Mae Architects Batı Londra'da mümkün olduğunca uyarlanabilir ve geri dönüştürülebilir olacak şekilde düzenlenmiş bir topluluk merkezi tasarladı.
Londra merkezli stüdyo, Fulham’daki sanat ve topluluk merkezi olan Sands End için tasarım geliştirirken döngüsel ekonomiyi göz önünde bulundurmuş. Mimaride döngüsel yaklaşım, hem binaları hem de malzemelerini olabildiğince uzun süre kullanımda tutmak, inşaat ve yıkımın israfını, kirliliğini en aza indirmek demek.
Ofis, bunu göz önünde bulundurarak, yalnızca farklı işlevleri ve etkinlikleri barındırmasına izin vermekle kalmayan, aynı zamanda binanın gerektiğinde gelecekte kolayca uyarlanabileceği esnek iç mekana sahip bir yapı tasarlamış.
Yapının inşaatında, ahşap ve inşaat atıklarından üretilen özel bir tuğla kullanılmış. Mümkün olan yerlerde geri dönüştürülebilir teçhizatlar tercih edilmiş; örneğin, tutkal yerine cıvatalar gibi.
“Yapının gelecekte uyarlanacak ve yeniden kullanılacak esnek bir kabuk sağlamasını istedik. Basit yapıya en uygun görünen malzemeleri kullanmak kaçınılmazdı.”
Binanın çerçevesi, farklı faydalara sahip olan çapraz lamine ahşap (CLT) ve yapışkan lamine ahşap (glulam) karışımından yapılmış. Mae, bu yapıyı olabildiğince verimli hale getirmek için yapı mühendisi olan Elliot Wood ile birlikte çalışmış. Ahşabı açıkta bırakarak, alçı levha gibi gereksiz katmanlar eklemeyi önlemişler.
“Alçı levha gibi birçok gereksiz malzemeyi binadan çıkarmaya erken bir aşamada karar verdik. Ahşap, merkezin zamanı gelince alacağını umduğumuz yoğun kullanım için dayanıklı ve daha sağlam bir yüzey olduğunu kanıtlıyor. Uyarlanabilirliğe olanak sağlıyor ve aynı zamanda sıcak bir atmosfer sağlıyor.”
Binanın duvarları, çöp sahasına gidebilecek inşaat atıkları kullanılarak üretilen “atık tabanlı tuğlalardan” yapılmış. Mae, nuga renginin doğal taşa daha çok benzemesini sağlayan bir varyasyon geliştirmek için tedarikçi şirket StoneCycling ile birlikte çalışmış.
“Tuğlayı olabildiğince sürdürülebilir ve güzel hale getirmek için farklı atık karışımları üzerinde çalıştık.”
Bu tuğlaların kullanılması sonucunda, binanın %35’ten fazlası geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılmış.
Bina, Fulham’daki South Park’ın kuzeybatı köşesinde, 1903’te inşa edilen bir kulübenin bitişiğinde yer alıyor. Mae, park için yerel bir simge yapı olarak bu kulübeyi bir sanat alanına dönüştürmüş.
Sands End, kulübeye bitişik olmasına rağmen, yeni ve eski arasında açık bir ayrım bulunuyor. Yeni binanın tamamı tek katlı, iki bloğa bölünmüş durumda. Birinde çok amaçlı salon ve kafe alanı bulunurken, diğerinde soyunma odaları, ortak oda ve kreş yer alıyor.
Binaların formu, Mae’nin arşivlerden ortaya çıkardığı South Park ve Fulham Sarayı’ndaki eski seraların üçgen çatı strüktürlerine benziyor. Asimetrik çatı tasarımı, yalnızca ışığı çekmeye yardımcı olmakla kalmayan, aynı zamanda manzaraları işlek caddeden ağaç dallarına ve gökyüzüne doğru yönlendiren yüksek seviyeli pencereler oluşturmuş.
“İç mekan manzarayla bağlantı kuruyor. Yüksek seviyeli pencereler ışık ve iç mekanda sakin bir koruma sağlıyor.”
Bu sakinleştirici karakteri vurgulamak için ahşap duvarlar yeşilin doğal bir tonuyla boyanmış.