal dahi edemeyiz. Yine de en onurlu bir şekilde yaşamaya çalışıyorlar.
Proje 2008 yılından bu yana durmuştu, nihayet şimdi biraz hızlanmaya başladı .
Yoğunluğu olan, çağdaş bir dünya şehrinde hayatın karmaşıklığını ve parametrisizm potansiyelini göstermek amacıyla, merkezi bir yerde kocaman bir parça tasarlamak isterdim.
Genelde çalışırken yüz yüze görüşme yolunu tercih ederim. Gün boyunca genelde hep konuşuyorum, konuşuyorum…Taslak çizerken bile, konuşuyorum.
Mutfakla pek aram yok ama Çin yemeklerini severim.
Hobilerim sosyoloji, ekonomi ve politik teorileri inceleme üzerine ve küresel bağlamda faaliyet gösteren bir şirketin yöneticisi olarak, karmaşık ve sürekli değişen dünyamızda, bu hobilerin bana gereken yönü gösterdiğini düşünüyorum.
Hayır akraba değiliz.
Tamamen hedefe yöneliğimdir. Daima işlerin iyi yapılıp, tamamlanmasına odaklıyımdır.
Biten yeni bir projenin başarılı açılışından bir gün sonra, güneşin altında ekonomiyle ilgili bilimsel bir eser okumak.
Niklas Luhmann ve Ludwig von Mises.
Sonsuz cesareti ve yaratıcılığından ötürü Ai Wei Wei hayranıyım.
Neil Barrett.
Annem ve babam.
Son Tahlilde.
Daima, tarihe mal et!