Dünyanın parası harcanan Haliç Metro Köprüsü’nde birçok tasarım hatası, gereksiz detaylar var ve en önemlisi, metro istasyonu tam bir engelli düşmanı.
İstanbul Metrosu’nun Taksim- Yenikapı hattı açıldı. Hayırlı olsun. Bu hattın ve Bağcılar’a uzanacak ikinci hattın açılmasıyla birlikte Yenikapı şehrin en büyük transfer merkezine dönüşecek. Önce size gözlemlerimi aktarmak istiyorum:
1. Açılış galiba biraz aceleye gelmiş. Tünellerin içinde ince yapı inşaatları hâlâ devam ediyor. Rayların yakınlarına inşaat malzemeleri yığılmış. Trenler bazı noktalardan geçerken yavaşlamak zorunda kalıyor. Umarım bir kaza olmaz. İş güvenliği açısından gerekli özenin gösterilmesini dilerim.
2. Haliç Metro Köprüsü az çok tamamlanmış. Dünyanın parası harcanan bu köprüde birçok tasarım hatası, gereksiz detaylar var. Örneğin ortaya yerleştirilmesi nedeniyle istasyonu kullanmak için uzun bir rampayı çıkmak gerekiyor. İstasyonu kaplayan cam örtü gereksiz kalınlıktaki çelik konsollara tutturulmuş. Metal kaplama yüzeyler ise işçilikleri ile geçici şantiye perdesi görüntüsü veriyor.
3. Metro istasyonu tam bir engelli düşmanı. Standartlara uymayan bir inşaat olmuş. Taşıyıcı sistem farklı olsa, peronlar gidiş geliş birleşik olarak ortaya yapılsaydı, hiç olmazsa rampaların sayısı yarı yarıya azalırdı. Peronları birleştirmek için üst geçit yapılmak zorunda kalınmazdı.
4. Denizin üzerinde istasyon yapılması yöneticilerin bir fantezisi olmalı. Belki de buradan Haliç manzarasının seyredileceği varsayılmış olmalı. Eğer öyleyse söylemek gerekir ki bu istenen pek olmamış. Peronların yanlara metal kaplamalar yerleştirilmiş. İstasyonda zaman geçirilecek, manzara seyredilecek bir ortam yok.
5. Vezneciler istasyonu henüz tamamlanmamış. Oysa köprü inşaatındaki gecikmeler, arkeolojik kazılar nedeniyle geçen sürede bu istasyon çoktan tamamlanmış olmalıydı.
6. Yeni yapılan metro istasyonlarının mimari kalitesinin giderek tekâmül etmesi beklenirken, tersinin olduğu görülüyor. Yenikapı’da mimari kalitenin düşmesine karşılık, süslemeler artmış. Çevre düzenlemesi, ortaya çıkan mimari tasarımlar bu ölçekteki bir uygulamaya yakışmıyor. Bu önemli transfer merkezinin şehri mimari açıdan zenginleştirecek bir yapı olması beklenirdi. Yetkililer “Arkeolojik kazılar nedeniyle beş yıl geciktik” dediklerine göre, acaba bu süre içinde neden doğru dürüst bir proje yapılmadı? Bu alan için düzenlenen “mimarlık yarışması” ne oldu?
7. Şişhane istasyonunda gereksiz bir dolu boşluk var. Yalnızca yürüyen merdivenlerin ve uzatılan tünellerin maliyeti, işletme giderleri ile yeni bir kültür ve sanat merkezi ya da okul yapılabilirdi. Örneğin Beyoğlu Belediyesi’nin binasının yanına bir yürüyen merdiven yerleştirilebilir ve bunun onda biri kadar masrafla aynı ihtiyaç karşılanabilirdi. Bu yapıyı yeniden işlevlendirilmesi gereken bir mekân olarak görmek mümkün. Buraya yerleştirilen İSMEK mağazası (?) işportacılara bile verilse çok daha iyi görünümlü olurdu.
Diyeceksiniz ki istasyon Unkapanı tarafında yer alabilirdi. Vezneciler’e de istasyon yapılmayabilirdi. Köprü tek hatlı ve bir yay çizecek şekilde tasarlanabilirdi. Ayaklar ortada yer alabilirdi ve bir ayak daha konarak bu zarif köprü taşınabilirdi, vs. vs…. Artık bunları tartışmak için çok geç. Bu köprü tıpkı Yenikapı dolgu alanı gibi bir garabet olarak şehrin tarihine geçecek. Neden doğru dürüst tartışamadık? Büyükşehir yönetimi neredeyse bir on yıl boyunca itiraz edenlerin köprüye karşı olduklarını, bitmiş olan tünellere rağmen köprüyü engellemeye çalıştıklarını düşündü. Sorunu kamu projelerinden pay alma, rant mücadelesi gibi algıladı. Bir anekdotla bitireyim: 2000’li yılların başında Tünel Meydanı’nı inşaattan kurtarmak için mücadele verirken (bilmeyenler için söyleyeyim, az kalsın Tünel Meydanı metro girişi ve havalandırma binası inşaatı ile yok ediliyordu) önerilerimizi kendisine iletmek için Büyükşehir Belediyesi’nin genel sekreterinden (Dursun Ali Çodur) randevu aldık. Bu kişi “Siz metroyu engellemeye çalışan gruptansınız” diyerek bizi büyük hiddetle karşıladı. “Metro yapılmasın diye uğraşıyorsunuz” diye üzerimize geldi. Yardımcı olmak, hatanın önüne geçmek için geldiğimizi ısrarla söylememize rağmen az kalsın kendisinden dayak yiyecektik. Güç bela derdimizi anlattık, kendisini sakinleştirmeyi başardık ve sonuçta bir ay gece gündüz çalışarak Tünel Meydanı’nı kurtardık. Halkı bilgilendirerek, alternatifleri toplantılarla tartışmaya açarak projeyi değiştirmeyi başardık. Peki, Haliç Metro Köprüsü’nde bu neden olmadı? Bu soruyu sormaya hakkımızın olduğunu düşünüyorum. Sorunları bir güç mücadelesi gibi algılayan önyargılı siyasetçilerin proje yönetimini bilmedikleri anlaşılıyor. Önyargılar ortadan kalktığında İstanbul gibi bir şehirde çok daha iyi bir yönetim olabileceğine inanıyorum.