Çaycuma Bilim Merkezi Yarışması kolokyumunda tartışmalar bilim merkezi niteliği ile yere ait olma niteliği dengesinin nasıl kurulacağı üzerine ilerledi.
13 Ağustos Cumartesi günü Seka Sosyal Tesisleri’nde yapılan ödül töreni ve kolokyum saat 14:00’da Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı’nın konuşmasıyla başladı. Ödül töreni ve kolokyum sebebiyle çok mutlu ve heyecanlı olduğunu söyleyen Kantarcı, görev süresi içerisinde tamamlamayı en çok arzu ettiği projenin bilim merkezi olduğunu dile getirdi. Her yaştan insanları bilimle buluşturacak olan bilim merkezinin bilime olan merakı ve ilgiyi artırıp bilimsel farkındalık amaçladığını söyleyen belediye başkanı merkezin bölgesel bir çekim odağı haline geleceğini ve üniversiteler ile işbirliği halinde olacağını ekleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Sözü alan Zonguldak Kaymakamı Serkan Keçeli Çaycuma halkının artık kolokyumlara alıştığını ve bu alışkanlığın devam etmesini umduğunu söyledi. Bilim merkezinin yoldan geçen insanları Çaycuma’ya çekeceğini ifade eden kaymakam proje tamamlandığında çok daha fazla insanın Çaycuma’ya geleceğini belirtti.
Kolokyum oturumu moderatör Doç.Dr. Murat Çetin’in konuşmasıyla başladı. Bu gibi yarışmalar ile beraber mimarlık tartışmaları ekseninin ana merkezlerden çeperlere sıçrıyor olmasını önemli bulduğunu belirten Murat Çetin yarışmanın bilim ile mimarlığın ilişkilendirilmesi üzerine bir düşünme fırsatı yarattığını ifade etti ve sözü jüri başkanı Devrim Çimen’e verdi.
Devrim Çimen Çaycuma gibi küçük bir ilçede art arda yarışmaların açılmış olmasından mutluluk duyduğunu ve hem mimari hem de toplumsal vizyonundan dolayı belediye başkanını tebrik ettiğini söyledi. Yarışmaya katılım sayısı ve niteliğinden çok memnun olduklarını dile getiren Çimen katılan 77 ekibe teşekkür etti.
Murat Çetin, yarışmanın konusu olan bilim ve bilim felsefesinin mekansallaşması tartışması ile başlanıp Çaycuma ve kentsel boyutları konusunun ardından yapının yorumlanması konusuna geçilebileceğini belirtti ve sözü katılımcılara verdi.İkincilik ödülünü alan ekipten Tamer Başbuğ, birinci ve ikinci seçilen projeler arasında 180 derecelik fark olmasını jürinin nasıl açıkladığını sordu. Başbuğ’un sorusu ödüller ile ilgili geldi: “Jüri birinci proje ile ikinci proje arasındaki 180 derecelik farkı ve ödül sıralamasında bu iki projenin art arda gelmesi durumunu nasıl açıklıyor?”. Jüri başkanı Devrim Çimen, iki proje arasında yerel malzemeye yapılan vurguya dair bir benzerlik olduğunu ve aralarında çok radikal bir fark görmediğini belirtti. Sözü alan Semra Uygur, ikinci seçilen proje daha fazla ilerletilmiş olsaydı seçilme şansının olacağını belirtti. Birinci projenin özellikle yer ile kurduğu bağlamsal ilişkiden dolayı seçilmiş olduğunu ancak ikinci projede de öne çıkan güçlü değerler yer aldığını, canlı ve cansız ağaçların yarattığı gölgelerin dansının buna örnek verilebileceğini söyledi. İki projenin de çok değerli olduğunu yalnızca ikinci projenin fikri temellerini metne yansıtamamış ve ham durumda olduğunu belirtti. Başbuğ Sözü tekrar alarak “Çok eminim ki biz bu projeyi ilerletmiş olsaydık mansiyon dahi alamazdık. Bir proje yeteri kadar ilerletilmemişse daha sonradan ilerletilir bu seçmemek için bir sebep olamaz. Eğer yalnızca fikri sevdiyseniz de neden ikinciliğe kadar getirdiniz?” dedi.
Murat Çetin, yarışmanın konusu olan bilim ve bilim felsefesinin mekansallaşması tartışması ile başlanıp Çaycuma ve kentsel boyutları konusunun ardından yapının yorumlanması konusuna geçilebileceğini belirtti ve sözü katılımcılara verdi.İkincilik ödülünü alan ekipten Tamer Başbuğ, birinci ve ikinci seçilen projeler arasında 180 derecelik fark olmasını jürinin nasıl açıkladığını sordu. Başbuğ’un sorusu ödüller ile ilgili geldi: “Jüri birinci proje ile ikinci proje arasındaki 180 derecelik farkı ve ödül sıralamasında bu iki projenin art arda gelmesi durumunu nasıl açıklıyor?”. Jüri başkanı Devrim Çimen, iki proje arasında yerel malzemeye yapılan vurguya dair bir benzerlik olduğunu ve aralarında çok radikal bir fark görmediğini belirtti. Sözü alan Semra Uygur, ikinci seçilen proje daha fazla ilerletilmiş olsaydı seçilme şansının olacağını belirtti. Birinci projenin özellikle yer ile kurduğu bağlamsal ilişkiden dolayı seçilmiş olduğunu ancak ikinci projede de öne çıkan güçlü değerler yer aldığını, canlı ve cansız ağaçların yarattığı gölgelerin dansının buna örnek verilebileceğini söyledi. İki projenin de çok değerli olduğunu yalnızca ikinci projenin fikri temellerini metne yansıtamamış ve ham durumda olduğunu belirtti. Başbuğ Sözü tekrar alarak “Çok eminim ki biz bu projeyi ilerletmiş olsaydık mansiyon dahi alamazdık. Bir proje yeteri kadar ilerletilmemişse daha sonradan ilerletilir bu seçmemek için bir sebep olamaz. Eğer yalnızca fikri sevdiyseniz de neden ikinciliğe kadar getirdiniz?” dedi.
Sözü alan Rahmi Uysalkan, yarışma sonucunda birincilik ödülünü alan proje uygulanacağı için uygulanabilirliğine önem verildiğini bunun yanında da farklı projelerin ödül sıralamasında art arda gelmesinin yarışmanın doğasında bulunduğunu ekledi.
İkincilik ödülünü alan ekipten Hasan Özbay sözüne tartışmayı başka bir noktaya çekerek başladı. 26.500 nüfuslu bir ilçenin iki projesini yarışmayla elde ediyor olmasının önemli bir mesaj olduğunu söyleyen Özbay, belediyenin bu işten ekonomik kazancının olduğunu da ekledi. Yarışma koşulları dışında hiçbir zaman 77 proje alternatifi elde edilemeyeceğini, elde edildiği durum düşünülse bile çok büyük bir maliyet çıkacağını ekledi. An itibariyle kapasitesi çok daha büyük bir müze projesi için çalıştıklarını söyleyen Özbay, yarışma ile elde edilen nötr mekan projesi ile birlikte sergi mekanları için de danışmanlık alınması gerektiğini belirtti.
Konuşmasına devam eden Hasan Özbay, yarışmaya üç proje ile katıldıklarını ve bir proje ikinci olurken diğer iki projenin 1. ve 3. elemelerde gittiğini, bu durumu jüri değerlendirmesinde bir hata olarak gördüğünü söyledi. Yarışmalarda 1. Eleme sürecinin doğru yönetilmediğini, kendisine göre 1. elemede gidecek bir projenin mimari proje niteliği göstermeyen katılımlar olması gerektiğini ifade etti.
4. mansiyon ödülünün sahibi Mehmet Yiğit Öztürk, bugüne kadar katıldığı yarışmalardaki en başarılı ödül seçkisine bu yarışmada tanıklık ettiğini ifade etti. Mansiyon almaktan çok mutlu olduğunu söyleyen Öztürk, diğer projeleri incelediğinde üst derecelerde olanların hepsinin kendi projelerinden daha fazla çalışılmış olduğunu gördüğünü söyledi. Öztürk, “Bir ofisin birden fazla projeyle katıldığı yarışmada projelerin farklı aşamalarda elenmiş olmasına şaşırmasını anlamıyorum. Ofislerde patronlar tavsiye veren çalışanlar ise projeyi üretenlerdir. Farklı çalışanların ürettiği projeler arasında farklılıklar olması normaldir.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
3. mansiyon ödülünü alan ekipten Samet Mor, yarışmada daha önce tanık olmadığı ön jüri raporunun yazılması sebebiyle jüriye teşekkür etti. Bilimin evrenselliğinden yola çıkarak bir bilim merkezi projesinde yerelliğin ne kadar mümkün olduğunu, tarihi çok eskilere dayanmayan bir tuğla fabrikasından yerellik üretilip üretilemeyeceğini ve seçilen projelerin bilim merkezi niteliklerini mimarilerinden okutup okutmadıklarını sorguladı. Sözü alan Semra Uygur bir yanlış anlama söz konusu olduğunu belirterek, yerellikten değil yere ait olup yabancılaşmamış olmaktan bahsettiklerini söyledi. Bilim merkezi niteliğinin forma belli bir biçimde yansıması gerektiğine katılmadığını ekleyen Uygur moda bina yapılmasının beklenmediğini söyledi. Sözü alan Rahmi Uysalkan, yarışma projelerini değerlendirirken jürinin kafasında kalıplar veya yaklaşımlar oluşturmadığını, her projeyi kendi içinde değerlendirdiklerini söyledi. Herkesin bilim ile ilgili deneyiminin farklı olduğunu ve dolayısıyla bu durumu nasıl cisimleştirdiğinin de farklılaştığını ekleyen Emre Şavural tek tip bir yaklaşımın olmayacağını vurguladı. Jürinin değerlendirmede onları şaşırtacak ya da teknolojiye doğrudan referans verecek projeler aramadığını söyleyen Devrim Çimen, kavramsal çerçevelerin yanında mimari ölçütlerin de değerlendirmede önemli olduğunu vurguladı.
Çaycuma Kent Konseyi başkanı Abdullah Yüksel, bilim merkezi projesini çok olumlu bulduğunu söyledi ve jüriden ileriye yönelik olarak bilim merkezinin hangi kullanımlarla beslenebileceğine dair önerilerde bulunmalarını istedi. Sözü alan Devrim Çimen, bu projeye yalnızca 2000 metrekarelik bilim merkezi olarak bakmadıklarını bunun hem Çaycuma hem de bölge ölçeğinde büyük bir sosyal merkezin ilk adımı olabileceğini ifade etti.
Bir önceki yarışmada da bir “merkez” tasarlandığını ifade eden Özcan Uygur, bilim ya da spor merkezinden öte sosyal merkez niteliği ile ilgili jürinin arasında bir tartışma geçip geçmediğini sordu. Semra Uygur, bunun konuşulmadığını zaten mekân yaratımının doğal sürecinde bu niteliğin yer alacağını düşündüklerini söyledi. Özcan Uygur, “Merkez olma niteliği bilim merkezi olmasından çok daha önemli bence.” diyerek Samet Mor’un daha önce belirttiği bilimin merkezine dair görüşlerine yorumda bulundu.
Sözü alan Samet Mor daha önceki açıklamalarında forma vurgu yapmadığını bilim felsefesinin tasarımlarda kendini göstermemesi durumunu eleştirdiğini söyledi. Sorduğu sorunun aslında “Proje aşkınsallık ve içkinsellik arası gerilimi kurabiliyor mu?” olduğunu ifade eden Mor, yere ait olma ile bilim felsefesini içselleştirme dengesinin kurulamadığını düşündüğünü söyledi.
Kolokyum 1.’lik ödülünü alan ekipten Soner Akçam, Emrah Bal ve Ahmet İlyas Sözeri’nin konuşması ile sonlandı. Çok heyecanlı olduklarını belirten ekip bunun ilk birincilik ödülleri olduğunu ve çok mutlu olduklarını ifade etti. Kolokyumda geçen bilim merkezi niteliği taşıma ile yere ait olma tartışmalarının kendi aralarında da geçtiğini söyleyen ekip sonunda vardıkları noktanın yapının etrafıyla kuracağı ilişkiye vurgu yapmak olduğunu söyledi. Her yarışmaya birinci olmayı umarak girdiklerini söyleyen ekip belediye ve jüri üyelerine teşekkür etti.