GYTE Mimarlık Öğrencilerinin Konuralp Beldesi’ndeki Rölöve Çalışmaları

Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Bölümü lisans programında yer alan Arch 471 Analysis of Historic Buildings dersi kapsamında Konuralp Düzce'ye 8-14 Ekim 2012 tarihleri arasında, belgeleme yapmak üzere bir teknik gezi düzenlendi.

Konuralp beldesi, mimarlık öğrencilerinin tarih içerisinde farklı çağlara ait yapıları bir arada izlemeleri açısından önemli bir yerleşim. Dersin amacı; belirli bir dönemin kentsel ve mimari düzenini, yapım tekniğini, estetik anlayışını, sosyal yaşamını açıklayan ve bu özellikleri nedeniyle tarihi belge niteliği taşıyan yapılarda belgeleme ve mimari analiz çalışmaları yapmaktır. Bu amaç doğrultusunda, Konuralp’te beş adet yapı çalışma alanı olarak belirlendi. Tarihi belge niteliği taşıyan beş adet yapının ikisi tescilli sivil mimarlık örneğidir. Diğer üç yapı da bölgede deprem riskine karşı geliştirilen nitelikli ahşap sivil mimarlık örneklerindendir.

Alanda beş grup halinde çalışan öğrenciler tarafından önce çalışma konusu yapıların krokileri hazırlanmış, daha sonra yapıların plan, kesit, görünüş ve detaylarının belgelenmesi amacıyla yaygın kullanılan ölçüm tekniklerini kullanılarak çalışılan yapılardan ölçüler alındı. Krokilerin hazırlanmaları ve ölçülerin alınmasının ardından yapının taşıyıcı sistemi, zaman içindeki bozulmaları ve dönem eklerini belgelemek amacıyla yapılarda mimari analiz çalışmaları sürdürüldü. Gündüz alanda hazırlanan krokiler, alınan ölçüler ve derlenen bilgiler; akşam dijital ortama aktarıldı. Böylece, gündüz yürütülen çalışmaların kontrolü sürekli olarak sağlandı. Ders kapsamında hazırlanmakta olan rölöve ve mimari analiz çalışmaları Enstitü’nün toplumsal / kamusal yarar projeleri kapsamında ev sahipleri ve ilgili belediyesi ile paylaşılacak.

Söz konusu etkinlik Doç.Dr. Elif Özlem Aydın, Arş.Gör. Esra Okur Coşkunçay, Arş.Gör. Ü. Ceren Bayazitoğlu ve Arş.Gör. Elif Yüksel yürütücülüğünde, biri Erasmus öğrencisi olmak üzere toplam 26 öğrenci ile gerçekleştirildi.

Öğrencilerin izlenimleri:

Selda Nacar, M. Can Çakallı, Fulya Başsoy, M. Yakup Oruç, Nurbanu Avşaroğlu, Y. Oğuz Güngör: “Rölöve en basit anlamıyla, tarihi bir yapının ölçülerinin alınarak, plan, kesit, görünüş ve detaylarının çizimidir. Bunların ne işe yaradığını aslında tam olarak, Düzce Konuralp’teki bir haftalık gezimizde grup olarak çalıştığımız ve rölöve aldığımız Hakkı Amca ve Fatma Teyze’nin yeşil evinde anladık. Rölöve çalışmamız esnasında; şehrin tarihi, mimari düzeni, insanlarının yaşayışı, kişilikleri, düşünceleri, sosyal yaşantılarını algılayıp; yapının tasarım ilkelerini, yapım tekniğini kağıda aktarmış olduk.”

Halil İbrahim Meriç: “Bölgedeki sosyal hayata baktığımızda, Konuralp’in küçük bir yerleşim yeri olması sayesinde; insanlar arasındaki ilişkilerin daha sıcak, dayanışmanın da daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Hatta yaşamlarını büyük şehirlere taşımış olan insanların, yaz dönemlerinde kısa da olsa, bu duyguları yaşamak ve paylaşmak için, bölgeden bağlarını kopartmamaya çalıştıklarını da gözlemlemiş bulunmaktayız.”

Fatma Zehra Boylan: “Konuralp’e gittiğimiz ilk gün, öncelikle dikkatimi, memleketimiz olan Kastamonu’daki evlere benzeyen; 2-3 katlı, giyotin pencereli, taşın-ahşabın yaygın kullanıldığı evler çekmişti. Biraz gezip, atmosferi yaşadığımda, Konuralp’te bir köy havası olduğunu sezdim, burada insanlar hayvancılıkla uğraşıp, tarlalarda çalışıyorlardı. Beldenin nüfusunun kalabalık olmaması sebebiyle, gün içerisinde sokakta fazla insanla karşılaşmıyorduk. Gördüğümüz insanların, bize içten ve samimi davranması, buranın sakinlerinin misafirperver olduğunu göstermekteydi.

Burada bulunduğumuz süre boyunca, gözlemlediğimiz kalıntılardan Konuralp’in geçmişinin ne kadar zengin olduğunu fark edebiliyorduk. En önemli kalıntı, buradaki insanlarca “40 Basamaklar” olarak adlandırılan antik tiyatroydu. Diğer bir kalıntı, iki destek üzerinde yer alan büyük bir kiriş, her seferinde oradan geçerken, bende sanki zafer kapısından geçiyormuş duygusu bırakan Atlı Kapı’ydı.

Çalıştığımız ev; bölgeye özgü sistemle inşa edilmişti. Ev sıvalı olmadığından bunları çıplak bir şekilde görmek, detay öğrenmemiz açısından, bizim için çok faydalı oldu. Ayrıca, tarihin izlerini taşıyordu, birçok yapıya inat, ayakta kalmayı başarmıştı. 1999 Düzce depremini geçirmiş olmasına rağmen, evde pencere kenarlarında küçük çatlaklardan başka bir hasar görünmüyordu.”

Abdulkadir Köse: “Konuralp’te bulunduğumuz süre boyunca, her sabah çalışma alanımıza gitmek, adeta tarihin kapısını aralamak gibiydi. Ölçü ve kotları alırken, çizim yaparken; ahşabı hissetmek, en önemlisi de birinci sınıftan beri gördüğüm tüm dersleri uygulamalı olarak, en güzel örneklerden birinde görmek gerçekten yararlıydı. Sonuç olarak, benim için Konuralp’in ve ahşap yapılarının aklımda kalıcı birer yerleri oldu.”

A. Buğra Tığ: “Kesinlikle Konuralp’i tanımlamanın en kısa yolu bu olsa gerekir; bir zaman makinesi icat etmeden de, tarihin içerisinde yolculuk yapılabilen ender yerleşim alanlarından birisi. Bir hafta boyunca çalıştığımız Türk evini görünce, günümüzde bu soruların sorgulanması gerektiğini düşünmeye başladım: ‘Geçmişteki insanlar, nasıl bu kadar doğanın kucağına kıvrılıp bu evleri inşa ettiler, bu evler nasıl bu kadar doğaya aitler ve nasıl hala bu kadar doğa kokuyorlar?'”

Ayşe Zuhal Sarı: “Bir yapıyı analiz etmek, onu enteresan bir şekilde yapmış olmak kadar benimsetiyor insana. Zaten, malzemelerle temasta bulunmak, ustalara imrendiğim bir konudur.

Ufak tefek yapıların arasında yürürken farkına varmanın imkansız olduğu bir manzarayla karşılaşmamız ise, çatı planı çıkarabilmek için gerekli olan fotoğrafı çekmek üzere, bir apartmanın en üst kat balkonuna çıkmamızla gerçekleşti. Böylelikle yapıların henüz yayılmadığı kısımda bulunan masalsı doğanın, üzerimde bıraktığı şaşkınlığı yaşamaya başladım. Bu hissi bir de antik tiyatrodayken tatmıştık. Sahne kısmında iken, pasif varlığını hissedemediğimiz adrenalinin, basamakları çıkıp da manzaraya karşı oturunca farkına varmıştık.

Konuralp’te, her geçen gün artan yorgunluğumuza rağmen, bir hayat biçimini yaşadık, benimsedik ve sindirdik.”

Doğan Özkan, E. Nurcihan Şahin, Ö. Faruk Kaçmaz, Necat Oral, Saliha Altınsoy: “Çalıştığımız ev hem Atlı Kapı’yla hem antik tiyatroya giden sokakla hem de yeni kent meydanıyla ilintili olması açısından önemli bir konumdaydı. Üç katlı, bitişik nizamda; kagir taş duvar üzerine ahşap karkas olarak inşa edilmiş bir yapıydı. Ahşap iskeletin araları, dizeleme yöntemiyle ahşaplarla doldurulmuş ve üzerleri çamur harcıyla sıvanmıştı. Evin önemli detayları; pencereler, kapılar, merdiven korkulukları, üç kat boyunca devam eden ocak yapısı, mükemmel çözümlenmiş ahır kapısı olmaktaydı.”

Matej Hoppan: “Slovak ve Türk geleneksel evlerini ve yaşantılarına karşılaştırabilmek için faydalı bir çalışmaydı. Çalışma alanını teorik okumalardan ziyade; gidip görerek, yaşayarak, asıl çevresi içerisinde bulunarak pratik etmek, bu çalışmanın en önemli fırsatlarıydı. Kesit ölçülerini almayı, detay çizmeyi geleneksel bir çevrede deneyimlemiş olduk. Ayrıca, Düzce’nin yaşamış olduğu depremde zarar görmemiş, depreme dayanıklı evlerin yapım sistemlerindeki sırları da yine yerinde keşfettik.”

Etiketler

Bir yanıt yazın