İKSV'nin düzenlediği festival ve bienaller kentin pek çok unutulmuş yapısını keşfedip sanat dünyasına kazandırıyor.
Bunlardan biri İstanbul Modern olarak hizmet veren Antrepo 4, diğeri İstanbul Resim ve Heykel Müzesi olarak hizmet verecek Antrepo 5. Bu mekânlar arasında Bulgar Kilisesi, santralistanbul Kıyı Amfi, Camialtı Tersanesi ve Şehir Hatları vapurları da var.
İstanbul Tasarım Bienali’nin basın toplantısı geçtiğimiz günlerde Galata Rum İlköğretim Okulu’nda yapıldı. Bu vesileyle 2007 yılından beri kapalı kalan okulun kocaman demir kapısından geçtik, mermer merdivenlerini aştık, çini zeminine ulaştık. Tam o günlerde bir de mucize yaşandı: Yıllardır kendisine ve gelir kaynaklarına Hazine tarafından el konulan okul, asıl sahiplerine yani Türkiyeli Rumlara iade edildi. Bundan böyle çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapacak mekânın ilk misafiri 18. İstanbul Tiyatro Festivali. Onu İstanbul Müzik Festivali ve Tasarım Bienali izleyecek. Tüm bunlar okul için çok yeni.
Ama bu olanlar yeni değil. Çünkü geride bıraktığı 40 yıl boyunca 130’a yakın mekânda etkinlik düzenleyen İKSV, kentin öyle yerlerini keşfedip sanat dünyasına kazandırdı ki… Kapısının önünden birçok kez geçtiğimiz ama fark etmediğimiz eski, dışlanmış, yok sayılmış, terk edilmiş ve unutulmuş bir sürü yapı şimdi içinde en çok vakit geçirdiklerimizden. En başta da Antrepo binaları, yani eski gümrük depoları…
Dan Cameron’un küratörlüğündeki 8. İstanbul Bienali’nde kullanılan Antrepo 4, birkaç yıl içinde İstanbul Modern Müzesi olarak karşımıza çıktı. Şimdi sıra, Charles Esche ve Vasıf Kortun küratörlüğündeki 9. İstanbul Bienali’nin mekânı Antrepo 5’te. Mekânın, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin bir bölümü olarak hizmet vermesi ve Türk resminin Cumhuriyet sonrası dönemine ev sahipliği yapması bekleniyor. Projelendirilmesini mimar Emre Arolat’ın üstlendiği yapının açılışı için belirlenen tarih ise 2013 baharı. Bir diğer 9. İstanbul Bienali mekânı Şişhane’deki Deniz Palas Apartmanı da İKSV’nin binası oldu. Yine aynı bienalde kullanılan Tophane’deki Tütün Deposu ise bir çağdaş sanat mekanı olarak karşımızda. İsmi manidar: Depo. İstanbul Bienalleri’nin dikkat çektiği ve sanat dünyasının ayağını alıştırdığı diğer yapılar arasında Haliç’teki Feshane, İMÇ blokları ve Feriköy Rum Okulu da var.
İlk defa İstanbul Festivali’nde bir klasik müzik konseri için kullanılan Aya İrini Müzesi bugün İstanbul Müzik Festivali’yle adeta özdeşleşti. Topkapı Sarayı avlusu da yine ilk defa İstanbul Festivali sırasında Mozart’ın ‘Saraydan Kız Kaçırma’sı için kullanıldı. Arkeoloji Müzesi Bahçesi de Müzik Festivali’nin keşifleri arasında. Festivalin İstanbul’a bir konser mekanı olarak kazandırdığı bir diğer yer ise Haliç kıyısındaki Bulgar (Stefan) Kilisesi. İlk kez 2005 yılında 33. İstanbul Müzik Festivali’nde kullanılan kilisenin en ilginç özelliği tümüyle demir malzemeden yapılmış olması. Festival ayrıca 2011 yılında Galata Mevlevihanesi, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası ve santralistanbul Enerji Müzesi’ni de konser mekânı olarak kullandı.
İstanbul Caz Festivali de normalde konser mekânı olarak kullanılmayan pek çok yer keşfetti. Bunlardan biri santralistanbul içindeki Kıyı Amfi. Daha önce sadece mezuniyet törenlerinde kullanılan mekan ilk kez 18. İstanbul Caz Festivali’nde Jamie Cullum ve Joss Stone konserlerine ev sahipliği yaptı ve çok beğenildi. Yine 18. İstanbul Caz Festivali’nde ilk kez kullanılan bir diğer mekân tarihi özellikleriyle dikkat çeken Camialtı Tersanesi. Bir diğer farklı caz konseri mekanı ise Şehir Hatları vapurları.
İstanbul Tiyatro Festivali de kendisine alternatif mekân arayanlardan. Ama onunki AKM’nin yıllardır kapalı olması sebebiyle biraz da mecburiyetten. Örneğin, bu yıl İngiliz Theatre du Complicite’nin ‘Usta ve Margarita’ adlı oyununu İstanbul’a getirmek için çok uğraşmışlar. Ama teknik altyapıda bir mekân bulunamadığı için başaramamışlar. Bu yıl kullanılacak alternatif mekanlar arasında Galata Rum İlköğretim Okulu, Hasköy İplik Fabrikası, Eminönü’ndeki Ali Paşa Han ve Hamursuz Fırını var. Daha önceki yılarda da Bayrampaşa Eski Cezaevi ve Tarlabaşı sokaklarında çeşitli projeler gerçekleşmişti. İlk defa kullanılan yerlerden biri de 2006’da henüz inşaat halindeyken keşfedilen Garajistanbul.