NY Times'ın Tarlabaşı'ndaki yenileme projesi ile ilgili çıkan yazısı
Güneş küçük mobilya dükkanının önünü temizleyen Mustafa Yeşildaş’ın üzerine vuruyor. Yıkık dökük binalarına, sokaklara dağılmış çöplerine rağmen el üstüne tuttuğu bu muhitte geçirdiği 38 yılın ardından “makyaj” olarak isimlendirdiği bu değişimden çok memnun.
“Bu iyi bir şey,” dedi ve “Buradaki her şey kötü durumda. Burayı kimse yıkamıyor ya da boyamıyor. Bu binaların tarihi mimarisine kimse sahip çıkmıyor,” diye de ekledi.
Burası Tarlabaşı, Türkiye’nin dışlanmış nüfusu için barınak görevi gören, düşük gelirli ve daha çok Kürtler’in barındığı bir semt. İstanbul’un göbeğinde, İstiklal Caddesi’nin alışveriş bölgesinden 5 dakika yürüme mesafesinde, Tarlabaşı’nın soluk cephesi İstiklal’in gösterişli butikleriyle keskin bir zıtlık içerisinde. Tarlabaşı’nı daha zengin Beyoğlu bölgesinden ayıran tek şey üzerinde polis merkezinin de bulunduğu 6 şeritli Tarlabaşı Bulvarı.
Tarlabaşı’nın merkezi yerleşimi, önemli miktarda gelir getiren emlak anlamına gelmektedir. Bu da Beyoğlu Belediyesi yetkililerinin ve TOKİ’nin bu alanı 2006’da kentsel dönüşüm alanı olarak ilan etmesini açıklıyor.
6 yıl sonra, mahkemeler mülkiyet hakları üzerine savaşırken, proje ilerlemeye devam ediyor. Yenileme alanı, içerisinde 210 adet tarihi Osmanlı dönemi binasının bulunduğu 20.000 m2’lik bir alanı kapsıyor. Yıkım birkaç aydır sürüyor.
Tarlabaşı’nın karışık kültürü tehlikede. Göçmen çalışanlar uzun süredir Tarlabaşı’nda yaşıyor. 1900’lerin başından itibaren Yunan, Yahudi ve Ermeni zanaatkarlar bu bölgede yaşadı. Ancak bu gruplar 1942’de Müslüman olmayan çalışanları fakirleştiren varlık vergisi ile 1955’te isyanlar ile sürüldüler. İsyanlar sonunda kalan boş alanlar, Tarlabaşı’ndaki birçok ev, Türkiye’nin doğusundan çalışmak için İstanbul’a gelen göçmenlerle dolduruldu.
Web sitesinde TOKİ yenileme sürecinin, burada oturanların yeni evlere taşınmasını, “yasadışı yerleşen hanelerin tahliye etmek için tespitini” ve alanı “kentsel yenileme projeleriyle iyileştirmek” amacıyla temizlemeyi kapsıyor. Bu projeler alışveriş merkezleri, lüks konutlar ve kentsel rekreasyon alanlarını içeriyor. Beyoğlu belediye başkanı Ahmet Mişbah Demircan yeni Tarlabaşı’nın Paris’teki Champs-Élysées’ye rakip olmasını istediğini söyledi.
Mobilyacı Yeşildağ süreci makyaj olarak adlandırırken, diğerleri Tarlabaşı’nın dönüşümünü soylulaştırmanın negatif formu olarak görüyor.
İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi eski başkanı Hüseyin Kaptan, TOKİ’nin yenileme planının öngörüden yoksun olduğunu çünkü bu projenin, alanın kültürünü korumakla ilgili hiçbir yetkili amacı olmayan varlıklı emlak yatırımcıları tarafından bölgenin geliştirilmesine izin verdiğini söyledi.
Yakın zamandaki bir röportajında “Maalesef, bu çok saldırgan ve yanlış,” dedi. “Sosyal yapıyı korumak için insanları da dahil etmelisiniz. Müteahhitler alışveriş merkezi, yüksek yapı gibi modern şeyler inşa etmek istiyorlar. Burada yaşayan insanlara hiç saygıları yok. Ben bu yaptıkları operasyonu öperken öldürmek diye tanımlıyorum.”
Bugün alan, asgari ücret ya da daha az kazanan, lisanssız çöp toplayıcılığı veya evlerde temizlikçi olarak çalışarak gelirini arttırmaya çalışan düşük gelirli işçilere ev sahipliği yapıyor.
Evini bir yayınevinin sahibi için tutan 34 yaşındaki Remziye Civak, Tarlabaşı’nda 18 yıl yaşadı. Tertemiz 2 odalı dairesinde eşi ve 3 çocuğuyla kalıyor. “Şanslıyız” dedi. “Bizim kendi evimiz ama birçok insan kiracı. Aynı boyutlardaki evler ayda 400 TL’ye kiralanıyor. Tarlabaşı’nda toplum duyusu yüksek, “dedi. Civak, kentin dışındaki sitelere taşınmak zorunda kalsaydı çok özleyeceğini de söyledi.
“Komşularım ve ben büyük bir aile gibiyiz. Eğer biri hastaysa, biliyorum ki komşularımı yardıma çağırabilirim. Çok yakınız.”
Ancak yaşadığı yerdeki uyuşturucu problemlerinin yoğunlaşması konusunda endişeli. “Beni en çok endişelendiren şey uyuşturucu kullanımı. Hap diyorlar. Ne olduklarını tam olarak bilmiyorum ama bir sürü olduğunu biliyorum,” dedi ve “Çocuklarım için endişeleniyorum çünkü çok küçükler ve ya onlar da bu işe bulaşırlarsa diye düşünüyorum,” diye de ekledi.
Kentli bir akademisyen, danışman ve aktivist Yaşar Adanalı ne yazık ki, alanın sakinlerinin proje planlamacıları için bir öncelik olmadığını söyledi.
Adanalı, katıldığı bir röportajda “Birçok yasadışı ve gayrıresmi göçmen Tarlabaşı gibi alanlarda yaşıyor ve sığınacak yer arıyor. Neden? Çünkü onlar için İstiklal çevresinde iş olanakları bulmak daha kolay. Bu dönüşüm planı bu sosyal gerçeklerle hiç ilgilenmiyor. Neden bu insanlara yardım etmek için sosyal programlar hazırlanmıyor? Bunun yerine Tarlabaşı’nı bir problem bölgesi, haritadan silinmesi gereken ve tamamen yeni, İstanbul’da ve Türkiye’de ekonomik patlamanın bir parçası olmak için para harcamaya istekli müşteriler için tekrar inşa edilmesi gereken kanserli bir bölge olarak görüyorlar. Kentin kendisi aslında bölgenin sakinlerini içermeyen gayrimenkul projelerinin yapılabileceği bir kar kaynağı haline geldi. Bu planlarda gerçek niyet iyi bir kar elde etme arzusudur,” dedi.
Bu ayrıca Türkler’in İstanbul’u “küresel kent-taklitçileri ve Londra, New York ve Dubai gibi zaten küresel olan kentlerle rekabet eden küresel bir şehir olarak gösterme arzusunun bir parçasıdır.”
Şimdilik, bu küresel metropol tarafından çekilen yerel ve göçmen öğrenciler ile sanatçılar Tarlabaşı’nda makul kiralara yerler buluyor. Amerikalı bir üniversite giriş öğretmeni Mitch Burmeister, ilk dairesini burada kiraladı.
“Çok iyi bir ünü olmadığını biliyordum ama kirayı pas geçemedim. Şikago gibi bir şehri düşünürseniz, Michigan Avenue’nun hemen dışında sudan ucuz bir daire kiralamak gibi.”
Zengin yabancıların burada yaşama hevesi şehir yetkililerinin bölgenin fuhuş ve uyuşturucu yeri imajını, yaşamak için daha güvenli bir yere dönüştürerek, alanı sermayeye çevirme motivasyonunu arttırıyor.
“Yeni Tarlabaşı”, yıkılan binaları Tarlabaşı Bulvarı’ndan geçen sürücülerden saklayan büyük reklam panoları ile tanıtılıyor. Mevcut gerçekten çok uzak olan reklam panoları çoğunlukla iş kıyafetleri giyen ve alışveriş merkezinde dolaşan açık tenli kadınları betimliyor.
TOKİ Tarlabaşı’nın tarihi mimari dokunuşlarını koruyacağı konusunda ısrar ederken, Adanalı, dönüşümün sadece steril alanı saklayan bir cephe yaratacağından korkuyor. Alanın mirasını alıp onu gösterişli yapan, Disney Parkı gibi her şeyin sığ olduğu bir çeşit “disneyfication” olduğunu söyledi.
Tarlabaşı’ndaki bütün evler “yenilenmiyor” ama bazı oturanlar hala gelecekleri hakkında endişeli. Civak, evi yenileme planında olmamasına rağmen, böyle kalacağından emin değil. “Neler olduğunu bize çok anlatmadılar,” dedi.
Yeşildaş haberlerde gördüğünün haricinde projeyle ilgili çok az şey bildiğini kabul etti. Yine de hükümetin planının Tarlabaşı’na faydalı olacağı konusunda emin.
“Bu alan kalıcı olmak zorunda değildi. Değişmeliydi,” dedi ve “Çözülmesi gereken çok fazla sorunu var. Temiz ve bakımlı olmalı,” diye de ekledi.