Genç, İtalyan bir aile, dönemsel kullanım için Paris’in göbeğinde, mavi-gri galvanize çatılar arasında bir apartman dairesi seçti.
Bu dairenin tasarımı ve mekana ev hissiyatını vermeleri için noa* network of architecture ile çalışılmış. Ev hissi yaratmak için noa* network of architecture, duygular, anılar, imgelerle dolu bir tasarım yolculuğuna çıkmış.
Paris’in katmanlı kolektif tasarımı ve kent dokusu arasında, 18. yüzyıla dayanan eski oteller ve soylu ailelerin sarayları göz ardı edilemez bir gerçek. noa* network of architecture’ın ilk saha incelemelerin biri de bu yapılardan olan Nicolai Oteli olmuş. Tasarımcıların görevi oteldeki daireyi restore etmek ve bu genç aile için bir ev yaratmak olmuş.
noa* network of architecture, projeye başlamadan önce tasarımın kullanıcısının isteklerini en iyi şekilde yansıtması için müşteriyle konuşarak ciddi bir ön araştırma yapmış. Ev sahiplerinin göçebe ruhunun ve kendilerini dünya vatandaşı olarak tanımlamalarının, tasarımda yansıtılması gerektiğini düşünmüşler ve bunun için deniz helezonun kabuğundan esinlenmişler. Deniz helezonunun dinazor dönemlerinden beri sağ kurtulan canlılardan biri olmasının sebebinin her zaman evde hissetmesine sebep olan kabuğu olduğu düşünülüyor. Evcimenliğin sembolü olan kabuk fikri ve Paris’in kent esintileri, beraber projenin genel ve zamansız tasarım karakterini oluşturmuş. Tasarım dili olarak eğri çizgiler kullanılmış ve bu dalgalı hareket farklı fonksiyonların bir arada çözülmesini sağlamış.
noa* network of architecture, tasarımda yaptığı seçimler ve meşe mobilyalarla Marais semtinin şıklığını dairenin içine taşımaya çalışmış. Mavi-gri mermer renkleri, zeminde ve kumaşlarda kullanılan renkler, tavan ve duvar renklerinin hepsi Paris’in çatılarından etkilenerek seçilmiş. Zemin katta servis ve misafir olmak üzere iki giriş bulunuyor. Zeminlerde renk ve malzeme farklılıkları görülüyor.
Salonda, Fransız balık sırtı ağartılmış meşe parke kullanılırken koridorlarda terrazo zemin tercih edilmiş. Zemindeki bu farklılık tek mekanda iki farklı ada oluşturuyor. Bir tanesi Seine Nehri’ne bakıp hoş zaman geçirilebilecek, meşe sandalye ve siyah deri minderlerle döşenmiş bir yaşam alanı iken diğeri mutfak ve salonun bulunduğu, odak noktasının mavi-gri Bardiglio mermeri ile kaplanmış şömine ve mutfak tezgahının olduğu alan.
Tasarımın odak noktası katlar arası bağlantıyı kurmak. Kıvrımlı, organik şekilli bir merdiven, terrazo kaplı bir koridorla katlar arası bağlantıyı sağlıyor. Servis odaları bu merdiveni takip ediyor ve merdiven eğrisel bir duvarla çevreleniyor. Alt katta 2 yatak odası ve 1 adet tuvalet bulunuyor. Ebeveyn yatak odasında monoblok Botticino Fiorito mermerinden yontulmuş ayaklı bir küvet bulunuyor. Lavabo ve duşlar da aynı malzemeden yapılmış. Üst katta çok amaçlı bir sinema odası ve kendi banyosu olan misafir odası bulunuyor.
Proje sonucunda sakin, sessiz ve davetkar bir atmosfer, eğrisel çizgiler, ahşap kokusuyla beraber girer girmez evde hissettiğiniz bir mekan yaratıyor.