Bu yazı 20 milyonu aşkın mültecinin mekansal mağduriyetlerini değil; kendilerine inisiyatif verilen üretici ve aktif mültecilerin en önemli üretimlerinden biri olan bostanları odağına alıyor.
16 yıl önce 20 Haziran günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, mültecilerin dünyadaki durumuna dair farkındalık yaratma amacıyla “Mülteci Günü” ilan edildi. Günümüzde, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin sağladığı veriye göre dünyada 20 milyonu aşkın mülteci var. Ancak bu yazı sayıları 20 milyonu aşkın mültecinin mekansal mağduriyetleri veya 1. dünya ülkelerinden gelen mimarın mülteciler için yığdığı mimari eserler ile ilgili değil. Bu kısa yazı, yalnızca yardım alan, mağdur ve pasif konumda tutulan mültecilerin aksine, kendilerine inisiyatif verilen veya kendi kendilerine kazandıkları inisiyatif ile üretici ve aktif mültecilerin en önemli üretimlerinden biri olan bostanlara odaklanıyor.
İlk olarak Birleşmiş Milletler’in bir yerel girişim ile ortaklaşa yürüttüğü pilot çalışma ile başlayabiliriz.
Bethlehem’de bulunan, 15.000 Filistinli’nin 1 kilometrekareye yerleşmiş olduğu Dheisheh’de bulunan mülteciler, kira ücretleri ve mekan sıkıntısı nedeniyle son derece yoğun bir dokunun içinde yaşamak zorundalar.
Kaynak: Silvia Boarini (2015), “Rooftop gardens give refugees room to breathe“
Kamptan çok bir gecekondu kabusunu andıran yerleşimde barınan mültecilerin park ve yeşil alan sıkıntısını çözmek üzere, Karama isimli sivil girişim, çatı bostanları üretme fikrini ortaya atılmış.
Mekansal ihtiyaçlar bir yana, Karama’nın asıl amaçlarından biri mültecileri yardım sistemine olan bağımlılıklarını azaltarak gıda konusunda kendi kendilerine yeterli olmalarını sağlamak.
Kaynak: Silvia Boarini (2015), “Rooftop gardens give refugees room to breathe“
Kaynak: Silvia Boarini (2015), “Rooftop gardens give refugees room to breathe“
İkinci örneğimiz Suriyeli mültecilerin en ünlü kamplarından biri olan Ürdün’deki Zaatari kampından. Bostanlar ise Amerikan menşeili, “Save the Children” girişiminin projesi.
Fotoğraf: Rosie-Lyse Thompson
Olağan sağlık ve eğitim olanaklarından mahrum çocukların gelişimine odaklanan girişim, 80.000 kişinin yaşadığı kampta kurulmak üzere bostanlar üzerine eğitim, araç-gereç ve malzeme sağlıyor. Dheisheh bostanlarından farklı olarak Zaatari’deki proje daha çok psikolojik bir destek olarak öne çıkıyor.
Fotoğraf: Rosie-Lyse Thompson
Fotoğraf: Rosie-Lyse Thompson
Üçüncü örneğimiz FinnChurchAid (FCA) isimli Finli hayır kurumunun, Ürdün’deki bir diğer Suriyeli kampı olan Azraq’ta yürüttüğü, geri dönüşüm ve tarım üzerine odaklanan proje. Kampın bulunduğu bölgede hakim olan çöl iklimi nedeniyle topraklar bitki yetiştirmeye uygun olmadığı için Finlandiya’dan verimli toprak ve birkaç çiçek ve meyve yardımı yapılmış. Ayrıca düzenlenen geri dönüşüm atölyesinde bitkiler için saksılar üretilmiş.
Fotoğraf, Taina Värri
Son örneğimiz, Batı Sahara’da UNICEF’in 2005’te başlayıp, 2007’de Cezayir’de bir UNO binasında gerçekleştirilen terör saldırısı ile durdurulan, başarılı ancak sürekliliği gelememiş olan projesi. Yürütüldüğü 2 yıl boyunca Batı Saharalı aileler tarafından 1.200 adet bahçe kurulmuş ve tüm bu bahçeler %20’si kronik yetersiz beslenmeye sahip mülteciler için gıda sağlamış.
Fotoğraf: Philip Hittepole
Fotoğraf: Philip Hittepole
Kaynaklar:
*Kapak fotoğrafı: Rosie-Lyse Thompson