GL!C Buluşmaları’nın İkincisinde Otel Tasarımları Konuşuldu

GROHE Türkiye ve Arkitera Mimarlık Merkezi iş birliğinde mimarlara, tasarımcılara yönelik olarak düzenlenen GL!C (GROHE Live!Center) Buluşmaları'nın ikincisi 24 Mayıs'ta yapıldı.

“Konfor” teması üzerinde şekillenen toplantıya katılan mimarlar, yaptıkları otel projelerini sundular. Mimarların çalışmalarını meslektaşlarıyla paylaştıkları buluşmada sırasıyla Can Çinici (Çinici Mimarlık), Hüray Erk (Metex Design Group), Emre Özer (Özer+Tulgan Mimarlık), Engin Urun (Arketipo Design), Arif Özden (Arif Özden Mimarlık) ve Tanju Özelgin (Tanju Özelgin Stüdyo) sunum yaptılar.

Toplantıda üzerine konuşulan projeler ise şunlar oldu:

Çinici Mimarlık/ Otel Workinn 


İlk konuşmacı olan Can Çinici izleyicilere “konfor” sözcüğünün kendinde uyandırdığı histen bahsederek başladı. Kendisi için yapay ve negatif bir anlam ifade eden “konfor”un, Latince etimolojisi incelendiğinde, kelime anlamının “güçlendirmek” olduğunu ifade etti.


Can Çinici konforun tasarlanan bir şey olduğunu ve tekinsizliğin ortasında var olduğunu söyledi ve mimari projesini yaptıkları otelin de organize sanayi bölgesinin içinde olduğunu ekledi. Otelin oldukça basit bir kesiti olduğunu, yukarıda 3 tip konaklama seçeneğini barındıran bir uyku kutusu ve altında ise bağımsız çalışan fuaye ev sosyal alanlar olduğunu belirten Çinici, binanın iki bazasının organize sanayi içindeki kamusal hayatı desteklediğini anlattı. Birinci bazada restoranlar ve barlar, alt bazada çok amaçlı salon ve havuz olan binada iki baza arasında gelişen mekânların öneminden bahsetti. 

Rıfat Ergör ve Cem Demirci’nin (Deer Architects) iç mekan projesini yaptıkları otelin fazla “dekore edilmiş” ve kaplanmış olmamasına özen gösterdiklerini söyleyen Çinici: “Otelin bir melankolisi var, tertemiz, hijyenik, 0 km’de olmayı sevmiyor.” diyerek otelin ne hissettirdiğine verdiği önemi anlattı.

Ayrıca otelin isminin tipografik olarak bina kütlesine entegre edilmesi üzerinde oldukça çalıştıklarını belirten Can Çinici, cephe geometrisinden kaynaklanan algı yanılmasının ise tasarlanarak yapılmadığını, yapı inşa edilmeye başladığında onlar için de sürpriz olduğunu söyledi. 

Metex Design Group/ 10 Karaköy, Naz City Hotel   

Proje sunumlarını Metex Design Group’tan Hüray Erk yaptı.


10 Karaköy

Karaköy’deki eski bir hastane yapısı olan tarihi binadan otele dönüştürdükleri 10 Karaköy’ü anlatarak konuşmasına başlayan Erk, orjinal fonksiyonundan farklı olarak uzun zaman ofislerin kullandığı yapıdaki sonradan eklenen duvarları ve boyaları söküp mekanda akışkanlık sağladıklarını belirtti. Son zamanlarda yapılan otel projelerinde kullanıcılara ev hissiyatı vermenin amaçlandığını vurgulayan Erk, kendilerininde bu yaklaşımı benimsediklerini belirtti.


10 Karaköy

Suyun yakınında olmasından ilham alarak su göndermeli dekoratif elemanlar ve desenler kullandıklarını belirten Erk, bu proje için diğer projelerden farklı mekanik çözümler geliştirildiğini, asma tavan kullanmaktan ve duvarları şişirmekten kaçınıldığını anlattı. Otelin tüm mekanlarında, özellikle de banyolarda güneş ışığına çok önem verdiklerini de ekledi.


Naz City Hotel

Sunumunun devamında Dolapdere’de yaptıkları Naz City Otel’i anlatan Erk geceleri iyi aydınlatılmayan bir bölgede binanın cephesinde aydınlatma elemanı tasarımına önem verdiklerini belirtti. 


Naz City Hotel

Taban alanı küçük olmasına ragmen pek çok mahali kütleye sığdırabildiklerini söyleyen Erk otelde doğal malzemeleri tercih ettiklerini ve Lüks hissiyatını vermek istediklerini ekledi. 

Özer+Tulgan Mimarlık 

Sunuma “Otellerde konfor, insanların beklentilerindeki rahatlığın fazlasını bulabilmelidir.” cümlesiyle başlayan Emre Özer, sunumu boyunca tasarladıkları birçok otel projesini üç ana başlık altında toplayarak anlattı. Bütçe dostu otel, şehir-iş oteli ve üst sınıf oteller olarak sınıflandırdığı oteller üzerinden “konfor” teması üzerinde durdu.


Bütçe Dostu Otel 

Bütçe dostu otellerin doğru yerde, doğru ihtiyaca, yeteri kadar cevap veren oteller olduğunu söyleyen Özer. Bu tip otellerde pratik ve gözü çok yormayan mobilyalar tercih ettiklerini belirtti.


Şehir-İş Oteli 


Şehir-İş Oteli

Şehir-iş otellerinin daha çok beyaz yakalılara ve zamanlarının büyük çoğunluğunu otellerde geçirenlere hitap ettiğini söyleyen Özer böyle otellerde kullanıcılara ev ortamına benzeyen sıcak ortamlar yaratmaya önem verdiklerini söyledi. Kullanıcılara toplantılarını rahatça yapabilecekleri, gerekli teknolojilerin ellerinin altında olduğu bir atmosfer sağlamayı amaçladıklarını anlattı.


Konfor-Üst Sınıf Otel

Konfor ve üst sınıf otellerde ise beklentilerin farklı olduğunu, kullanıcıların mekanları daha detaylı incelediklerini söyleyen Özer. Böyle otellerde daha özelleşmiş konseptler uyguladıklarından bahsetti. 

Arketipo Design/ The Land of Legends by RIXOS, Regnum Carya Resort and SPA


Sunumu yapan Engin Urun sözlerine böyle toplantıların daha fazla yapılması gerektiğini söyleyerek başladı.


The Land of Legends by RIXOS

Konforun otelin ana ögesi olduğunu söyleyen Ürün otellerin belli bir yerde belli bir süre kalması gereken insanlar için konfor odacıkları sunduğunu söyledi. Projeleri temelde bir hikaye üzerine kurduklarını belirten Ürün birisi ailelere yönelik, diğeri üst segmenti hedefleyen iki otel projesini izleyenlere sundu.


The Land of Legends by RIXOS

Antalya’da yaptıkları bir tema otel olan ilk projenin (The Land of Legends by RIXOS) iç mekan tasarımlarını yaptıklarını söyleyen Urun çocuklu aileler için düşünülmüş bu otelde renklerin öne çıktığını söyledi. Roma temasının işlendiği otelin iç mekanlarında bu temayı bir çizgi filme dönüştürdüklerinden söz eden Ürün 700 civarında odası olan otelin her odasında playstation, barkovizyon ve sinema ekranı olduğunu ekledi.


Regnum Carya Resort and SPA


Regnum Carya Resort and SPA

Golf müşterilerine hitap eden diğer otel projelerinde ise zaten ormanın ortasında olan otelin içinde her daim doğal malzemeler kullanmayı tercih ettiklerini belirten Urun, yüksek bütçeli projenin çok kaliteli bir sonucu olduğundan bahsetti. En küçük odası 65 m2 olan projede 600 oda olduğunu söyleyen Urun özellikle odalarda teknolojiyi kullandıklarına fakat kullanımı zor ve karmaşık ürünlerden uzak durduklarına dikkat çekti.

Arif Özden ve Tanju Özelgin/ Soho House


Arif Özden ve Tanju Özelgin Galata’daki tarihi bina Palazzo Corpi’yi dönüştürdükleri ve yeni de bir bina ekledikleri Soho House projesini sundular.

1873 yılında Cenevizli bir ailenin evi olarak tasarlanan ve inşasına başlanan Palazzo Corpi’nin yapımı 9 yıl sürmüş. Yapı 1906 sonrasında ABD büyükelçiliği ve rezidansı olarak, 1937’den 2003 yılına kadar da ABD konsolosluğu olarak kullanılmış. 2014 yılında binayı Soho House’a dönüştürmek için çalışmalar başlamış.

İlk olarak söz alan Arif Özden konfor kavramının bir matematiği olduğunu, bu mühendislik kısmı bize mutlak değerler verebilse dahi kavramın duygusal tarafıyla daha çok ilgilendiklerini söyledi. Neredeyse tasarlanmamış görünen bir ortam yarattıklarını ve her mekanın farklı bir sahne olduğunu ekledi.

Ardından sözü alan Tanju Özelgin projenin sürecinden kısaca bahsetti. 5 sene süren proje boyunca öncelikle farklı otel gruplarının yapıyı kullanmak istediklerini; fakat sonunda Soho House’un projeyi aldığını söyleyen Özelgin Soho House’un diğerlerine göre epey farklı beklentilere sahip bir grup olduğunu ekledi. Buradaki konfor anlayışının ev rahatlığı sağlamanın ötesinde kullanıcıların gerçekten evde ne yapabiliyorlarsa onu burada da yapabilmelerini sağlayacak bir ortam yaratmak olduğunu belirtti. Otelin içinde kravat takmanın yasak olduğunu, diğer müşterileri huzursuz edebileceği için telefonla fotoğraf çekilemediğini söyleyen Özelgin evde nasılsa öyle olabilen bir müşteri istediklerini ekledi.

1. derece tarihi eser statüsündeki yapıda boya katmanlarını kaldırıp ilk katmana ulaştıklarını ve çıkan ne varsa öylece koruduklarını, yapıda hiç bir değişikliğe gitmediklerini belirten Özelgin 2. derece tarihi bina sayılan diğer bina da ise bazı bölümlerde yenileme yapma kararı verdiklerini söyledi. Yeni eklenen binada farklı bir yöntem izleyerek endüstriyel bir estetik yakalamayı amaçladıklarını belirtti. Mobilyaların %90’ının toplama olduğunu söyleyen Özelgin rahatlığın ön planda olduğu salaş ve lüks bir ortam tercih edildiğini anlattı.

GROHE Live!Center İstanbul’da yapılacak gelecek etkinliklerin tarihleri 4 Ekim ve 13 Aralık olarak belirlendi.

Önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan sunum videolarına, GROHE ve Arkitera’nın sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz<!–

Etiketler

Bir yanıt yazın