Geçmişin Modern Mimarisi serimiz Koşuyolu ile sürüyor...
20. yüzyıl, Türk Mimarlığı açısından son derece ilgi çekici bir döneme karşılık gelse de, bu dönemin mimarlık yapıtları, bu dönemin mimarlık tarihi üzerine çalışmalar kısıtlı. 1950 yılında oluşmaya başlayan Koşuyolu Yerleşimi, hem şehirleşme, hem konut kültürü, hem sosyal yaşam (ucuz yaşam standartları), hem de modern mimarlık açısından önemli bir atılım.
1940’ların başında, Türk Modern Mimarlık tarihinde, ikinci bir milli mimari denemesi ortaya çıkmıştı. Yerelliği dinsel bağlamından kopararak başka yerlerde arayan, ve bu amaçla sivil mimariye yönelen bu anlayış, biçimci olmayan ilkeler öne sürse de, yapılarda yine de eski Türk konutlarının çeşitli öğelerinin biçimsel kopyaları kullanılmış, sonuç olarak sağlam bir töze oturmayan şekilci bir akım olmaktan kurtulamamıştı. Yalnız bu dönem, Türk konut mimarlığının keşfedilmesi ve anlaşılması bakımından oldukça faydalı olmuştu. Tam da bu dönemin çözülmeye başladığı dönemlerde, Koşuyolu’ndaki ilk yerleşme birimini oluşturan Koşuyolu Emlak Bankası Konutları inşa edilmeye başlamıştı. Koşuyolu Konutları, keşfedilmiş yerel Türk konut mimarisi anlayışı ile zenginleşmiş bir Rasyonel ve Modern Mimari anlayışında üretilmiş, ve aynı zamanda da güncel olan konut tartışmalarının, sosyal meskenlerin nasıl olması gerektiği düşüncelerinin somutlaşmış bir ifadesi olmuştu.
1950’lerden sonraki zamanlarda, mimarlıkta uluslarası yönelimler, postmodernist söylemler ağır basmış, bunun Koşuyolu Yerleşimi’ndeki etkisi, ancak Boğaziçi Köprüsü’nün açılmasından sonra bölgenin -ne yazık ki- keşfedilmesiyle oluşmaya başlamıştı. Konut olarak inşa edilmiş yapıların işlevleri değişmeye, evler birer birer ofis ve ticaret yapılarına dönüşmeye başlamıştı. Mütevazı olarak inşa edilmiş yapılardan bir kısmı, zaman zaman bilinçli ve mimari, zaman zaman da bilinçsiz ve bayağı biçimselci yaklaşımlarla ya değiştirilmiş, ya da yıkılarak yeniden inşa edilmişti. Bugün Koşuyolu’nun dokusunu; az ya da çok değişerek günümüze ulaşmış Koşuyolu toplu konutları, sonradan yapılmış konutlar, ve çoğunlukla bölgenin dokusunu hiçe sayarak sonradan yapılmış işyerleri oluşturuyor.
Koşuyolu genel olarak İcadiye, Acıbadem ve Çamlıca tepeleri arasında yer alan ve Kısıklı, Altunizade ve Bağlarbaşı gibi semtleri de kapsayan bir üçgenin, genel özelliklerini taşıyan bir parçası olarak düşünülebilir. Çamlıca çevresi yerleşmeleri olarak isimlendirilebilecek bu alanlar uzunca bir süre şehirden izole olmuş, bağ, bahçe, çayır ve köşklerle kaplı bir mesire, sayfiye ve av yeri olarak kullanılagelmiş, ancak 19. yy’ın ikinci yarısından itibaren, Koşuyolu Evleri’nin inşasıyla birlikte bu bölgeler yerleşme alanları olarak şehir yaşantısında yer almaya başlamışlardı. (Akbulut, 1994, s.78).
İstanbul Şehir Rehberi’nde (www.ibb.gov.tr) yer alan 1946, 1966, 1982 ve 2007 tarihli hava fotoğraflarına bakıldığında, bölgenin genel kentsel gelişim çizgisi hakkında fikir edinilebilir. Şekil 1’de görülen 1946 tarihli hava fotoğrafına bakıldığında, Koşuyolu ve yakın çevresinde hiç bir yerleşim ve yapılaşma görülmemekteydi.
Şekil 1: 1946 tarihli Koşuyolu hava fotoğrafı (İstanbul Şehir Rehberi).
Şekil 1’e bakıldığında, bugünkü Koşuyolu yerleşmesinin olduğu yerde uçsuz bucaksız, geniş boş alanlar görülmektedir. Yakın çevresinde dahi yapılaşma pek yoktur, olan yapılaşmalar da çok sınırlı ve kendi içine kapalı kalmıştı. Ancak ana arterlerin oluşmuş olduğu görülebilir. Şekil 2’deki 1966 yılına ait hava fotoğrafına bakıldığında ise, artık Koşuyolu konutlarının inşa edilmiş olduğu, son derece düzenli, ve aynı zamanda yoğun olan bu konut yerleşmesinin çevresinde de ufak hareketlenmelerin oluşmaya başladığı gözlemlenebilir.
Şekil 2: 1966 tarihli Koşuyolu hava fotoğrafı (İstanbul Şehir Rehberi).
Şekil 3: 1982 tarihli Koşuyolu hava fotoğrafı (İstanbul Şehir Rehberi).
1982 yılında ise artık Boğaziçi Köprüsü kullanıma açılmış, ve bu durum İstanbul’da ciddi şehirsel değişimlere yol açmıştır. Şekil 3’deki hava fotoğrafına bakıldığında bu değişimin Koşuyolu örneği görülebilir. Bölgenin köprüye yakınlığı, köprü açılalı henüz 10 yıl olmasına rağmen önemli bir etki yapmış, semt ve çevresi giderek artan bir hızla yoğunlaşmaya başlamış. 2007’de hem yapı yoğunluğu oldukça artmış (Şekil 4), hem kat sayıları artmış, hem de yapıların çehresi oldukça değişmiş.
Şekil 4: 2007 tarihli Koşuyolu hava fotoğrafı (İstanbul Şehir Rehberi).
İnşa edildiği yıllarda yeşillikler içerisinde nerdeyse çatılarının kaybolduğu bir bahçe kent görünümünde olan yerleşme, bugün çok katlı konut bloklarıyla çevrelenmiş. Daha da önemlisi, 1950’li yıllarda inşa edilen konutlar her geçen gün hızla yıkılmakta, bu binaların yerlerine çok farklı üslup ve karakterde yeni binalar yapılmakta, Koşuyolu’nun çehresi hızla değişmektedir. Koşuyolu Bölgesinin “yerleşim dokusu korunan konut alanları” içine girmesi bu durumun önüne geçememekteydi. Bölge için ilk plan notları 1966 tarihlidir. Bunlar ile günümüzde geçerli olan 1997 tarihli bölgenin imar kararları oldukça benzer. Ve şöyle ifade edilmişti (Kadıköy Belediyesi İmar Müdürlüğü plan arşivi):
“Koşuyolu Caddesi’nde blok düzeninde 3 katlı, bu caddenin arkasında kalan bölgelerde yine blok düzeninde iki katlı yapılar inşa edilebilir (yol kotundan itibaren maksimum 6,50 m gabari). Blok boyları maksimum 12 m’dir. Yan bahçe mesafeleri 3’er m olup, ön bahçe mesafeleri olarak mevcut uygulamadaki blok istikametleri baz alınacaktır. Yeni yapılacak ilave ve inşaatlarda bölgedeki bina karakterlerinin (başta çıkma özellikleri olmak üzere) korunmasına özen gösterilir. Bodrum katlarda ancak tamamı garaj olarak kullanılacaksa, ön cephede bina hizasını tutmak kaydıyla parselin tamamı kullanılabilir.”
Bölgede, son 50 yılda olagelen değişimler kısaca özetlenecek olursa; yapı yoğunluğu artmış, yeşil alanlar giderek azalmıştır, arazi kullanım şeması değişmiş, ofis ve ticaret alanları artmıştı, kullanıcı profili değişmiş, dar-orta gelir grubu olan hedef kütleden uzaklaşılarak daha çok üst-orta ve üst gelir gruplarına yönelik bir konut çevresi haline gelmişti; tüm bu değişimlerin sonucunda sokak dokuları, yapı tipleri, yapılarda izlenen üsluplar da değişmekteydi.
Koşuyolu, 1950’lerin başlarında gerçekleştirilen toplu konut uygulamasıyla birlikte ayrı bir semt ve ayrı bir mahalle olarak bilinmeye ve tanınmaya başlamıştı. O yıllarda dönemin “ucuz mesken” politikasına koşut olarak, o zamanki Koşuyolu çevresini oluşturan buğday tarlaları ve çayırları ortasında İstanbul Belediyesi ve Emlak Kredi Bankası ortaklığıyla oluşturulan İmar Limited Ortaklığı tarafından 419 konut ve bir çarşı inşa edilmişti (Akbulut, 1994, s.79).
1950’li yıllarda o zaman yapılan hesaplara göre İstanbul’un derhal temin edilmesi gereken 40.000 konuta ihtiyacı vardı (Aru, 1951, s.101). O yıllarda Koşuyolu Evleri, bu gereksinim doğrultusunda gelişen , kentte hızla artan nüfusun barınma sorununu çözmek amacıyla gerçekleştirilen toplu konut üretimi çalışmalarının bir aşamasını oluşturmaktaydı.
Emlak Bankası Evleri, bölgedeki toplu konut projelerinin ilkini oluşturur. Bundan sonra, 1960 yılına kadar bir kaç farklı toplu konut uygulaması daha olmuştu. “Dünden Bugüne Koşuyolu” isimli makalede, Koşuyolu Caddesi’nin doğusundaki Emlak Bankası Evleri ve batısındaki Belediye ya da İşçi Evleri olmak üzere iki toplu konut projesinden bahsedilmekteydi. Oysa ki, Kadıköy Belediyesi’nden edinilmiş projelerde ve ulaşılabilen Koşuyolu Evleri tanıtım broşürlerinde Emlak Bankası Evleri, İşçi Evleri, Tersane Evleri ve Kredi Yapı Sandığı Evleri olmak üzere dört farklı toplu konut uygulaması tespit edilmiştir. Bunların dışında, Koşuyolu eski sakinlerinin ifadelerine ve bölgede yapılan gözlemlere dayanarak bir de Belediye Evleri olarak adlandırılan uygulamanın olduğu düşünülmekteydi.
Yapımı 1951-1954 yılları arasında tamamlanan Koşuyolu Emlak Bankası Evleri (Şekil. 5) 140.000 m² alan üzerine inşa edilmişti (Broek, 1964, s.191). Bu evlerin mimarı, farklı kaynaklarda farklı geçmektedir. Şener ve Yıldız’ın “Dünden Bugüne Koşuyolu” makalelerinde, Emlak Bankası’ndan elde edilen belgelerde görülmemekle birlikte, müellifle karşılıklı görüşmelerdeki ifadesine dayanarak Prof. Dr. Kemal Ahmet Aru olduğu belirtmekteydi (2000, s.29). Öte yandan ‘Habitation 3 U.I.A.: Programme, Design and Production’ isimli kitapta Emlak Bankası Koşuyolu Evleri’nin mimarları Sait Özden ve Leyla Turgut olarak belirtilmiştir (Broek, 1964, s.191). Yıldız Sey de, “Yeni Vatandaşların Barındırılması: Konut Politikaları ve Toplu Konut” isimli makalesinde, bu evlerin mimarının Özden ve Turgut olduğunu söylemektedir (2007, s.171). Prof. Dr. Kemal Ahmet Aru’nun da otobiyografisi olan “Bir Üniversite Hocasının Yaşamının 80 Yılı” isimli kitabında (2001), 1950 yılında yapmış olduğu Levend ve 1957 yılında yapmış olduğu 4. Levend toplu konut projelerinden bahsetmiş olduğu halde, Koşuyolu Evleri’nden bahsetmemiş olması kendisinin mimarı olmadığını düşündürüyor.
Şekil 5: Koşuyolu Emlak Bankası Evleri vaziyet planı (Broek, 1964, s.190).
Emlak Bankası tarafından 1953 yılında hazırlanan “Levend ve Koşuyolu Evleri” broşüründe (Şekil. 6), bölgeden şöyle bahis ediliyor:
“Evi bulunmıyan vatandaşların, ev sahibi olmalarını temin gayesiyle çalışan ve bu çalışmalarına hızla devam eden bankamız, Belediye ile müştereken kurduğu İstanbul İmar Limited Ortaklığına, Kadıköy’de İbrahimağa – Altunizade asfaltı üzerinde Koşuyolu namiyle mâruf mevkide satın aldırdığı, araziyi imar planı gereğince ifraz ettirerek geçen yıl 415 binalık bir mahallenin kurulmasına teşebbüs etmiş ve ilk kısım inşaatı teşkil eden 105 bina kısa bir zamanda ikmal edilerek taliplerine satılmıştır. Mezkûr mahallenin ikinci kısmını teşkil etmekte olup, planları İstanbul İmar Limited Ortaklığınca hazırlanmış ve halen aynı yerde yaptırılmakta bulunan 160 ev de diğerleri gibi sakinlerine sükun ve saadet içinde yaşama imkanları verecek surette tertip olunmuş güzel manzaralı binalardan teşekkül etmektedir. Yol, kanalizasyon, su, elektrik tesislerini de ihtiva eden mahallenin 150 binadan ibaret olacak son kısmının ise önümüzdeki yıl içinde inşaatına geçilecek ve sıra itibariyle halen yaptırılmakta olan evlerden birini alamıyanlar, satış şartlarımızda da bildirildiği gibi üçüncü kısım inşaatından bir ev alabilmek için tercih hakkı kazanmış olacaklardır.”
Bir başka broşürde Koşuyolu Evleri şöyle sunulmuştur: “güzel manzaralı bir tabiat içinde inşa edilmiş…”, “saf hava ve tabii güzellikler ortasında…” (Türkiye Emlak Kresi Bankası 1946-62 dönemi toplu konut uygulamalarına ait broşür). Yapılar gerçekten de son derece yalın, öz çizgilerde, çevre oldukça doğal ve yoğun yeşil bir alandır.
Şekil 6: Emlak Bankası Levend ve Koşuyolu Evleri Broşürü (1953).
Yerleşme, yola yönelik sıra örüntüsünde, bahçe içinde bir ve iki katlı ikiz ve sıra evlerden oluşuyor. (Şekil. 5 ve 8). Farklı büyüklükteki konut tiplerinin yanı sıra, yerleşmede kreş, çarşı, okul ve spor alanları gibi ortak tesisler de yer alıyor (Soygeniş, 1995, s.151-152).
Şekil 7: 1950’lerde Koşuyolu’ndan bir görünüş (Şener ve Yıldız, 2000, s.28).
Konutların biraraya gelerek yatay prizmalar oluşturduğu kütlelerin arazi eğimine paralel konumlanışı ile yerleşme, eğimin elverdiği yerlerde dik açılı, diğerlerinde ise uygun açılarla birleşen yollarla birbirine bağlanan bir yerleşme düzeni oluşturacak şekilde planlanmış. (Şener ve Yıldız, 2000, s.28). Oldukça düzenli ve sistemli bir yerleşme. Evler tek ya da iki katlıdır, tamamı bahçeli.
Şekil 8: 1950’lerde Koşuyolu’ndan bir görünüş (Broek, 1964, s.190).
Ucuz evler olarak tasarlanan ve inşa edilen bu evlerde izlenen tutumun, Özdoğan, Balkan ve Arpat’ın bir makalelerinde tanımladıkları “Ucuz Evlerde bulunması gereken vasıflar”la oldukça örtüştüğü gözlemleniyor (Arkitekt, 1950, s.135):
“Odalar ev sakinlerinin adedine, eşya ebatlarına ve psikolojik faktörlere istinaden antre, banyo, WC ve bunun gibi mekanlar asgari ebatlandırılır. Koridor veya oturmaya elverişli olmayan hollerden kaçınılır. Cephe dar tutularak sıra ev sistemine gidilir. Banyo, WC ve mutfaklar birbirine yakın düzenlenerek tesisat masrafları azaltılır. Basit planlarla girinti, çıkıntı ve eğrilikler önlenmeye çalışılır. Mümkünse standardizasyon veya prefabrikasyon yollarına gidilir.”
Emlak Bankası broşürlerinde tip B, C, F, H, K, M ve P olmak üzere 7 tipten söz ediliyor. Ancak isimlendirmede alfabetik sıraya göre harf atlamaları olduğundan, daha fazla tip olması da olası.
Şekil 9: Koşuyolu Evleri Tip B perspektif (Emlak Bankası Levend ve Koşuyolu Evleri Broşürü, 1953).
Şekil 10: Koşuyolu Evleri Tip C perspektif (E. B. Levend ve Koşuyolu Evleri Broşürü, 1953).
Şekil 11: Koşuyolu Evleri Tip C’ye ait eski fotoğraflar (Şener & Yıldız, 2000).
Şekil. 11’de görülen bina, C tipinden günümüze ulaşmış bir örnek. Ana kütle aynı kalmış olsa da balkonun altının tamamen kapalı bir mekan haline getirilmesi, kütle algısını oldukça değiştirmiş. Ancak yapı, özgün karakterini kısmen de olsa korunuyor.
Şekil 12: Koşuyolu Evleri, Tip F’ye ait bir fotoğraf, yıkılmakta olan bir örnek (Fotoğraf: R. S., 2009).
Şekil 13: Koşuyolu Evleri Tip K perspektif (Emlak Bankası Levend ve Koşuyolu Evleri Broşürü, 1953).
Şekil 14: Koşuyolu Evleri Tip K’ye ait bir fotoğraf (Fotoğraf: R. S., 2009).
Şekil 14’te K tipinden günümüze ulaşmış bir örnek görülüyor. Yapı, kütlesel açıdan hemen hemen hiç değişmemiş gibi. Şekil 15’teki örnekte ise kütle değişmiş, eklemelerle büyümüş. Saçağın üzerinden görünen çatı penceresi, eklenen çatı katının işareti. Bunun dışında, bu binada da pencerelere panjurlar eklenmiş. Bunun gibi birtakım değişikliklere rağmen her iki örnek de Rasyonalist niteliklerini korunuyor.
Şekil 15: Koşuyolu Evleri Tip K’ye ait bir fotoğraf, kütle değişmiş, eklemelerle büyümüştür, görünen çatı penceresi, eklenen çatı katının işaretidir. (Fotoğraf: R. S., 2009).
Şekil 16: Koşuyolu Evleri Tip M perspektif (Emlak Bankası Levend ve Koşuyolu Evleri Broşürü, 1953).
Şekil 17: Koşuyolu Evleri Tip M’ye ait bir fotoğraf (Fotoğraf: R. S., 2009).
Şekil 18: Koşuyolu Evleri Tip P perspektif (Emlak Bankası Levend ve Koşuyolu Evleri Broşürü, 1953).
Genel olarak bakıldığında, banka evleri çoğunlukla dik açılı prizmatik kütleye sahip. Prizma bazen çıkma ya da teraslarla, bazen de içeri çekilmelerle kırılmış, cepheler hareketlenmiş, böylelikle nitelikli sokaklar oluşabilmiş. Binalar kırma ya da beşik çatı ile örtülmüş. Bu Türk mimarisinin yatkın olduğu bir yapı formu. Bunun bir başka sebebi de, sosyal konutlar olarak tasarlanan ve minimum maliyet hedeflenen bu evlerde, yoğun yağmur alan bölge için teras çatı teknolojisinin o dönemde daha yüksek bir bedele malolması olmalı. Bu konutlarda, bir çok toplu konut uygulamasından farklı olarak çok sayıda plan tipi, ve hatta aynı plan tiplerinde farklı cephe uygulamalarına gidilmiş, bu da bölgeyi tekdüzelikten kurtararak çevre kalitesini yükseltmiştir. Çok sayıda yapı tipi ve varyasyonlarının uygulaması olduğu halde, oldukça tutarlı bir tasarım dili, bütüncül bir çevre oluşmuş. Yapılarda net bir rasyonalizm okunmaktadır, ancak aynı zamanda, yakın dönemde araştırılıp irdelenmiş, keşfedilmiş geleneksel Türk konut mimarisinden de izler barındırıyor.
Kadıköy Belediyesi arşivinde İşçi Evleri olarak geçen bu evler, 1955 yılında projelendirilmiş. Hakkında çok kısıtlı bilgiye ulaşılan bu evler, Koşuyolu Caddesi’nin batısında yer alıyor.
Şekil 19: Koşuyolu İşçi Evleri vaziyet planı (Kadıköy Belediyesi arşivi).
Şekil 19’da görülen Kadıköy Belediyesi’nden edinilmiş ilgili parsele dair vaziyet planı, yerleşimin bir kısmını ifade ediyor. Bugün, bölgede aynı tipte çok sayıda yapı bulunması itibarıyla, bu konutlarda Emlak Bankası Evleri’ndeki kadar çeşitlilikte tip bulunmadığını söylemek mümkün.
Yerleşimin planlama özellikleri, Koşuyolu Emlak Bankası’na benzerlik gösterir. Yine yola yönelik sıra örüntüsünde, bitişik nizam, arazime eğimine paralel bir yerleşim söz konusu. Bu bölgede arazi eğimi genellikle Koşuyolu Caddesi’ne paralel olduğundan, daha gridal bir doku, birbirini daha dik açıya yakın açılarla kesen yollar mevcut.
Şekil 20: Koşuyolu İşçi Evleri, cepheler (Kadıköy Belediyesi arşivi).
İşçi Evleri’nde de kütle prizmatiktir, cephenin yarısı kadar bir kısmı birinci kat hizasında çıkma yapmıştı. Cephe çizimlerinde, çıkmalarda görülen grid bölümlenmesi, mevcuttaki yapıların hiç birinde görülmemişti. Bunun yerine, tipik olarak, çıkmalardaki pencerelerin altında çizgisel derzler var (Şekil 30), tasarım kararı, sonradan değişmiş olmalı. Pencere ve kapılar, banka evleri ile benzer oranlarda, benzer karakterdedirler. Çatı, tüm Koşuyolu evlerinde olduğu gibi kırma çatıdır, fakat bu konutlarda geniş saçaklı değil.
Şekil 21: Koşuyolu İşçi Evleri sokak görünüşleri (Fotoğraf: R. S., 2009).
Denilebilir ki, bu evlerde yaygın olan Rasyonalist tasarım anlayışı, bölgedeki diğer toplu konut uygulamalarına benzer nitelikler gösterir. Yalnız, Emlak Bankası Evleri ile kıyaslandığında, bu kez yerel konut mimarisine ait öğelerin daha belirgin ve vurgulu olarak kullanıldığı gözlemlenir. Prizmatik kütlede çıkmalar, yapının en karakteristik öğeleri. Üstelik, bu çıkmaların altında dekoratif payandalar kullanılmış, bu noktada yerel mimari konusunda biçimciliğe kayılmıştı.
Cephe çizimlerinde, çıkmalarda görülen Art Deco tarzındaki grid bölümlenmesi yerine mevcut yapıların çıkmalarındaki pencerelerin altında çizgisel derzler de Art Deco’yu anımsatan bir tavır olsa da, projede görülen gridal bölümleme kadar baskın değil.
Şekil 22: Koşuyolu İşçi Evleri sokak görünüşleri (Fotoğraf: R. S., 2009).
Şekil 19, 21 ve 22’de, bu İşçi Evleri’nin günümüzdeki durumları görülüyor. Farklı niteliklerde değişime uğramış bu yapılarda, yine de ana kütle ve temel tasarım kararları, varlığını korunuyor. Kitledeki değişimler çoğunlukla cephe kaplaması, balkon korkuluğu, giriş kapısı düzeyinde kalmıştır. Sokak dokuları da orijinal durumuna çok yakın. Bahçe mesafeleri, ve giriş düzenlemeleri de çoğunlukla aynı kalmıştı.
Kredi Yapı Sandığı AŞ tarafından yaptırıldığı anlaşılan bu evlerin, kurum tarafından hazırlanan katalogda (1957), 1958 Haziran’ında bitirilip teslim edileceği bilgisi yer alıyor.
Şekil 23: Koşuyolu Kredi Yapı Sandığı Evleri broşür kapağı (Kredi Yapı Sandığı Koşuyolu Evleri Broşürü, 1957).
Kredi Yapı Sandığı AŞ’nin bu toplu konut girişimi de yine ev ya da arsa alacak gücü bulunmayan vatandaşlara hitap etmek üzerine. Bu evlerin broşüründe (Şekil. 23), evler şu şekilde sunuluyor (1957):
“Koşuyolu’nda meyve ve çam ağaçlarını havi geniş bir sahada bahçeli, her zevke ve ihtiyaca uygun meskenleri inşaya başlamıştır. Birinci sınıf malzeme ve işçilikle inşa edilen bu meskenlerin anahtarını müşterilerine teslim etmekle Kredi Yapı Sandığı mes’ut bir vazifeyi yapmış olacaktır. Koşuyolu Kredi ve Yapı Sandığı Evleri, ana caddenin yanındadır. Kadıköy ve Haydarpaşa’ya gidip gelen vasıtalar önünden geçmektedir. Günün her saatinde, nakil vasıtası sıkıntısı çekmeden, Üsküdar, Kadıköy ve Haydarpaşa’ya geçmek, oradan arzu edilen semte geçmek mümkündür. Burada oturanlar, hem kışlık mesken ve hem de yazları sayfiye ihtiyaçlarını karşılamış olacaklardır. Mahallenin, yol, su, elektrik, havagazı ve telefon ihtiyacı temin edilmiştir. Büyük bir çarşısı ve modern bir sineması ve yeşil sahaları olacaktır. İstanbul’un en mutena köşelerinden biri olan Koşuyolu’nda, kolaylıkla ucuz ve güzel bir yuvaya sahip olmanız için Kredi Yapı Sandığı size güzel bir imkan hazırlamış bulunmaktadır.”
Şekil 24: Koşuyolu Kredi Yapı Sandığı Evleri kuş bakışı görünüş (Kredi Yapı Sandığı Koşuyolu Evleri Broşürü, 1957).
Kredi Yapı Sandığı’nın yaptırmış olduğu bu evler, bir çok nitelikleri bakımından Emlak Bankası’nın yaptırmış olduğu evlere benzerlik gösterir. Koşuyolu yerleşiminin bütüncül sade ve öz tasarım anlayışı, bu yapılarla bozulmamış ya da farklılaşmamış, aksine devam ettirilmiş (Şekil. 36).
Şekil 25: Koşuyolu Kredi Yapı Sandığı Evleri genel perspektif (Kredi Yapı Sandığı Koşuyolu Evleri Broşürü, 1957).
Koşuyolu Evleri’nde, Emlak Bankası’nın yaptırdığı evlerdeki gibi yine arazi eğimine paralel bir yerleşim söz konusudur. Yerleşim alanı daha küçük. Koşuyolu Caddesi’ne en yakın olan evler, bitişik nizamda, uzun sıra evler şeklinde. Caddeden uzaklaştıkça, yapı grupları küçülmekte. Caddeye en uzak olan yapı adalarında ise evler ikili gruplar haline gelmiş (Şekil. 38). Koşuyolu Caddesi’ne bakan adada bir de sinema yapısı tasarlanmış.
Şekil 26: Koşuyolu Kredi Yapı Sandığı Evleri perspektif (Kredi Yapı Sandığı Koşuyolu Evleri Broşürü, 1957).
Kredi Yapı Sandığı Evleri, Emlak Bankası’nın yaptırdığı evlerle kıyaslanacak olursa, daha az çeşitlilik vardır, Kredi Yapı Sandığı tarafından hazırlanan broşürde A, B, C, D, F, H ve G tiplerinden söz ediliyor, ancak A ve B tipinin mekan organizasyonu aynı, farklı isimlendirilmesinin nedeni birinin köşe, birinin orta ev olması. Aynı şekilde C, D ve H tipinin de mekan organizasyonu aynı, farklı isimlendirilmesinin nedeni yine ortada yahut köşede yer alışından kaynaklanır. Broşürde, bir cephe ve bir perspektif gösterilmiş (Şekil. 37 ve 38), bu nedenle tüm tiplerin kütleleri aynı tarzda olmalı. Kütle kompozisyonu çok rasyonel. Rasyonalist bir tasarım anlayışı göze çarpıyor. Prizmatik kütle, bölgenin iklim şartları doğrultusunda eğik çatı ile örtülmüş. Pencere boşlukları ısıtma – aydınlatma optimizasyonuna göre rasyonel seviyede görünüyor.
Şekil 27: Koşuyolu Kredi Yapı Sandığı Evleri cephe (Kredi Yapı Sandığı Koşuyolu Evleri Broşürü, 1957).
Şekil 28: Koşuyolu Kredi Yapı Sandığı Evleri tip A ve tip B planı (Kredi Yapı Sandığı Koşuyolu Evleri Broşürü, 1957).
Şekil 29: Koşuyolu Kredi Yapı Sandığı sinema perspektifi (Kredi Yapı Sandığı Koşuyolu Evleri Broşürü, 1957).
Koşuyolu Bölgesinin özel bir yapısı olarak bir de sinema tasarlanmış (Şekil 29). Rasyonel ve dik açılarla oluşturulmuş bir kütledir. Cephedeki hareket, hem giriş kısmını vurgulamış, hem de özgün oransal ilişkileriyle yapıyı tanınabilir kılmış, aynı zamanda da rasyonellikten uzaklaşılmamış. Bu cephe çıkması, çatıda da vurgulanarak yükseltilmiş, ve üstü yapı kütlesine uygun, L formunda bir çatı örtüsü ile örtülmüş. Cephede giriş katında sürekli bir şeffaflık yapılmıştır, akla ilk modern mimarların tasarım anlayışını getirmektedir. Üst katta cephede karanlık bir ortam gerektiren sinema işlevine uygun küçük kare boşluklar ritmik olarak devam ediyor. Yan cephede ise uzun, ince dikdörtgen formuyla farklılaşan pencere boşlukları yapıya farklı bir ritm getirmiş. Bu şekilde tekdüze bir cephe olmaktan çıkmış, fakat rasyonellikten hiçbir noktada ödün verilmemiş. Bu yapının uygulandığına dair hiç bir veri yok. Bu yapının tasarlandığı adada, bugünkü bölümlenmiş parseller, bölgedeki konut parseleriyle aynı büyüklükte ve tipte, bitişik nizamda. Bu sebepten bu bölgede bu sinema yapısının uygulanmamış, yerine aynı tipte konutlar inşa edilmiş olma olasılığı yüksek.
Şekil 30: Koşuyolu Kredi Yapı Sandığı Evleri arazisinin bugünkü vaziyet planı (Kadıköy Belediyesi arşivi).
Şekil 31 ve 32: Kredi Yapı Sandığı Evleri, Koşuyolu Caddesi (Fotoğraf: R. S., 2009).
Koşuyolu Kredi Yapı Sandığı Evleri’nin bugünkü durumuna bakıldığında (Şekil 31 ve 32), ana kütlelerin ve parsel bölümlenmelerinin inşa edildiği yıllardaki gibi olduğu; ancak, yapılara yapılan müdahelelerin (cephe boşluklarının boyutsal ve niteliksel değişimi, balkon ekleme ya da kapatma, söve ekleme, çatı katı ekleme vs.) bilinçsiz ve yüksek ihtimalle tasarlanmadan yapıldığı anlaşılıyor. Bu nedenle sokak dokusu oldukça değişmiş.
Şekil 33: Cenap Şahabettin Sokak ve çevresi, bugünkü vaziyet planı (Kadıköy Belediyesi arşivi).
Kadıköy Belediyesi arşivinde Cenap Şahabettin Sokak Evleri olarak da geçen bu evler, adından da anlaşılacağı gibi Koşuyolu Caddedi’nin batısında bulunan Cenap Şahabettin Sokak’ta yer alıyor. İstanbul Liman ve Dokları Gemi Sanayii İşçileri Sendikası Kooperatifi tarafından 1962 yılında yaptırılmış. Tersane Evleri’nden pek azı günümüze orjinal haliyle ulaşmıştır. Kadıköy Belediyesi’nde dahi bu yapılarla ilgili pek fazla bilgi bulunmuyor. Ulaşılabilen tek tipin projesi, aşağıda sunuluyor.
Şekil 37’de görülen cephelerde tipik olarak Koşuyolu’nun tüm konut uygulamalarına yaygın kılınmış Rasyonalist ve Minimalist anlayış görülüyor. Bitişik nizam olduğu anlaşılan bu yapı, bir bodrum, bir zemin ve bir normal kata sahip. Hem ön, hem de arka bahçesi var. Düz, dikdörtgen bir tabana oturan prizmatik bir kütle söz konusu. Çatı, kırma çatıdır, saçaklıdır ama saçaklar çok geniş değil. Cephe pencere boşlukları da kareye yakın dikdörtgen biçimli, ön ve arka cephede, kendi içinde bir bütünlük arzederek aynı boyutlarda tekrarlar. Yalnızca arka cephede, yapıyı en tanınabilir kılan öğe olarak ıslak hacimlerin pencereleri, diğer pencerelerden farklı. Küçük kare biçimlerden oluşan pencerenin bölmeleri doğrama ile değil, duvarla yapılmış, bu nedenle cephede etkisi daha kuvvetli oluyor. Bu noktada Art Deco akımı akla geliyor. Planlarda da rasyonel düzenlemeler söz konusu.
Şekil 34: Tersane Evleri’nden birinin ön ve arka cephesi (Kadıköy Belediyesi arşivi).
Bölüm başında da ifade edildiği gibi, Koşuyolu eski sakinlerinin ifadelerine ve bölgede yapılan gözlemlere dayanarak yukarda sayılanların dışında bir de Belediye Evleri olarak adlandırılan toplu konut uygulamasının olduğu düşünülüyor.
Yapım yılı hakkında net bir bilgiye ulaşılamamış; semtin eski sakinleri 1952-1953 yıllarında yapıldığını ifade etmişler (Şehsuvaroğlu, 2009).
Diğer Koşuyolu evleri ile benzer karakterde tasarlanmış bu yapılar da yine bitişik nizam, iki katlı ve bahçeli (Şekil 35). Net bir prizmatik kütleye sahip olan bu evlerin ayırıcı özellikleri basık kemerli giriş kapısı, girişin üzerindeki eğrisel biçimli Fransız balkonu ve girişin yanındaki gridal bölümlenmiş ıslak hacim pencereleri (Şekil 36).
Şekil 35: Belediye Evleri’ne ait eski fotoğraflar (Şener & Yıldız, 2000).
Şekil 36: (sağdaki): Belediye Evleri’ne ait bir tipin zemin ve birinci kat planı (Habitation 3, 2000).
Habitation 3 kitabından edinilmiş Şekil 37 ve 38’deki planların, bu kitapta Emlak Bankası Evleri vaziyet planı ile birlikte bu evlere ait planlar olarak sunulmuş olmasına rağmen, aslında Belediye Evleri’ne ait olduğu bölgede yapılan araştırmalar sonucu tespit edilmiş (Broek, 1964, s.190,191).
Şekil 37 (soldaki): Belediye Evleri’nden bir örnek (Fotoğraf: R. S., 2009).
Şekil 38 (sağdaki): Belediye Evleri’ne ait bir tipin zemin ve birinci kat planı (Habitation 3, 2000).
Genel olarak bakıldığında, bu evlerde de diğer Koşuyolu evlerinde olduğu gibi Rasyonalist bir anlayış hakim. Ancak basık kemerli geçişler ve kapılar, eğrisel balkon çıkması ve kare bölüntülü ıslak hacim pencereleri Art Deco akımını hatırlatıyor.
Koşuyolu Evleri’nin yapıldığı 1950’li yıllar, çeşitli konut, toplu konut, sosyal mesken ve ucuz ev tartışmalarının olduğu yıllar. Örneğin, Prof. Kemal Ahmet Aru, 1951 yılında “İkinci Dünya Harbi’nden Sonra Garp Avrupa’sında Mesken Problemi” kitabını yayınlamış. Bu kitapta Aru, toplumun kalkınma davasında mesken konusunun sosyal bir dava olarak en ön plana alınması gerektiğini savunuyor. Avrupa devletlerinin mesken işini eğitim işi gibi esas vazifeleri arasında saydıklarından bahsetmekte ve Türkiye’deki mesken buhranının da (1950 yılında 40.000 konut ihtiyacı) en kısa sürede halledilmesi gerektiğini ifade ediyor. Asgari mesken üniteleri araştırılmalı, bu mesele iktisadi bir problem olarak tetkike sevk edilmeli. Arazi üzerine binaların yerleştirilme tarzı, seçilen tipler, evlerin ayrık veya bitişik nizamda, veya çok katlı bloklar içinde tertiplenmiş olması, meskenin maliyeti üzerinde büyül rol oynayan faktörler. Mesken inşaatına ayrılan bütçe ile maksimum sayıda yapı yapılabilmeli. En basit ve sade bir şekilde, rahat bir konut inşa edilebilir. İnsanların rahat ve sade evlerde zevkle oturmalarını sağlayabilen mimarlar, gerçek yapı sanatkarları. Türk milletinin refahı, mesken meselesinin hallolunmasına bağlı ve bunun için de devletin, mahalli idarelerin, belediyelerin, teknisyenlerin, inşaatçıların el ele vererek, yüksek bir idealizm fikriyle çalışmaları gerekiyor (Aru, 1951, s.74).
Arkitekt Dergisi de, dönemin önemli mimarlık yayını olarak, sosyal konut meselesi ile ilgili çeşitli mimarların yazılarına sıkça yer vermiş.
Koşuyolu Evleri, dar ve orta gelir grubuna hitap etmek üzere tasarlanmış. Nitekim bu durum, “Emlak Bankası Koşuyolu Evleri” broşüründe, bu evlerin dar gelirli memur, esnaf ve mütekaitlerin yapabildikleri az tasarrufun gözönüne alınarak düşük maliyetli olmasına önem verildiği şeklinde belirtilmiş ve dönemin fiyat çerçevesi içinde düşünülmek suretiyle 2.500 ila 5.000 lira arasında peşin bedelle evleri satın alabilme imkanı sağlandığı eklenmiş. Satış şartlarında da, evlerin yalnız kendisine yahut eşine ait evi bulunmayanlara satılabileceği, satış bedelinin %25 peşin, kalanını 15 yıl vadeyle ödenebileceği ifade edilmiş.
İstanbul dergisinde, Ihringer ve Ketenci’nin yazısında altmışlı yıllardaki Koşuyolu yaşamı şöyle ifade ediliyor (2007, s.128):
“… Arçelik ilk buzdolabını piyasaya sürmüş. Telefon birkaç evde çalıyor, evet şimdi rahatlık ama onsuz da oluyor. … Henüz iki yakayı bir araya getiren köprü yok. Arabayla karşıya gideceksen, Harem’den arabalı vapura bineceksin. Köprü yoksa çevre yolları da yok, mahalleleri birbirine ekleyen siteler de… Erzurum Sitesi, Koşuyolu, Barbaros Mahallesi, İbrahimağa kopuk adacıklar gibi. Hazır kopuk adacıklardan -coğrafyadan- söz açtık; Altunizade’de atlar için saman satıldığını, İbrahimağa’daki bugünkü Nautilus’un yerinde ağaçlardan taze cevizler toplandığını, o zaman bu zamandır bugünkü Doğan Oto’nun olduğu yerde şırıl şırıl akan bir dere, dere üstünde tahta br köprüyle kuytu yeşil bir alanın varlığını hayal etmeli…. Sokaklardan yabancı bir araba geçse hemen dikkat çekiyor, komşu komşuya, sabahki beyaz arabanın kime geldiğini sormadan edemiyor. Arabalılar zaten belli. Sokakta iki adet Opel marka bej ve bordo arabalar sokağın iki menkul süsü. Sonraki yıllarda yavaş yavaş araba sayısı artacak.”
İstanbul’da henüz kasaba ve köy hayatının yaygın olduğu anlaşılan o yıllarda, günümüz İstanbul hayatından bambaşka yaşam alışkanlıklarının olduğu bu satırlardan okunabiliyor. Yazının devamında, Altunizade’deki köşklerden ve pazardan bahsediliyor. Altunizade, o dönemde Koşuyolu ile yakın ilişkili bir yer olmalı. Nitekim komşu semtler. Altunizade – Koşuyolu arasındaki yolda bulunan yazlık sinemanın da Koşuyolu sakinlerince sık gidilen bir yer olduğu söyleniyor (Ihringer & Ketenci, 2007).
“Bolu’dan getirdiği soğan patatesi satarak memur mahallesinde ilk küçük çaplı ticareti başlatan, tek katlı evi 4 kata çıkarıp, lağımını yağmur giderine veren, kümesini bile oda haline getirip kiralayan, evinden hu sesleri yükseldiği rivayet edilen girişimci komşunun taşınmasına 10 yıl filan daha vardır. Mahallenin asıl girişimci grubu, üst caddenin öte yanında kalan sokaklarda ikmaet eden ve bohçacılıkla geçinen Romanlardır ama memur takımıyla işlemeli örtüler ve çarşaflar dışında muhabbetleri olmaz..”
Mahalle çok içine kapalı, ve düzenli bir hayat yaşıyor olmalı. Bir memur mahallesi gibi. Aylık gelirleri sınırlı, ancak belli bir yaşam standardı sağlamaya da yeterli (Ihringer & Ketenci, 2007). Bahar aylarında bahçeler kullanım alanına dahil edilmeye başlanır, yazıda 23 nisan olarak geçer bahçe mevsiminin başlangıcı.
Evler küçüktür, ancak henüz yetersiz bulunmamakta. Koşuyolu değişiminin ilk işaretlerinden olan bu konuya Ihringer ve Ketenci, şöyle değiniyor (2007):
“Bir 10 yıl kadar sonra satın alınacak yemek ve oturma takımlarının sığacağı büyüklükte, soba zahmetinin yerini kalorifer konforuna bırakacağı bir apartman dairesinin hayali henüz kurulmuyor. Mütevazi evini apartman dairesine geçmek uğruna satan ilk grup, üç beş sene sonra fiyatların bu denli fırlayacağını hesaplayamadığı için vahlanacağını aklına getirmeden komşularla vedalaşıp modern hayata geçiş yapıyor.”
Şekil 39: Koşuyolu sakinlerine ait eski fotoğraflardan örnekler.
Mahallenin çocuklarının tüm vakitlerinin sokaklarda geçtiği ifade ediliyor. Ihringer ve Ketenci’nin yazısında (2007), anlaşılan Koşuyolu hala güvenli bir yerdir o dönemde. Kadınlar genellikle ev hanımıdırlar, ve beylerin eve geliş saati akşam yemeği saatidir, akşam yemeklerinde tüm aile bir arada bulunur. Özellikle yazları, sokaklar ve dış mekanlar yoğun kullanımı olan yerler gibi görünmektedir, tüm evlerin bahçeli olması dış mekan kullanımını olumlu yönde etkiliyor olmalı.
Mahalledeki esnaflar da belirlidir, ve mahalle sakinleri tarafından tanınmakta. Sık değişmemekte bu kişiler, meslek sahipleri isimleriyle bilinirler. İşportacılar bile belli, bilinmekte ve tanınmaktadırlar.
Kış mevsiminin bölgede nasıl geçtiği ise, aynı yazıda şöyle özetleniyor:
“Cumhuriyet Bayramı, bahçe sezonunun bitişidir. Yavaş yavaş mermer ve demirden olanlar dışındaki masalar, sandalyeler, şezlonglar bodruma iner, bacalardan kömür dumanları yükselmeye, hava nemli toprak, çürümüş bitki ve kasımpatı kokmaya başlar. Hayat, bahçe ve sokaklardan odalara çekilir. Soba kızgınken kestane, küllenmeye yüz tutmuşken elma ve patatesle tatlanan, televizyonsuz ama radyolu ve bol ziyaretli geceler başlar. Pencereli vezüv sobasının etrafına çöreklenenleri ayağa kaldıran bozacının köpek çetelerinin havlamalarına karışan yanık sesidir. Yemekten sonra çay içmeye gelecek komşulara ikram için pişirilen kek ve kurabiyelerin kokularıyla başlayan gece, sabah bahçeye dökülecek geceden kalma külün kokusuyla uykuya geçer. Sobada çıtırdayan odunun sesi susmuş, kömürün al rengi solmuştur. Yolcu edilen komşu yalnızsa, yanına birileri takılıp evine bırakılır. Kışın cılız sokak lambalarının zoraki aydınlattığı tenha sokaklarda bir başına kimseyi dolaştırmaz köpekler…”
Koşuyolu yerleşiminin ilk zamanlarındaki yaşam, çok daha içe dönük, daha sosyal görünüyor. İlişkiler daha yoğun olmalı; nitekim kent de henüz metropoliten bir nitelik edinmemiş o dönemlerde. Semtte oturan insanların yaşamları da yine semte bağlıdır, vakitlerinin çoğunu burada geçirmektedirler; çevrelerinin ve komşularının değişim ivmesi yüksek değil. Ihringer ve Ketenci’nin yazısından da anlaşılabileceği gibi; Koşuyolu, yaşayan bir semt gibi görünüyor.
II. Milli Mimari Akımı’nın henüz çözülmeye başladığı bir dönemde inşa edilmeye başlanan Koşuyolu konutları (1951), hem biçimciliğe kaçmayan yalın nitelikte yerel Türk ve Anadolu mimarisi izlerini taşımakta, hem de Modern Mimari ve Rasyonalizm’in olanaklarını ve tasarım anlayışını kullanıyor. Yerleşimi oluşturan tüm toplu konut projelerinde -Emlak Bankası Koşuyolu Evleri, Koşuyolu İşçi Evleri, Kredi-Yapı Sandığı Koşuyolu Evleri, Koşuyolu Tersane Evleri ve Koşuyolu Belediye Evleri’nde- benzer planlama ilkeleri ve mimari nitelikler kullanılmış. O dönemdeki toplu konut ve sosyal mesken tartışmalarının da tasarımına yansıdığı bu konutlar, modern sosyal hayatın gereklerini dikkate alarak sosyal mesken anlayışı uyarınca belli bir konfor ve yaşam standardı yakalanmaya, döneminin mimari anlayışını yansıtan nitelikli bir yerleşme ve şehircilik anlamında da ileri düzeyde bir planlama anlayışının benimsemeye çalışılmış olması ile dönemin önemli bir tarihsel belgesi niteliğinde.
Türk modern mimarlığı ve tarihi açısından önemli olan yerleşme, her ne kadar “gelişim dokusu korunan konut alanları” içine girse de günümüze çeşitli değişiklikler geçirerek gelmiş. Bu değişim, tüm İstanbul kentinin değişimiyle kıyaslandığında daha mütevazı kalsa da, özellikle 1970’lerden, Boğaziçi köprüsünün açılışından sonra, bölgenin köprüye yakınlığı keşfedilince, bahçeli az katlı yapıların bulunduğu nitelikli bir yerleşme oluşu itibarıyla da işyerleri için oldukça cazip bir saha haline gelmiş; ve bölgenin karakterinin değişmesinde asıl etkili olan durum bu olmuş.
Bölgenin mimari ve yerleşim niteliklerini asıl tehdit eden konu, toplu konut yapılarının yıkılması ya da farklılaştırılması ile işyerlerine dönüştürülmesi.
Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Modern Mimari yapıtlarının pek azının günümüze ulaştığı bir ortamda, Koşuyolu bölgesinin dokusunun ve yerleşim niteliklerinin çoğunlukla korunması, Koşuyolu Evleri’nden de bir takım değişikler geçirerek de olsa günümüze ulaşan örneklerinin bulunması, dönemin mimari ideallerini göstermesi ve halen yüksek nitelikli ve yaşayan bir çevre sunması bakımından anlamlı.