Türkiye'nin sivil direniş tarihine geçen Gezi Parkı eylemcileri kim olduklarını, neden eyleme katıldıklarını anlatıyor...
27 Mayıs Pazartesi gününden beri devam eden, perşembe gününden itibaren çatışmalara sahne olan Gezi Parkı direnişine katılanlar konusunda çok şey söylendi. Başbakan Tayyip Erdoğan, direnişe katılanlar için “bir avuç çapulcu”, “bir grup marjinal”, “CHP’nin yönlendirdiği gruplar” gibi ifadeler kullandı, Gezi Parkı eylemlerini 1960 ve 1980 darbelerine zemin hazırlamak için yapılan gösterilere benzetti. Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, Gezi Parkı direnişi ile hiçbir örgütsel bağları bulunmadığını açıkladı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da, direnişi desteklediklerini, ancak ırkçı, milliyetçi gruplarla yan yana olmayacaklarını açıkladı.
Tartışma sürerken, Gezi Parkı eylemlerinin 7. gününde Taksim Meydanı’na çıkıp, çeşitli kesimlerden direnişe destek veren insanlarla konuştuk. Neden eyleme katıldıklarını, siyasi görüşlerini, siyasi bir örgütle bağlantılı olup olmadıklarını sorduk. Ağırlıklı olarak Başbakan Erdoğan’ın tavrına eleştiri içeren cevaplar “Siyasi bir bağlantımız yok, siyasi görüşümüz nedeniyle de burada değiliz. Ötekileştirmeye karşıyız” mesajlarında odaklandı. Örneğin Marmaris’te dövme yapan, eylem için İstanbul’a geldiğini söyleyen Begüm Çalışlar “Başbakan hâlâ ötekileştirme yapıyor. Ama biz öteki değiliz, gerçeğin ta kendisiyiz” dedi.
T24 olarak yaptığımız bu kısa söyleşilerde Gezi Parkı direnişine katılan on binlerce kişinin profilini verdiğimizi iddia etmiyoruz. Ancak eylemleri Türkiye’nin toplumsal protesto tarihine geçen ve kimlikleri tartışma konusu yapılan bu insanlardan bazılarının, kendilerini, kendi ifadeleriyle anlatmalarına aracı olmak istiyoruz.
Pınar Çağla Açıkalın 21 yaşında restoratör: Pazar günü geldim. Şimdi de işten çıkıp geldim. İki gündür buradayım. Neden buradayım; çünkü bu kadar zamandır her şeye sustuk, susturulmaya çalıştık daha doğrusu. Normalde siyasetle ilgilenmiyorum, ama artık yeter demenin zamanı geldiğini düşünüyorum. Buradaki herkes zaten o yüzden geldi. Kimse buraya ben ocuyum, bucuyum, bu yandayım demek için gelmedi. Sonuçta biz doğamızı korumak için buradayız. Gerçekten artık yeşilliğe hasret kalmış bir nesil yetişiyor. Çocukların toprağa basması gerektiğini düşünüyorum. Buraya kimsenin de politik bir amaçla geldiğini düşünmüyorum.
Olayları sosyal medya sayesinde öğreniyoruz.Twitter’ım yok, ama sadece Halk TV ve Ulusal TV’den takip ediyorum. Normalde de Facebook kullanmasam bu haberlerden haberim olmayacakmış. Medyaya şu an lanet ediyorum, gerçekten isyan ediyorum.
Araçların yakılması, durakların yıkılması gibi saldırıları eğer buraya gelen insanlar yapıyorsa, bunları da yanlış buluyorum. Bazı şeylerle insanların damarlarına basılıp kışkırtıldığını düşünüyorum. Devlet büyüklerinin artık alttan alması gerekirken, insanların niye isyan ettiğini anlaması gerekirken, terör örgütüyle masaya oturabiliyorken niye kendi halkıyla konuşmuyor, bunları bir sormak lazım diye düşünüyorum. Şiddete karşıyım. Küfür etmeyen bir insan olarak ben bile içimden bir sürü şey geçiriyorum açıkçası. Ama bunu yapmamak lazım. Kışkırtılmamak lazım. Sakin kalıp hakkımızı savunmak lazım, haklıyken haksız duruma düşmemek lazım.
Duygu Çemen – Mimar Sinan Üniversitesi öğrencisi: Üç gündür.buradayım. Dün Beşiktaş’a gittik. Akaretler’e tıbbi malzeme yardımında bulunduk. Yalnız orası çok karışıktı. Polis ara sokaklardan dahi müdahale ediyordu. Biber gazı yiyince otomatik olarak geri çekildik. Ancak bir arkadaşa verdik. O ulaştırabildiği kadar ulaştırdı. İşe yaradığını düşünüyorum. Çünkü dün sadece Taksim’de oturmak bir işe yaramıyordu. Beşiktaş çok karışık diye tweet alıyorduk. Biz de ona göre hareket ediyorduk. Aslında çok büyük bir kaos vardı. Hangi haber doğru, hangisi değil bilmiyorduk, ama elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalıştık.
Olayları izlemek için Halk TV izliyorduk. İlk gün Halk TV ve Artı1 TV’yi dönüşümlü olarak izledik. Bir ara DHA canlı yayın yaptı, ama çok kısa sürdü. Bir süre sonra kilitlendi ya da kapatıldı, sansürlendi, bilemiyoruz. Tek iyi öğrenebildiğimiz yer şu an sosyal medyadaki arkadaşların yazdığı şeyler oluyor. Arada bilgi karışıklığı oluyor, ama yine de güvenip ona göre hareket ediyoruz.
Eyleme neden katılıyorum? Bu aslında çok uzun zamandır yapılan her şeyin kini gibi bir şey. Benim gibi pek çok insan var. Bugün burada sadece Gezi Parkı ve ağaçları için durulmuyor. Burada 10 yıldır alkole getirilen yasaktan, kürtaja getirilmek istenen yasaktan, pek çok yerin satılmasından, Recep Tayyip Erdoğan’ın tamamen diktatör gibi hareket edip ve tüm bu ölümlere rağmen bizlere çeşitli hakaretlerde bulunabilmesinden, içen herkese alkolik diyebilmesinden ve hâlâ özgüvenli bir şekilde canlı yayında konuşabilmesinden dolayı biz ona çok kinliyiz ve o yüzden buradayız. Benim gibi düşünen pek çok arkadaş olduğunu düşünüyorum.
Biz herhangi bir politik gruba dahil değiliz. Sivil bir ayaklanma bu. Sivil bir mücadele. Herhangi bir bayrak altında da değiliz. Tek yapmaya çalıştığımız şey buradaki direnişe destek olmak ve bizim de sesimiz çıksın diyebilmek. Evimizde oturmamak. Bir şekilde işe yarayabilmek.
Araçların yakılması, durakların yıkılması gibi olayları özetlemek zor aslında. Biz bugün portakal gazıyla alakalı bazı şeyler okuduk. Vietnam savaşında kullanılmış mesela. Savaşta kullanılan malzemelerle insanların üzerine direkt olarak saldırıyorlar. İlk günden 4. güne kadar bu baskı devam etti. Ve bu çok normal bir şeymiş gibi ne medya bunu yayınlıyor, ne de RTE (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı kast ediyor) çeşitli açıklamalarda bulunuyor. Çok büyük bir baskı. Dünya basını tarafından eleştirilen bir olay zaten bu. Kesinlikle çok büyük baskıcı rejimin altındayız. Nasıl özetlenir bilmiyorum. Bizim de Mimar Sinan’dan güvenlik görevlisi olayla hiç alakası olmayan bir ağabeyimiz “Durun ben de memurum 13 yıllık memurum” dediği halde çatışmanın ortasında kaldı ve polis ona da aynı şekilde saldırdı. Şu an Şişli Etfal’de yatıyor. 2, ve 3. ameliyata gireceğini söylüyorlar. Bu şekilde kötü haberler alıyoruz. Polis şu anda kendisine verilen yetkinin fazlasını kullanıyor. Dün Akaretler’de insanların üzerine gaz bombası attıktan sonra zafer işareti yapmış polis mesela. Savaşa çevirmişler. Hatta evlerin içerisine girip gaz bombası atmaya başlamışlar, kayıtları var bütün bunların. Denilecek başka söz yok sanırım.
Dilara Erk – Mimar Sinan Üniversitesi öğrencisi: Üç gündür buradayım. İlk zamanlarında ilk eylemlere gelememiştim, fakat bu kadar büyüyeceğini de tahmin etmemiştim. Ve farklı yönlere kayacağını da fark etmemiştim. Farklı yönlere kaymasıyla farklı insanların da burada olması, bunları görmek benim için çok önemli bir şey. Burada durup direnmek sivil vaziyette bence çok değerli bir şey, burada olduğum için çok mutluyum.
Neden buradayım? Benim herhangi bir şekilde siyasi kimliğim, siyasi görüşüm veya bağlı olduğum bir yer yok. Ben sadece doğayı seviyorum, insanım, insanlığı seviyorum ve insanlık adına bir şeyler yapmak istiyorum. Çünkü insanlık öldü diyebileceğimiz bir rejim içerisindeyiz. O yüzden onu tekrar yaşatma yanlısıyım.
Araçların yakılması, çevreye zarar verilmesi sorusuna gelince… Çok fazla kimlikten insan var ve burada bir baskı yok. Burada şunu yapamazsın, diye bir şey yok. Ve insanları da buna zorlayamıyoruz. Bunu yapma, şunu yapma diyemiyoruz ve bazen insanların olan olaylara, ölen insanlara kafası atıp bazı şeylere kalkışmış olabilirler, ama lehimize olan şeyi aleyhimize çevirmeme yanlısıyım açıkçası. Doğru bulmuyorum tabii ki, ama şöyle otobüsle barikat kurmak bence mantıklı. Güzel bir şey.
Olayları genelde Facebook üzerinden takip ediyorum. Aslında internet kullanmayı pek sevmeyen bir insanım, zaten hiç Twitter’ım olmadı, nasıl kullanacağımı bile bilmiyorum. Facebook üzerinde genelde insanlarla iletişime geçtim. İlk defa internetin, sosyal ağların çok işe yaradığını fark ettim. Çok memnun oldum. Genelde Facebook üzerinden takip ediyorum. Bir de Halk TV’yi izliyoruz evde olduğumuz zamanlar.
Muhlis Kurt – 88 yaşında, emekli: Allah’tan dileğimiz her iki taraf da, talebeler de, hükümette iyi olsun. Kavga olmasın. Kurt koyunla geçinir, ama kışkırtan olmasa. Arabaların yakılmasını, bu taşkınlıkları doğru bulmuyorum. İyi olmuyor. Türkiye kardeş gibi yaşamalı. Barış olmalı. Allah’tan dileğim herkes iyi olsun. Hiçbir politik yanım yok. Sadece insanım. Allah’a dua ediyoruz ki hepimiz iyi olalım. Tüm bu olaylar çözülsün. Şimdi burda polis gelse olaylar olsa, bunların hiçbiri iyi bir şey değil.
Begüm Çalışlar – 24 yaşında, dövme yapıyor, Marmariste yaşıyor: 14 saattir yoldayız, hiç uyumadan bu direnişe geldik. Mükemmel bir direniş var. Senelerdir beklediğimiz bir direniş var. İnsanlar uyandı. Biraz geç oldu. Güç de oluyor, ama olsun. Hiç de önemli değil. Bu insanlar hükümet gidene kadar burdayız.
Herhangi bır gruba dahil değilim. Buraya sadece direnişe destek vermek için geldim, doğa için başlayan, daha sonra polisin baskı ve şiddetiyle bu hale gelen bir durum var. Aslında cok güzel bir hale geldi, destekliyorum sonuna kadar. RTE’nin açıklamalarını hayretle ızlemeye devam ediyorum. Hâlâ ötekileştirmeye devam ediyor. Ama biz öteki değil, gerçeğin ta kendisiyiz.
Araçları kimin yaktığını bilemiyoruz. Provokatörler yapıyor diye tahmin edıyoruz.
Nadi Soyyılmaz – Emekli memur, 64 yaşında: Perşembeden beri buradayım. Evde de olsam yine uyuyamıyoruz. O yüzden buradayım. Çok geç kalınmış bir direniş bu. Türkiye’yi kurtarmak, kaybettiklerimizi yenıden kazanmak için buradayız. Her şeyden önce Türküm, bağımsızlığımza kavuşmuşuz, onu kolay kolay vermeyiz. Aşırı davranışları doğru bulmuyorum. Arabalar yakılmadan önce polisi de aradım. Fakat sonuç alamadım. Fakat tuhaf olan belediyenin bir çekici arabası yok mu? O arabalar orada duruyor. Götürülmüyor.
Burhan Başaran – 18 yaşında, İstanbul Üniversitesi öğrencisi: Pazar günü 4’ten beri buradayım. Haklarım için buradayım. Eşcinselim. Benim gibiler için ve hükümetin millete uyguladığı baskıyı halk üzerinden kaldırmak için, kısacası halk için buradayız. Olayları Twitter’dan takip ediyorum. Sosyal medya burada kısıtlı durumda. Operatörler hızını düşürüyorlar arayıp şikâyet ettiğimizde de, “Farkındayız, ama elimmizden bir şey gelmiyor” diye cevaplıyorlar.
Çevreye verilen zararı doğru bulmuyorum aslında, ama şu durumda yapılması gereken buydu. 11 yıldır baskı var bu milletin üzerinde. Gezi Parkı son damlaydı ve insanlar patladı. İnsanların düşünce özgürlüğü resmen kısıtlanıyor. Sen devletin yaptığını yapmak zorundasın.
Sercan Ertürk – 24 yaşında, öğrenci: Cuma gününden beri buradayım. İstiklal’de polislerin eylemcilere saldırdığı dakikalarda hayatımın ciddi sıkıntılı dakikalarını yaşadım. Hayatımda ilk defa biber gazını yedim. Aslında burada olmamın birden fazla nedeni var. Çoğu insanın burda olmasından ötürü burdayım. Hükümetin baskıcı politikaları ya da düzgün anlatamıyor olmaları, kendi yüzde 50’si dışında kalan kısmı düşman bellemiş olması ve bütün söylemlerini bu gorüş üzerınden değerlendirmesi bu kadar insanı çileden çıkarttı. Bu sadece Taksim’de Gezi Parkı’nda bir iki ağaç meselesi değil. Tamamen birikmiş ve taşmış bir bardaktan söz ediyoruz. Hepimiz bunun için buradayız. Tabii ki herkes belli bir politik görüşe sahiptir, ama burada olmamın sebebini asla politik bir nedene bağlamıyorum. Kendi politik görüşüme karşı olanları burada kesinlikle görmek istiyorum. Hatta onları daha fazla görmek istiyorum. Keşke burada Ülkücülerle solcular, sosyalistler bir arada olabilse. Bu yüzden bağımsız bir şekilde buradayız. Aşırı davranışlar doğru kabul edilemez, ama bundan birkaç yıl önce BDP’liler bir gösteri düzenlemişti, halk silahlarla sokağa çıkmıştı, RTE bununla ilgili olarak “Evet yanlış, ama siz bu halkı kızdırırsanız böyle olur” demişti. Bugün yine benzer durumlarla karşı karşıyayız. Doğru diyemeyiz, ama bu halkı kızdırırsan bunlar mecburen yaşanacak.
İbrahim Karakuş – 24 yaşında, üniversite mezunu: Perşembeden beri buradayız. Düzene dair bir şeyleri değiştirmek için buradayız. Her insan bir şekilde politiktir. Fakat bugün burada insan olarak bulunuyorum. Aşırı davranışları da çok yerinde buluyorum. Çünkü öfke, yerinde bir öfke. Kırılmalıydı ve kırıldı da. Medyaya güvenmiyorum, buraya geliyoruz ve haberleri direkt buradan ediniyoruz. Başbakan’ın söylemlerini dinledikçe sinir krizlerı geçiriyorum. Kendisiyle çelişkili insanlar ve bir şey yapabbileceklerini düşünmüyorum.
Selin Süleymanoğlu – Grafiker 23 yaşında: Bazı şeyleri değiştirmek için buradayım. Ümidim var, ama ümitsizliğim de var. Eşitsizlik, kendi ülkemde başkalaştırılmak ümitsiz hissetmeme sebep oluyor. Başbakan’ın söylemlerini çok çocukça buluyorum. Başka olduğumu da söylese ben bu ülkenin vatandaşıyım. Herhangi politik bir grup içinde değilim. Burası bambaşka bir yer. Saçı uzun, zayıf, tarafsız, sınıfsız başka bir grup var. Aşırı tepkileri, vandallıkları sevmem, ama bazen güzel bir hâl alıyor. Çok fazla da olsa şu durumda gözüme batmıyor.
Onur – Öğrenci: Üç gündür vakit bulduğum kadarıyla katılıyorum. Yalnız üç gün boyunca burada yatıp kalkmadım, her gün belirli saatlerde geldim. Kendi direnişimi gösterdim burada. Belli bir örgüte üye değilim. Kendi özgürlüğüm için burada bulunuyorum. Buradaki parkı korumak amacıyla burada bulunuyoruz arkadaşlarla birlikte. Buradaki oluş amacım aslında sadece buradaki 3 – 5 ağaç için değil, bugüne kadar bize uygulanan angaryaları da aslında protesto etmek istiyoruz. Buradaki bulunuş amacımız bu. Yani sadece buradaki ağaçları değil de, 29 Ekim’i, 23 Nisan’ı, 19 Mayıs’ı hatırlamak için buradayız.
Otomobillerin yakılmasını tabiî ki de doğru bulmuyoruz. Haklı durumdayken haksız duruma düşmek bu tarz olaylar yüzünden oluyor.
Ben olayları Twitter’dan, bir de Halk TV’den takip ediyorum. Sosyal medya ağırlıklı diyebilirim. Twitter’da şöyle bir şey var; halk kısa sürede organize olabiliyor ve eylemleri kısa sürede gerçekleştirebiliyor. Yalnız şöyle bir dezavantajı var; Twitter’da aşırı derecede yalan haber dolaşabiliyor. Toplanış amacını saptırabiliyor bu yalan haberler.
Pınar Çetin – 24 yaşında, iç mimar: Üç gündür buradayım. Haftasonu olduğu için sürekli geldim. Bugün de iş çıkışında geldim.
Geliş nedenim ilk başta, sosyal medyada paylaşıldığı gibi, buradaki ağaçlardı belki, ama daha sonradan yapılan ve hâlâ akşamları polisin verdiği tepkiler burada ve diğer şehirlerde oluşan tepkilere karşı. Yani insanlar masumken, savunmasızken gelip onlara hükmetmek, onlara zarar vermek… Bunlara karşı olduğumu göstermek için geliyorum. Evet ağaçlar çevremiz, ama artık diğer olaylara da karşı çıkmak.
Belli bir gruba dahil değilim. Ben sadece haklarımı korumak için ve bunlar hakkında insanların bilinçlenmesi için buraya geliyorum. Bu kadar insan bu yüzden geliyor buralara. Buraya gelen insanlar sadece Kürt, Türk, Galatasarylı, Fenerbahçeli veya herhangi bir şeye mensup olduğu için değil ya da bir şeyin davasında olduğu için değil sadece bütün bu olaylara tepki için buradalar. Ben de başka şey için gelmiyorum.
Olayları sosyal medyadan ve Halk TV ile Ulusal TV’den takip ediyorum.
Otomobillerin yakılması gibi saldırıları buradaki insanlar yapmıyor. Eğer buradaki insanlar bunu yapacaksa burada olmamalılar. Düşünün ki, birazcık ötemizde yemekler kuruluyor, insanlar birbirlerine su ikram ediyor. Yaralı biri olduğunda birbirlerine destek sağlıyorlar. Bunları yapan bir insan sizce polise zarar verebilir mi? Ama şu an şöyle bir tepki var; bana birisi vurduğu zaman tabiî ki ben de tepki olarak ona vururum, ama bu şu demek değildir ki otobüsleri yakıyorlar. Bunları ben aksine, polis taraftarının, hükümet yanlısı insanların yaptıklarını düşünüyorum. Buradaki insanların asla böyle bir şeye ihtiyacı yok. O yüzden mi şurada köpek mamalarını koyuyorlar ya da hayvanlara yardım ediyoruz. Biz böyle insanlarsak, evet suçluyuz.