Türkiye’nin de içinde bulunduğu iklim kuşağındaki değişimlerin gelecek yıllar için olumsuz sinyaller vermeye başladığını belirten uzmanlar gereken önlemlerin alınamaması halinde geri dönüşü olmayan sürecin başlayacağı görüşünde birleşiyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisi öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, küresel ısınmanın etkisiyle Türkiye’de bu yıl yaz mevsiminin Ekim ayına kadar sarkacağını söyledi. Geçiş mevsimleri olarak nitelendirilen ilkbahar ve sonbaharın kısaldığını kaydeden Şen, “Bahar mevsimlerinin kısalmasına küresel iklim değişikliği neden oluyor. Bahar aylarının bir ayı yaza gidiyor, bir ayı kışa gidiyor. Bu yılki değerleri incelediğimde, sonbaharın sıcak geçeceğini öngörüyorum. Tatilciler ve turizmciler için Ekim güzel bir fırsat olabilir” dedi.
Küresel iklim değişikliğinin en önemli etkilerinden birinin de mevsim karakterlerinin yer değiştirmesi olduğunu söyleyen Şen, “İlkbaharı yaşamadan yaza geçiyoruz aynı şeyi sonbahar için de söylemek mümkün. 30 derece enlemlerinde etkili olan tropik iklim küresel ısınmadan dolayı kuzeye doğru kaymaya başladı. Bu Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Tropik iklimin tipik etkilerini hissetmeye başladık. Tropik iklimlerde bahar ayları olmaz. Yaz ve kış mevsimleri belirgin olarak yaşanır. Son 10-15 yıl incelendiğinde Türkiye’de bu yönlü bir değişimden bahsetmek mümkün. Bahar ayları artık kapanacak. Bu mevsimler sadece isimleriyle anılır olacak, doğrudan kışa ya da doğrudan yaza geçilecek” diye konuştu.
Uzmanlar küresel ısınmaya yüksek oranda insanların neden olduğunu belirtiyor. Yaz aylarında özellikle büyük kentlerde etkili olan bunaltıcı havanın nedeni de yoğun yapılaşma. Kent merkezlerinde etkisi daha yoğun hissedilen sıcak havanın tetikleyicilerini Milliyet’e değerlendiren meteoroloji mühendisleri ve şehir plancıları şunları söyledi:
Prof. Dr. Orhan Şen: Yapılaşma alanı geniş olan büyük şehirlerde kent merkezi kırsal bölgelere göre daha sıcaktır. Bu, ısı adası etkisidir. Yeşil alanların yok olması ve beraberinde gelen betonlaşma güneşten gelen radyasyonu geri yansıtır. Asfalt, binalar ve kullanılan malzeme ısı kaynağı oluşturuyor. Şehir merkezleri kırsal alanlara göre 2 veya 3 derece daha sıcak hale geliyor.
Gökdelenler yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Şehrin hava alacağı, hakim rüzgar yönünün etkilenmeyeceği yerler seçilmesi gerekir. Çok tipik örneği New York’tur. Burada önce rüzgar yönü tespit edilmiş.
Onun üzerine rüzgar yönü doğrultusunda caddeler yapılmış. Daha sonra bu caddelerin etrafına gökdelen yapımına izin verilmiş. Burada gökdelenler adeta birer rüzgar paneli görevi görür. Hakim yönden esen rüzgar şehrin içersinde sürekli sirkülasyon haldedir. Büyükşehirler kurulurken bu gökdelenlerin etkisi göz önüne alınır, ona göre dizayn edilir. İstanbul’da maalesef bu yapılamamış. Kimin arsası varsa rastgele gökdelen dikmiş, hala da dikmeye devam ediyor.
İstanbul’un hakim rüzgar yönü kuzeydoğudur. Mayıs ayından beri İstanbul’a rüzgar kuzeyden esiyor. Kuzeyden eserken rüzgarın karşısına Maslak’ta, Levent’te gökdelenler çıkıyor. Rüzgar gökdelenlere çarpıyor ve yön değiştiriyor. Kilyos gibi Sarıyer gibi lokasyonlarda rüzgar yaklaşık 40 kilometre hızla eserken Mecidiyeköy’de bu 10 kilometrelere düşüyor. Rüzgarın önünün kesilmesi şehirdeki hava sirkülasyonunu engellemesinden dolayı bunaltıcı bir etki yaratıyor.
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: Gökdelenler çoğumuzun hoşuna gidiyordur. Gelişmişlik belirtisi olarak algılanır ama gelişmiş ülkeler onları bir yere dikerken nelere dikkat ediliyorsa bizde de onlara dikkat etmeliyiz. Gökdelenler şehirlerde hava kirliliğinden, ısı artışına kadar birçok etki oluşturur. Şehrin hakim rüzgar yönü dikkate alınmadan bir yerlere dikilen gökdelen gibi yüksek yapılar rüzgarın gittiği yönde hem rüzgarı kesmekte hem de arka taraflarında yukarıdan aşağıya doğru olan bir hava akımına neden olmaktadır. Gökdelenlerin arkasında rüzgar zayıf olduğundan ev ve trafikten kaynaklanan kirleticiler geniş bir alana yayılıp dağılamıyor. Diğer bir deyişle, o bölgede gökdelen önemli bir hava kirliliği problemine neden olabiliyor. Havanın yukarıdan aşağıya doğru hareketi en çok yüksek basınç merkezlerinde görülür. Bu nedenle de yüksek basınç olan gecelerin özellikle sabahında yerde sis, pus ve hava kirliliği yaygın bir şekilde görülür. Gökdelenlerin kent merkezlerinde oluşturduğu ısı adası etkisini azaltmak için yeşil alan oranı yüksek olmalı. Sokak ve caddelerin denize dik yapılması gerekiyor. Asfalt ve çatıların açık tonlarda, çevreci malzemelerden olması gerekiyor.
Mehmet Murat Çalık: Güneş ışığını yansıtan malzemelerle yapılan gökdelenler ciddi oranda radyasyon da yayar. Hakim rüzgar yönünü engellemeyecek, şehrin iklimlenmesine olumsuz etki yapmayacak bir politika izlenmiyor. Giydirme cephelerin yansıtıcı malzemelerden yapılması gökdelenlerin yoğun olduğu yerlerde ısı yoğunluğunu artırır. Daha doğal malzemelerin tercih edilmesi gerekir. Tamamen cam giydirme cepheler sağlıklı bir tercih değil.
Yeşil alanların giderek azalması ve yoğun yapılaşma kentin nefes alabilmesi önünde en ciddi problem. Yeşil alan politikası ve çevre odaklı kent politikası yok. İlerleyen zaman diliminde daha ciddi sorunlarla karşılaşacağız. Doğanın bir çığlığı var, onu şu anda duymuyor insanlar. Duyduğumuzda belki de çok geç kalmış olacağız.