Gezi Parkı direnişi, salt Gezi Parkı için yapılmıyor. Bu dayanışma, bu direnç, siyasetin ötesinde bir durum.
Salı akşamı Gezi Parkı, olması gerektiği gibiydi. Rengarenk çadırlar kurulmuş, 600-700 kişi toplanmış, şarkılarla, türkülerle “Taksim bizim” diyerek biraraya gelmişti.
Gündüz, bir avuç insanın polise ve yıkıma direndiği, biber gazı ve hüzünle kaplanan alan, akşam panayır havasındaydı… Sivillerse köşede bekleyerek bu neşeli kalabalığı fişlemekle meşguldu. Bir dostum, basbayağı “Bunlar AKP karşıtları” diye parmakla gösterildiğine şahit olmuş. Jammer’lar bir yerlerde olmalı, zira ne telefon çekiyor, ne tweet atılıyor.
Ne gam! Halaylar çekildi, Karadeniz havaları oynandı… Köfteciler, çaycılar servis yaptı. Sanki eylem yeri değil, Açıkhava konseri öncesi gibiydi Gezi. Ve zaten, gelenler de konser kitlesiydi.
Umarım bugün, yarın ve sonrasında aynı hava devam eder… Ama Gezi Parkı’ndaki usulsüz, kanunsuz yıkımdan öyle kolay vazgeçeceklerini sanmayın. Çünkü ne kültür, ne şehir, ne de demokratik hak umurlarında.
Sinsice bekleyecekler… Taksim tepkisi dinmeye yüz tutunca, yine bir gece yarısı fütursuzca saldıracaklar. Öğrencilerin final zamanı, kolay gelemeyecek kimse… Eh Haziran da geldi, yavaş yavaş burada toplanacak kitle tatile kaçar. Hesap bu olacak. Tıpkı Emek’te yaptıkları gibi, fırsatını bulduklarında kazmaları, kepçeleri indiriverecekler.
Çünkü ne sivil haklar, ne kentlilik, ne de gelecek umurlarında… Doğaymış, ağaçmış, bunlar zaten ‘gereksiz ayrıntılar’! Varsa yoksa satış. Varsa yoksa para. Varsa yoksa inşaat. Sadece varlıklı kesimlerin, zengin turistlerin faydalanabileceği alanlar yaratmak önemli olan. Gerisini tık bir betona, olsun bitsin!
Bir başka dostum, dehşet içinde şöyle diyor: “Şuraya bakar mısın? Normal bir kentte, tartışılması bile gerekmeyecek şeyler için toplanıyoruz. Parkı, sinemayı, garı, iskeleyi yıkmasınlar diye uğraşıyoruz…”
Haydarpaşa’yı alenen “Para kazanacağız” diye kapatıp kiraladılar. Emek’i yıkarken gerekçe “Fareler dolaşıyor” idi. Gezi Parkı’ndaki bahaneyse “Transseksüeller yeri” olması!
Ne kadar gerçeklikten ve insaniyetten uzak olsa, o kadar iyi. Kamuya ait alanları satmak için bir kılıf bulmamalılar. Beşiktaş iskelesi satışının bahanesi bile yok. Bunlar o kadar fütursuz yöntemlerle yapılıyor ki değme ganster filmlerine taş çıkartır!
Gezi Parkı direnişi, salt Gezi Parkı için yapılmıyor. Bu dayanışma, bu direnç, siyasetin ötesinde bir durum. İstanbul için, çocuklarımız için, hak aramak için, her yönetime gelenin kafasına göre yakıp yıkamayacağını göstermek için, kent kültürü için ve şehrin merkezinde kalan son birkaç ağacımıza sahip çıkmak için bu çaba. Hâlâ anlayamadınız mı?
– Bu soruyu sorduğumda nedense bazıları çok sinirleniyor. Sahi, dindar kesim neden parka sahip çıkmıyor? Gezi, hepimizin parkı değil mi? Mesele AKP taraftarı olmak ya da olmamak değil ki…
– Hak ve özgürlükler konusunda bir zamanlar mangalda kül bırakmayanların sessizliği şaşırtıcı olmasa bile, çok üzücü… Bir nevi turnusol kağıdı, çünkü kendi yaşam alanına müdahaleye karşı çıkamadıklarını gösteriyor.
– Şunu da söyleyeyim: Gezi Parkı direnişine, ne olup bittiğini izlemeye gelen birkaç başörtülü hanım görmekten mutluluk duydum.
– Dün İstanbul’un fethinin yıldönümüydü… “Ecdadımız, evlatlarımız, dinimiz, imanımız” diyenlerin vicdanı, İstanbul’un talanına için hiç mi sızlamaz? Doğayı sevmek, saygı göstermek, Ramazan programlarında açan bir gülü seyretmekten mi ibarettir?