Türkiye'nin ilk modern deniz yolcusu uğurlama ve karşılama salonu olma özelliğini taşıyan Karaköy Yolcu Salonu'nun yıkılmasıyla ilgili tartışmalar sürerken, konuyla ilgili Galataport tarafından yapılan açıklama metnini aynen aktarıyoruz:
Ali Bozoğlu Arşivi
Yapılan açıklamanın metni şöyle;
Bölgesel ve makroekonomik açıdan Türkiye ekonomisine önemli ölçüde katkı sağlayacak olan, içeriğinde barındırdığı pek çok farklı faaliyet alanı ve yatırım ile sadece Türkiye ekonomisine değil ülke turizmine de önemli katkılar sunacak olan Galataport Projesi kapsamında yürüttüğümüz yapım ve restorasyon çalışmaları son hızla devam etmektedir.
Galataport Projesi kapsamında, Karaköy Yolcu Salonu ile ilgili restorasyon çalışmaları, ilgili tüm resmi kurum ve mercilerden gerekli izinlerin tamamlanması ile başlamıştır. Bu çerçevede yapının yerinde güçlendirilerek korunabilecek bölümleri ile koruma çalışmaları için dahi yeterince güçlü olmayan bölümleri belirlenmiş ve çalışmalar bu iki bölüm dikkate alınarak planlanmıştır.
Restorasyon projesi kapsamında yaptırılan taşıyıcı sisteme yönelik araştırmalar sonucu, yapı ‘Can Güvenliği’ kriterini sağlamadığı için korunabilen kısımlar ile riskli bölümler arasındaki bağ koparılmış, iki bölüm birbirinden kontrollü bir şekilde kesilerek ayrıştırılmıştır. Korunacak bölümde gerekli güvenlik önlemleri alınmış; can güvenliğini tehdit eden bölümler ise kontrollü olarak yıkılmıştır.
Kent kimliğinin önemli bir ögesi olan Karaköy Yolcu Salonu, restorasyon projesi kapsamında mimari karakterine uygun olarak; özgün detay, boyut, doluluk boşluk oranları ile birebir aslı gibi yapılarak şehre kazandırılacaktır.
Türkiye’ye değer katacak bu projeyle ilgili çalışmalarımızı büyük bir inanç ve kararlılıkla, tamamen yasal çerçeve ve teamüller çerçevesinde; tarihe, çevreye, insana ve şehre saygı ilkesini gözeterek sürdürdüğümüzü kamuoyuna saygıyla bildiririz.
Proje aşamasında yapılan farklı analiz, laboratuvar ve saha ölçüm sonuçları aşağıdaki şekildedir:
- Yapının temelleri suya doygun kum tabakası ve dolgu üzerine oturmaktadır. Bu sebeple depremde sıvılaşma olması halinde yapının kısmi olarak gömülmesi ya da yan yatma riski bulunmaktadır. Bunun ilk belirtileri 1999 depreminde görülmüş; sol blok ile orta bloğun derz boyunca açıldığı tespit edilmiştir. Bu sonuç, zeminin çok zayıf olmasından kaynaklı yapı temelinde dönme olduğunu göstermektedir.
- Beton dayanımı sonuçlarına göre, deprem bölgelerinde yeni inşa edilecek yapılarda beton basınç dayanımının minimum 20 Mpa (C20) olması gerekirken, bu yapıdaki beton basınç dayanımı 12 MPa olarak hesaplanmıştır.
- Yapıda bölgesel açma ve ferro-scan cihazları ile yapılan donatı tespitlerinde nervürlü olması gereken donatının düz olduğu, miktarlarının yeni yapılar için öngörülen donatı oranlarının çok altında olduğu, enine donatının sıklaştırılmadığı ve donatı detaylarının yeni yapılar için öngörülen detaylardan farklı olduğu görülmüştür.
- Yine donatılarda, yapının deniz kenarında olmasından, beton kalitesinin düşüklüğünden ve uzun süreli bakımsızlıktan kaynaklı ileri derecede korozyon olduğu tespit edilmiştir. Donatıda meydana gelen korozyondan dolayı betonda yer yer kopmalar ve donatıya paralel yönde çatlaklar oluşmuştur. Korozyon aktivitesinin hızla devam ediyor olması yapının her geçen gün mevcut dayanımını kaybettiği anlama gelmektedir.
- Yapının bulunduğu ortamda çevresel etkiler dikkate alındığında, beton sınıfının C35/37 olması gerekmektedir. Yapının inşa yılı da göz önüne alındığında beton, kullanım ömrünü tamamlamıştır.
- Deniz cephesindeki kolonlar ve içeride çeşmenin iki kenarındaki kolon çok narin olup, zamana bağlı dayanım kaybı veya depremde ilk hasarın oluşacağı ve kısmi göçmenin olacağı bölgeler olarak tespit edilmiştir.
- Deprem yükleri altında hesaplanan kat yer değiştirmelerinin izin verilen limitlerin oldukça üzerinde olduğu görülmüştür. Başka bir deyişle, yapının yatay rijitliği yetersiz görünmektedir.
- Yapının deprem karşısında güvenlikli bir performans sergilemesi beklenmemektedir. Elde edilen değerler ile mevcut kapasiteler arasında çoğu alanda iki kat gibi yetersizlik bulunmaktadır. Bu yetersizlikler, bölgesel eleman bazında değil, yapının genelindedir.
2 yorum
O kadar safsata.
Bugün “kentsel dönüşüm” ayağına (evet, ayak. bilinçli yazdım) Bağdat Caddesi civarında, yıkılıp yapıldığında iyi para edecek 1970 öncesi bir bina için sadece 7.000 TL harcayarak böyle bir raporun şahı alınabiliyor. Haydi bunun için 70.000 verilmiştir rapor parası.
“Gerekli merciler” kısmına gelince; Efendim o iş zaten tamam. Belirli bir kararı o merciler almasın da bak ne oluyor. En iyi ihtimal tenzil-i rütbe alır. Çok karşılık verirse görevden alınır. Daha da abartırsa FETÖ denerek artık işe alınamaz pozisyona getirilir. Gerekli merci derken “mercimek” kadar değeri ya da hür fikri kararı yoktur.
Bina onarıma muhtaçtır evet. Bina zaten metruk durumda bakımsız bırakılmıştır. Sadece üsküdar’da kendiliğinden yıkılsın diye o kadar çok binanın bilerek çatısı açık bırakıldı ki. Bu da aynı süreçlerden geçti. Çatısı açılmadı ama onarılmadı, bakılmadı.
Şİmdi göğsünü gere gere rapor var kardeşim demek de ne oluyor.
Yok illa çok hakkaniyetli işler yapıp
“Bölgesel ve makroekonomik açıdan…”
(Mikro değil makro hem de)
“…Türkiye ekonomisine önemli ölçüde katkı sağlayacak olan…”
Bu bina dursaydı ekonomi çöküyordu değil mi? Bu arada “Türkiye Ekonomisi” yazarken “E” büyük yazılmadlı. Demek ki o kadar güvenmiyorlar.
“…içeriğinde barındırdığı pek çok farklı faaliyet alanı ve yatırım ile sadece Türkiye ekonomisine değil ülke turizmine de önemli katkılar sunacak olan…”
İçeriğinde barındırma ne demek, “içeriğinde” yazınca “barındırma” kelimesine gerek yok.
“pek çok faaliyet alanı” ne demek? Ne özelliği var daha açıklamanın başında geçiyor.
Türkiye Ekonomisi ile ülke turizmi ayrı şeyler tabii.
Neyse.
Safsata… Neden işte asıl denen şu:
Bu binayı bir gecede yıktık. İyi de halt yedik. işimize gelmiyor onun orada olması. Farklı alan derken orayı daha çok para getirecek bir şekilde kullanacağız. Zaten tepki geleceğini az çok biliyorduk. işte böyle imlası kıt bir açıklama ile geçiştiririz. Unutulur gider. Ekonomiye çok faydası var, öyel böyle değil. Bize de var tabii. Fazla kurcalamayın. Alta da raporu dayar, bina zaten çok fenaydı büyük üzüntüyle yıktık lafları…
ŞUNU YAZUYORSUNUZ?
AYNISINI BİREBİR RÖLÖVE, RESTİTÜSYON ve RESTORASYON PROJESİNE UYGUN şekilde YAPACAĞIZ.
HAH O ZAMAN DOLULUK BOŞLUK filan ONLAR KARIŞIK İŞLER. ÖRNEĞİN, Barbaros Hayrettin Paşa İSKELESİ KARŞISINDA ŞİMDİ OTEL OLARAK KULLANILAN BİNA.
ASLINA BAKARSANIZ KARAKÖY YOLCU SALONU YANINDA HİÇ DE ÖZEL BİR DURUMU YOKTUR. AMA NE HALE GELDİ.
İŞTE BURADA DA PROJESİ VAR HALKIMIZA ve UZMANLARA AÇIKTIR. İNCELEYİN LÜTFEN.
YETKİLİ MERCİLER ya da KANUNLAR DEĞİL, YA DA EKONOMİK KATKISI DEĞİL KAMU YARARI VE HAFIZASI, KENT KİMLİĞİ ÖNEMLİDİR.
Diyebildiniz mi?
Arkitera Editörleri ne kadar kıfayetsiz, ne kadar basma kalıp ne kadar tüy dikercesine bu açıklamayı koymuşlar ki “açıklama metnini aynen aktarıyoruz” yazmışlar. Haklılar.
Bu metini AYASOFYA için de kullanabilirsiniz.
Bu arada Emre Arolat da ironi yapar. “Ayasofya’yı yıkıp AVM yapmak”
Kimsenin aklına karpuz kabuğu getirmemek lazım.
Not: Internet etiğinde büyük harfle yazmak bağırmak demektir. Yazılmaz pek.
Eskisi yıkılıp eskisi yapılacak. Aman oranlara dikkat edelim. Kavgada bile diyorlar orantısız güç vardı diye. Güçlü olan kazansın. Saçmaladık galiba.