Hacı mimar karşıdevrim yapıyor

Nasıl nisan ve mayıs ayları gelince gönül yayları gevşerse, temmuz ve ağustos gelince de basının cılkı çıkar. Çünkü olay olmaz, konu yoktur. Üstelik kıyı kasabalarına da kaçan kaçana...

“Savaş çıksa da satış arttırsak” diye dua edenler bir yana, işbaşında kalanlar ineği yutan yılan, gölette boğulan çocuk, dereye uçan otobüs, poposunu açan yıldız, kaynanasını kesen damat, baldızını ısıran enişte gibi haberlerle yetinirler. İsterseniz bunlara “hapisanede Fenerbahçe marşı söyleyen emekli paşa” gibi hoşlukları da ekleyebilirsiniz.
Bu aşırı sıcak ve nemli zevzeklik günlerinde, bu fakire sorarsanız en ilginç konu, Çamlıca tepesine cami projesi… (Sanki Elazığ’da oturan vatandaşın çok umurundaymış gibi.)
Muhalif basın fena halde kıl kapıyor.
Çünkü cami demek, işte efendim gericilik demek, karşıdevrim demek, estek köstek. Atatürk cami mi yaptırmıştı?
Camiye karşı çıkmalarında, hem genlerine işlemiş din ve din adamı düşmanlığının, hem de “eyvah, AKP bununla gene oyları toplayacak” endişesinin etkisi var.
Otel yapılacak olsa, karşı çıkmakta gene aynı “celadeti” gösterecekler miydi?
Hem de gösterirler, çünkü hem Swissotel’e karşı çıkmışlardı, hem de seksen yıllık Çırağan mezbeleliğinin öylece bırakılmamasına… Kimi ahmak da “lüks otelin emekçi halkıma faydası yok” diye bozulur.
Bazı turist rehberleri de “tepeye çıkan turistin manzara keyfi kaçar” diye endişe ediyorlar (günümüzde geçer akça olmadığı için “Kemalist tepkilerini” belli etmemeye çalışıyorlar.)
Keşke ellerinde İstanbul’a gelen toplam turistten yüzde kaçının Çamlıca’ya çıktığını gösteren istatistik bilgi olsaydı da ortaya koysalardı…
Peki, hem camiyi gezerler, hem de manzaraya bakarlar desek… Meşrubat içmek şart mıdır?
“Şehrin siluetini bozar” diyenler, Süleymaniye’nin şehrin Bizans siluetini bozmuş olduğunu hiç düşünmezler bile.
Böyledir bizim entellerimiz. Süleyman cami yaptırınca ayakta alkışlarlar, Recep cami yaptırmak isteyince köpürürler.
Selim cami yaptırınca hayran kalırlar, Tayyip kalkışınca bozulurlar.
Ahmet cami yaptırırsa turist çeker diye sevinirler, Erdoğan cami yaptırırsa turist kaçar diye üzülürler.
Ama o Osmanlı efendim…
Eh, bu da cumhuriyet işte. Osmanlı’nın “katedral” çapında büyük ve görkemli camiler yapmış olması ne kadar kıvanç kaynağıysa, cumhuriyetin “dişe dokunur” hiçbir cami yapmamış olması da o kadar ayıptır.
Tartışacaksanız, cami yapılma ya da yapılmama keyfiyetini değil, mimari açıdan tasarımı tartışınız.
Altı minareli olacakmış, kubbesi yüz metreyi geçecekmiş…
“Osmanlı taklidi olmasın” deyin, “ama Vedat Dalokay’ın modernlik telaşıyla diktiği zevksizlik abidelerinden de olmasın” deyin… “Çağdaş İslam mimarisi nasıl olabilir”, onu tartışın… Ne bileyim, deyin bir şeyler işte estetik açıdan…
I ıh. Bula bula şunu bulmuşlar: Mimar hacıymış… Muhalif basın bunun da özellikle altını çiziyor ki okuru adama “gerici” desin… Hacıdan mimar mı olurmuş? Sinan hacca mı gitmişti?
Bu kafayla da bekle ki çıkmaz ayın son çarşambasında amigoluğunu yaptığın parti iktidara gele!

Etiketler

Bir yanıt yazın