Mimar Doğan Kuban'ın hazırladığı 'Osmanlı'nın İstanbul'u' adlı kitap İstanbul'u farklı gözle gezmek isteyenlere rehberlik eden bir çalışma.
İstanbul hakkında çok fazla kitap yazıldı ve yazılmaya da devam ediyor. Kimisi bir lezzet durağı olarak bahsediyor ve ele alıyor İstanbul’u, kimisi farklı mimarilerle ön plana çıkan camileriyle. Ancak hepsinin özünde bu şehre büyük bir tutkuyla bağlanmışlık var. İstanbul’u hangi yönüyle ele alırsa almış olsun bugüne kadar yayınlanmış bütün kitaplarda büyük bir İstanbul sevgisiyle karşılaşırız. Günümüzde pek çok olumsuz haberle gündeme gelse de onun yüzyıllar boyu yaşattığı tarihi miras toplumdaki İstanbul algısını yıkmaya yetmiyor. Bilakis her geçen yıl bu şehre gelen yerli, yabancı turist sayısı artıyor, ondan övgüyle bahsedilen yayınlar yapılıyor, reklam filmleri çekiliyor. İstanbul’u anlatan kitaplara geri döndüğümüzde Yem Yayınları tarafından yayımlanan ‘Osmanlı’nın İstanbul’u’dikkat çekiyor. Doğan Kuban’ın yayına hazırladığı kitapta Osmanlı başkenti İstanbul’u simgeleyen 112 anıtsal yapı detaylı bir şekilde anlatılıyor.
Adından da anlaşılacağı üzere ‘Osmanlı’nın İstanbul’u’ uzunca bir dönem Osmanlı’ya başkentlik yapmış, tarihi kültürel mirası bugüne taşımış İstanbul’un eski tarihini anlatıyor. Camiiler, medreseler, çeşmeler, surlar, saraylar… Kuban, sekiz bölgeye ayırarak ve alfabetik sırayla anlatıyor İstanbul’un tarihini ve tarihi yapılarını. Sultanahmet, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Haydarpaşa Garı, Çırağan Sarayı, Eyüp Sultan ve daha birçok tarihi anıtsal yapıyı fotoğraflarla anlatan Kuban, okurlara tarihte keyifli bir yolculuk yaşatıyor. ‘İstanbul denizin yarattığı bir kenttir. Olağanüstü ve çok uzun kıyılara sahip olduğu için 20. Yüzyıl’ın yarısına gelene kadar, doğanın tanımladığı, özellikle Boğaziçi’nin topoğrafik yapısında vurgulanan bu güzelliğin etkisini bugüne kadar koruyabilmiştir.’ Kuban, İstanbul’un tarihsel gelişimini anıtsal yapılar üzerinden anlatırken sıkıcı bir tarih anlatımı yerine daha akıcı bir anlatımı tercih ediyor. Açık ve net bilgiler veren bu anlatım her an açılıp bakılabilecek bir rehber/ harita niteliği kazandırıyor kitaba.
İstanbul yaşayan bir şehir. Yaşayan ve yaşatan bir tarih aynı zamanda. Ruhu olan ve o ruhu içinde yaşayan insanlara aksettiren bir ayna. Bugün çevresinde yükselmiş gökdelenlerle bozulmaya yüz tutan siluetin arkasında çok güçlü bir tarihi geçmiş var.
İstanbul, tarihi geçmişinin ona kazandırdığı güç ve ruhun neticesinde ayakta duruyor. Bir de o gücün ve ruhun farkında olan yazarlar, sanatçılar, insanlar sayesinde. Doğan Kuban da bu isimlerden biri. Kuban, Osmanlı’nın İstanbul’u ile İstanbul’u İstanbul gibi yaşamak ve şehrin enerjisini hayatına yansıtmak isteyenlere bulunmaz bir kaynak sunuyor.
Kitapta anlatılan yapılar eski Bizans yerleşmesine referans veren bölgeler içinde ele alınıyor. Surlar dışında kalan Osmanlı döneminde gerçekleşmiş daha büyük gelişmeler ise topoğrafik ve ulaşım bütünlüğü içinde bölgelere ayrılıyor. Kitapta yer alan birinci bölgede eski Megara kolonisi ve Septimius Severus dönemi sınırlarını içine alan Sultanahmet- Sirkeci bölgesi anlatılıyor. İkinci bölgede Beyazıt- Eminönü, üçüncü bölgede Fatih, dördüncü bölgede Aksaray- Yedikule, beşinci bölgede Eyüp, altıncı bölgede Galata- Beyoğlu, yedinci bölgede Üsküdar- Kadıköy ve sekizinci bölgede ise Asya ve Avrupa’yı ayıran ‘topoğrafik olarak İstanbul’u İstanbul yapan’ Boğaziçi anlatılıyor.