Sonuçları açıklandıktan sonra çokça eleştirilen Selçuk Belediyesi Kültür ve Gençlik Merkezi Yarışması'nın kolokyumu 10 Aralık Cumartesi günü yapıldı.
Kolokyum, jüri başkanı Tamer Başbuğ’un konuşmasıyla başladı. Ödül alan projelerin şartnameye uygun olmadığı üzerine yarışmaya getirilen eleştiriler doğrultusunda konuşan Başbuğ, yarışmalarda önemli olanın kurallara sahip çıkmak değil, kuralları delmek olduğunu belirterek şunları dile getirdi: “Her zaman kuralları uygulamanız, kurallara sahip çıkmanız değil; bazen de yarışmacının ne dediği üzerinden hareket etmeniz gerekiyor. Yarışmalara profesyonel olarak giren ekipler bunu bilirler. O yüzden de bu tip eleştiriler yapmazlar. Onlar bilirler ki, yarışmaların kendisi bizatihi kuralları delmek için kurulur. Başka türlü var olamazsınız. Yarışma deneyimi bu yüzden önemlidir. Eğer yarışmanın ruhunu okuyamıyorsanız imar yönetmeliklerine veya ağaçlara takılırsınız. Önemli olan genç mimarların bu yarışmadaki ruhu iyi okuyabilmeleridir. “
Gelen projelerin çoğunun aynı şemayı taşıdığını, bu noktada jüride hayal kırıklığı yarattıklarını belirten Başbuğ, sözlerine şöyle devam etti: “260 proje içinde kavramsal açıdan farklı şeyler bekliyorduk. Arazi ve program serbestti, kısıtlayıcı hiçbir şey yoktu. Bütün yarışmacılar ertesi gün uygulanacakmış gibi proje yapmaya kalkmışlar, 150 proje aynı şemadan hareket etmişti.”
Kolokyum katılımcılarından Ömer Yılmaz söz alarak, bu kadar fazla katılımın olduğu bir yarışmaya jürinin iyi hazırlanamadığı, çok iyi bir raportörlük hizmeti alınmadığı sürece projelerin 3 günde incelenmesinin imkansız olduğu yorumunda bulundu.
Bunun üzerine Tamer Başbuğ şöyle cevap verdi: “Yarışma inceleme tekniği vardır. Normal proje gibi bakamazsınız, kıyaslamalı bakarsınız. Her elemede farklı kategorilere bakarsınız. Mesela 1. elemede veya 2. elemede projenin başında 1 saniye bile durmanız yeterlidir çünkü onun kriterleri öyledir. Bütün elemelerin kendine has özellikleri vardır. Hangi jüri olursa olsun 3 günden fazla proje değerlendirmez. Çünkü geriye dönüşler olmaya başlar, bu da kararları çelişkiye düşürür. Biz bu konuda deneyimli bir jüriydik.”
Kolokyum katılımcılarından Sinan Alper, 1. Ödüllü projede ağaçların korunmaması ve çekme mesafelerindeki esneklik üzerine jürinin ne düşündüğünü sordu. Soruyu yanıtlayan Tamer Başbuğ, “Profesyonel jüriler şartnamede şunu istiyoruz bunu istiyoruz demezler, yarışmacıya bırakırlar. Çünkü fikrin oradan gelmesi gerekir. Ağaçlar konusunda çok rahat düzeltilebilecek bir durumla karşı karşıyayız. Biz projeyi mimari değerlerinden dolayı seçiyoruz. Biz ne ağaçların ne de çekme mesafesinin projeye herhangi bir avantaj getirmediğini, mimari konseptin çok daha önemli olduğunu düşünerek bu projeyi seçtik.” dedi.
Jüri üyelerinden Deniz Dokgöz internette yapılan yorumları takip ettiklerini belirterek jürinin değerlendirmesine dair şunları söyledi: “Hiç olmayan bir ihtiyaç programı vardı: Açık hava sineması. Bu ihtiyacın farklı şekilde yorumlanabileceğini düşünüyorduk ama hayal kırıklığına uğradık. Zaten olabilecek tasarımların açık hava sineması başlığıyla verildiğini görüyoruz. 1. projede böyle bir durum yok. Projeyi oluşturan şey açık hava sinemasının varlığı. Eleştirileri yazan arkadaşlara, bundan sonraki yarışmalar içini önerim şu: Yarışmalarda çetele yok, gelen projeleri de böyle bir çetele üzerinden değerlendiremezsiniz. Değerlendirirseniz o zaman iyi fikirleri çöpe atmak zorunda kalırsınız.”
Kolokyum katılımcılarından Ülkü İnceköse söz alarak şunları söyledi: “Gerçekten fikrini ortaya koymak isteyen, sadece yapı yapmak derdinde olmayan mimarlardır yarışmaya girenler. Şartname ve soru cevap üzerinden yarışmaya giren mimar tabii ki 10 metre çekme mesafesini, ağaçları önemsemek zorundadır. Çünkü sizlere altı çizilerek sorulmuştur. Cevaplarda ise çok dikkat edilmesi gerektiği söyleniyor. Hal böyleyken, resmi olarak onaylanmış bir durum, nasıl ‘çok rahatlıkla esnetilebilir’ deniyor?”
Cevap veren Tamer Başbuğ, bunun tamamen risk almak olduğunu belirterek şöyle dedi: ” Yarışmaya girip girmemenizde jüri de bir kriterdir; jüriyi beğenmez, girmezsiniz. Biz mekanik bir grup değiliz. 5 benzemez bir araya geliyor ve kendi değerlendirmeleri çerçevesinde bir karara varıyor. Seçim işi matematiksel bir durum değildir, jürinin haletiruhiyesine, iklimine, her şeye göre değişir.”
Kolokyumun tamamını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.
20 yorum
Bence başlık “….yarışmaların kendisi bizatihi kuralları delmek için kurulur” olsaydı, kolokyumun daha iyi bir özeti olurdu. Her ne kadar katılmasam da, bu yarışma jürisinin düşüncesi buydu ve bütün sorular bu eksende cevaplandı.
“Eğer yarışmanın ruhunu okuyamıyorsanız imar yönetmeliklerine veya ağaçlara takılırsınız.”
“Biz bu konuda deneyimli bir jüriydik.”
“… 1. elemede veya 2. elemede projenin başında 1 saniye bile durmanız yeterlidir…”
“Yarışmaya girip girmemenizde jüri de bir kriterdir; jüriyi beğenmez, girmezsiniz”
‘Ey Avrupa!!! Sen kimsin? Biz biliriz biz!’ de diyecekmiş, zaman yetmemiş.
Hala şu sorunun cevabını alamadım; ”8m’lik çekme sınırı ihlalini ne zaman farkettiniz?”
Neden önemli bir soru olduğunu düşünmemin sebebi ise şu şekilde;
Jüri kolokyumda söz konusu 8 metrenin yarışmacıya bir avantaj sağlamadığını belirtti ve tüm savunmasını biz projeyi bu gözle değerlendirdiğimiz için seçtik ifadelerini kullandı. Bu şekilde bir değerlendirme yapabilmeleri için bu ihlali jüri sırasında farketmiş olmaları gerekirdi, fakat ısrarla ne zaman farkettiğimizin bir önemi yok denildi… Eğer sonrasında farkedildi ise kolokyumda düşünülüp ”üretilmiş” cevaplar üzerinden tartıştık. Risk alınması gerekliliği vurgulandı fakat burada risk mevcut çekme hattını manüpile etmeden yapını hattın dışına çıkarmaktır, yapıyı 8 metre genişleterek tatlı su kurnazlığı yapmak değildir. Sınırın kaldırımlardan alındığına dair bir düşünce öne sunuldu, fakat ödül grubunun yaptığı açıklamada bu şekilde bir hata yapıldığı ifadesi yer almadı, aksine ‘biz Agora lekesini burda görmek istedik ve yaptık” denildi. Aynı fikri uygulamaya çalışıp, ki yaklaşık 30 proje vardı, şartnameye uyarak plan kurgusunu zorlayan ve bu sebeple elenen yarışma ekiplerine büyük haksızlık yapıldığını düşünmekteyim. Ayrıca daha önemlisi ise jürinin herkes için eşit koşullar sağlama görevini atlayarak karar aldığı kanısındayım. Yarışma kulvarı gibi değerli kıldığımız bir alanda eşitlik kavramının başat girdi olarak değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
NOT1: Gerçekten jüri sırasında farkedilmiş olsaydı, 8m’nin gerçekten çok büyük bir avantaj sağladığını deneyimli jüri üyesi arkadaşlarımızın farketmemesi mümkün değil. Zemin oturumunda yaklaşık 1000 m2 fazla kullanımın bişeyi değiştirmez olarak indirgenmesi mümkün değildir.
NOT2: Bir aks büyütülmüş olması sebebi ile 8m ifadesini kullanıyorum gerçek farklılık ise 7.30m’dir
çok yazık, çok talihsiz açıklamalar olmuş.
Jüri oturmuş ne yapsak da kolokyumda zeytinyağı gibi üste çıksak diye kafa yormuş ve gerçekten içler acısı bu açıklamayı layık görmüş bizlere. Tabi bu durumda daha iyi bir açıklama beklenmiyordu zaten. Kurallar yoksa soru cevap niye var o zaman? Buradaki komediyi yabancı bir mimara izah edemezsiniz. Der ki, ama ağaçları kesmeyin dediler. Nasıl olur da inşaat alanını hiçe sayarsınız der. Jüri kendiyele çelişiyor, yani kendi kendini karar makamı olmaktan çıkarmış bu açıklamayla ama farkında değil.
Bilgisi olanlara soruyorum: İlgili Mimarlar Odası’ndan bir yetkili veya gözlemci, danışman jüride yer almakta ya da kolokyuma katılmakta mıdır prosedür olarak? Böyle bir denetleme görevi üstlenmekte mi odalar?
Sonuçlardan sonra yapılan tartışmaları izledim ve şimdi de kolokyumda jüri tarafından yapılan açıklamaları okudum ve dinledim. Kolokyuma yurtdışında olduğum için katılamadım. Eğer okuyorlarsa ifade ettikleri yarışma ortamına, kültürüne katkı adına jüri üyelerinin cevaplarını (herkesin okuyabileceği bir biçimde) duymayı isterim.
Öncelikle jüri başkanı iyi niyetlerle genç mimarların katılımını arttırmak adına istenilenleri basit tuttuklarını ve uygulama ve avan proje farkını açıkladıktan sonra yapıma/inşaata yönelik değil de özgün fikirlere yönelik ödüller verdiklerini belirtiyor. O halde neden bu amaçlara daha uygun bir formatı olan FİKİR PROJESİ YARIŞMASI düzenlenmedi?
Fikir projesi yarışması düzenlemeyip, Kamu İhale Kanunu içerisinde sınırları tanımlanan bir mimari proje yarışması düzenleniyor. Yarışma şartnamesinde ve soru cevaplarda ISRARLA ağaçların korunması gerektiği defalarca belirtiliyor. İmar yönetmeliklerinin dolayısıyla kent hakkı olgusunun gereği olan çekme mesafeleri yarışmacılara belgeleriyle veriliyor. Bu şartlarda; yarışmaya katılanlardan ağaçları ve çekme mesafelerini dikkate almamalarını, “esnetmelerini” nasıl beklersiniz?
Kolokyumda jurinin tutumundan hareketle, önce şartnameye ardından da soru cevaplara şu ifadeler yazılabilirdi; “Biz jüri olarak ağaçların korunmasını pek önemsemiyoruz eğer fikrinizin çok iyi olduğunu düşünüyorsanız ağaçları ve çekme mesafesini dikkate almayabilirsiniz” ya da kısaca “yarışmacıya bırakılmıştır”. Neden yazılmadı?
Yarışmanın açılmasına dayanak teşkil eden bir yasa var ve bu dayanak, yani Kamu İhale Kanunu kurallarını –beğenmesek de- açıkça tanımlar. Bu yarışma değerlendirme süreci düpedüz bu yasaya aykırı değil midir?
Ayrıca, kendi ifadeleriyle yüzlerce yarışmaya girmiş, mimarlık hayatına kazandıkları yarışmalarla başlamış Sayın Tamer Başbuğ ve Deniz Dokgöz, kazandıkları kimi yarışmaları kuralları, şartnameleri, imar yönetmeliklerini benzer şekilde “esneterek” mi kazandılar? Bu tavrı, bu kolokyum vasıtasıyla bütün yeni mezun genç mimarlara da mı öneriyorlar? Bu tavır çokça tartışılan imar talanları, tarihi-doğal değerleri korumaya yönelik hassasiyetler açısından değerlendirildiğinde sağlıksız değil midir? Yani; mimari projeler “fikirleri iyi” diye imar kurallarını hiçe saymamızı, doğal değerleri yıkıp kesmemizi meşrulaştırabilirler mi?
Aynı şekilde, kendi katıldıkları yarışmaların jüri ekipleri projelerinin 1 saniye içinde değerini anlayıp anlamadıklarını ifade etselerdi ne düşünürlerdi? Bu yaklaşım hangi mantık çerçevesinde kabul edilebilir? “1 saniyede 1. ve 2. Turu inceleme” tekniğini detaylı olarak açıklayabilirler mi? Kolokyumda kolayca dillendirdikleri bu ifadelerin, bu yarışmayla mimarlık hayatına katılacak genç insanlar için ne kadar güven ve inanç kırıcı olabileceğini düşündüler mi?
Son zamanlarda yarışmalara katılan projelerin çeşitli kalıp ve şemalar içinde üretildiği ifade ediliyor. Aynı şekilde son zamanlarda yarışmaları değerlendiren juri üyeleri de benzer kalıp ve şemalar yoluyla değerlendirmiyor mu projeleri? Defalarca juri üyeliği yaptığınızı da söylüyorsunuz “İnşa Edilebilirlik değil Fikire önem vermek”, “Konsepte ödül vermek”, “Yarışmanın ruhu”, “Cesur davranmak, Risk almak”, “İlk turda bütün projeleri değerli bulup 2. tura geçirmek” gibi sevimli, havalı kavramlar aslında içleri boş, monoton, niteliksiz değerlendirme kalıpları değil mi?
Sayın Deniz Dokgöz, tartışmaların medyaya kayarak azaldığını, kolokyumların değersizleştiğini ifade ediyor, fakat aksine tartışma zeminleri bu şekilde artıyor. Burası da “abartılmadığı ve suistimal edilmediği sürece” farklı ve değerli imkânlar sunan kamusal bir mecra. Umuyoruz, sorularımıza cevap bulabiliriz de bu tartışmalar daha sonraki yarışmalar için faydalı olur.
Cem Bey, sorunuza cevaben, Yarışmalar yönetmeliği, 5. Bölüm, Madde 18’de bahsedildiği üzere:
“Asli jüri üyelerinin; beş (5) kişilik jürilerde en az biri, yedi (7) kişilik jürilerde en az ikisi, yedek jüri üyelerinin ise en az biri Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin ilgili meslek odasından istenecek iki katı aday listesinden idarelerce seçilerek atanır.” Odalar her yarışmadan haberdar haliyle fakat atanan kişiler gözlemci ya da denetçi rolünde değiller sadece jüri görevi üstleniyorlar. Örneğin bu yarışma kolokyumunda (öğrenmek istersiniz belki diye söylüyorum) Mimarlar Odası Genel Sekreteri moderatördü ve Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nden yetkililer de kolokyumu takip ediyordu.
Hamit Mustafa Karcıoğlu için: Bu yarışma Kamu İhale Kanunu’na bağlı Yarışmalar Yönetmeliği (uzun bir adı var.) çerçevesinde açıldı. Tüm kamu kurumu yarışmaları gibi. Oda yönetmeliğinin burada bir geçerliliği yok.
Cem Y. için: Tamer Başbuğ, MO İzmir Şubesi’nin 2 eski başkanı; kolokyumu yöneten Hasan Topal MO İzmir Şubesi’nin bir önceki başkanı ve şu an Merkez Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Sekreteri; izleyiciler arasında MO İzmir Şubesi’nin şu anki başkanı ve genel sekreteri vardı.
Teşekkürler bilgiler için Sinan Bey, Ömer Bey.
açık bir şekilde, MİMARLIK, PEYZAJ MİMARLIĞI, MÜHENDİSLİK, KENTSEL TASARIM
PROJELERİ, ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA VE GÜZEL SANAT
ESERLERİ YARIŞMALARI YÖNETMELİĞİ’nde yazıyor:
https://goo.gl/Pi6mcc
Ne yazıyor. Neden link paylaşıyorsunuz? İki kelime arasan çıkar zaten o paylaştığınız link. Bir mesajınız varsa neden yazmıyorsunuz!
Sosyal medya ve yorum cesareti diye bir şey türedi. Biz de böyle yetiştik ama sahada da olurduk hep. Neyi okumadım söyle bakayım.
Bakınız, bir diğer tartışılması gereken anlamsız klişe de “jüriyi beğenmezseniz girmeyiniz” mantığı. Genç bir meslektaşınız olarak, görece özgür, bin bir zorlukla ve çok nadiren yapabildiğim yarışma üretimlerime “jüriyi beğenip beğenmeme” gibi saçma bir gerekçeyle ket vurmak istemiyorum. Jüride yer alan üyelerin kişisel karakterlerinin, beğenilerinin üretimlerimi yaparken belirleyici olmasını istemiyorum. (Belki de son zamanlarda fazlaca konuşulan yarışma projelerinde aynılaşmanın sebeplerinden biri de bu olabilir) Böyle bir açıklamayı, saçma olmasını bir kenara bırakalım, bir jüri başkanının kolokyumda keyfi bir şekilde dillendirmeye hakkı olmadığını düşünüyorum.
Yarışmaya katılacak bir ekipler şartnameyi eline aldığında, jürinin zaten bilgi ve birikimlerine güvenilen, sağduyu sahibi ve hazırlanan projeleri eşit hak ve hukuk çerçevesinde değerlendirebilecek kimselerden seçildiğini kabul ediyor, güveniyor ve üretiyor. Sayın Tamer Başbuğ’un bu ifadeleri açılan yarışmaların ve jüri kurumunun güvenilirliği açısından çok talihsiz ifadeler.
Ayrıca, bu açıklamalar Sayın Tamer Başbuğ’un kendisi için de talihsiz. Bundan sonra Sayın Tamer Başbuğ’un jüri olacağı yarışmalara girmeyelim mi? Bu ifadelerden bunu mu anlamalıyız?
Daha vahimi, bu garip açıklamalarla Türkiye’deki yarışma kültürüne, birikimine ve geleceğine ihanet etmiş olmuyor musunuz?
Pekala Hamit Bey, paylaşımınız ve Tamer Bey’in açıklamalarına bakıldığında kanunlara uymayan bir yarışma değerlendirme süreci olmuş diyebiliyoruz, doğru mu? Bu noktadan sonra kim ne yapabilir, bunu tartışmakta fayda olabilir diye düşünüyorum.
Yarışma deģerlendirme sürecinin kanunlara aykırı olduğunu hangi merci teyit edip, kime yaptırım uygular? Böyle bir takip süreci bireysel şikayet olmaksızın başlar mı, yoksa birilerinin şikayetçi mi olması gerekiyor resmi olarak? Şikayetçi olmak için bu değerlendirme sürecinin mağduru olmak gerekiyor mu, yoksa sürece dahil olmamış biri de bu konuda şikayetçi olabiliyor mu? Bu konularda bilgisi ve tecrubesi olan var mıdır? Dahası, bu yarışma için bu kadar yazıyoruz ama şikayet konusunda somut bir adım atan var mı? Yoksa birileri bu yazdıklarımızı okur da birşeyler yapar diye mi umuyoruz?
kibarca ve kısaca cevap vermek istiyorum. Arkitera’yı her zaman karşılıklı bireysel yorumların üzerinde bir yer olarak görmüşümdür, ancak soru sorulduğu için nezaket gereği cevap veriyorum.
Gözlemlediğim kadarıyla herkes belli bir otokontrol ve medeni bir ifadeyle bu ara yüzün hakkını vermeye çalışmış – sonuçta kimse anonim değil ve sonuçta arkitera’nın da ara yüzü yorum yazabilme özgürlüğünü tanıyacak şekilde tasarlanmış; böyle olmaya dabilirdi.
Link’i paylaşmamın 3 nedeni vardı:
1. Erişim rahatlığı için
2. Herkes okurken farklı noktalara odaklanabilir.
3. Ne kadar açıkça yazılmış bir yönetmelik de olsa, bir bütünün içinden parçalar çekip çıkarmak istemedim.
Zaten bir önceki yorumumda açıklamaların çok talihsiz olduğunu belirtmiştim.
Ömer Bey’in niyetinin, yaptığım yorumu yapıcı bir şekilde açmak ve zenginleştirmek mi olduğunu yoksa hırçın bir ifadeyle kurulan bir kontrol unsuru mu olduğunu açıklamasından anlamadım. Kendisini tanımam. Ancak tabii ki de yazılı yorum yapılan tüm ortamlarda bu niyet muğlaklığının olması doğaldır.
O yüzden lütfen arkitera’nın bireyler üstü platform olarak kalmasını sağlamak için konuya odaklanmaya devam edelim. Burada bu kadar yer kapladığım içinse herkesten özür diliyorum. Yapıcı ve nazik olmaya çalıştığımı umarım ifade edebilmişimdir.
Herkese keyifli çalışmalar.
Tolgay Bey,
Güya bana söz söylemeye çalışarak yer kaplamış ve hiçbir şey söylememiş durumdasınız. Kanunun hangi maddesinden alıntı yaptığınızı verseniz özür dilemenize de gerek kalmazdı yer de kaplamazdınız.
Kanunlara aykırı davranmışlardır demek bu kadar kolay olamamalı. Ya da bugünün Türkiye’sinde her şey gibi bu da olabilir, oluyor. Varsa aykırı olduğunu düşündüğünüz nokta açıklayıcı bir şekilde yazmanız, hukukçu görüşü edinip konuyu açmanız gerekir. Ha yok öyle bir ilişkim diyorsanız, onu da belirtir, acaba öyle mi oldu, sizlerle tartışmak istiyorum konuyu diye ortaya atabilirsiniz. Ama yine yönetmeliğin şu maddesinin şurasına aykırı dersiniz. Mimarlar Odası Yönetmeliği’nde alıntı yapıp ona verilen cevaba zaten o da bu da aynı demezsiniz.
“Jüri değerlendirme çalışmaları esnasında şartname ve programda değişiklik yapmaya ve seçim sırasında şartname ve programdan ayrılmaya yetkili değildir.” Maddesi ise vurgulamak istediğiniz, bunun tartışması sandığınız kadar basit değil. Ne programda değişiklik yapmış ne de şartnameden ayrılmış bir jüriden bahsediyoruz çünkü… Eğer tartışma buradan yürürse uzun uzun açarım dileyenler için kendi görüşümü.
Emre Bey,
Tamer Bey’in açıklamasının ardında gizli olarak 262 kişi jüriyi beğendi ve girdi var. Bu açıklamanın benzerini oturum yöneticisi “arkadaş” hem oturum sonunda hem de kolokyum tartışmalarında ayrıca bağımsız yönetici sıfatıyla aktardı. Yani bu konu kolokyumun vurgulanan bir tarafıydı. Ben de katılıyorum. Şu koşulların bir araya gelmesi ile bu yarışmada katılım yükseldi ve yüksek katılım tartışmaların bu kadar alevli geçmesine neden oldu.
– Küçük ve uzun süredir çıkanlara göre farklı bir yapısal program.
– Jüri kompozisyonu.
– Küçük yapıya göre ödüllerin yüksek olması. (Çaycuma Havuz yarışmasında ödüller toplamından proje başına düşen 342 TL; Selçuk’ta bu rakam 592 TL)
– Selçuk. Belediye Başkanı da vurguladı. Gerçekten Selçuk’ta yapılmış olması ayrı bir değer. Spesifik olarak yarışma arsasının kendi verilerinin zayıflığına karşı.
– Ortamda yarışma olmaması. Selçuk Yarışması devam ederken önünde arkasında kendisini etkileyecek yarışma yoktu.
Görev olarak belirlediğim işlerden birisi Türkiye’de Yarışmayla Yap’tan numara almış tüm yarışmaların kolokyumlarını takip etmek. 2016’nın yoğun takvimi jüri üyesi olduğum yarışmaların bazılarının bile kolokyumlarını izleyememe neden oldu. Ama Selçuk Yarışması kolokyumunu merak ediyordum. Merak ediyordum çünkü Arkiter com da yaratılan büyük tartışmanın salonda bir karşılığı olup olmayacağını görmek istiyordum. Gidip izledim. Kolokyumda ilk soruyu konu açılsın diye biraz da ana konulara girmeyen bir söz ile ben aldım. Bir süre gerçekten ilk sözü alacak kimse bulunamadı salondan.
Sonrasındaki tartışmalarda da söz alan 3-4 kişiyi geçmedi. Çekme mesafesi ve ağaçların kesilmesi ile ilgili söz alan ise bunun yarısı idi. Kolokyum da söz almak isteyen, el kaldıran, söz almak için adeta çırpınan çok sayıda izleyici vardı da onlara söz verilmedi şeklinde bitmedi. Doğal olarak sönümlendi.
Tartışmalarda sıkça dile getiriliyor: “Zaten bir sürü para harcadım, bir de kolokyuma gidip para harcayamam.” Mesela “bir sürü zaman ve para harcadım bir de maket yapamam” diyebiliyor musunuz. Yarışmanın yazılı kuralı olduğu için yapıyorsunuz. İlla yazılı mı olması gerekiyor kolokyuma katılmak. Kolokyum yarışmanın bir parçası. Orada sadece kendi o projeniz için olmuyorsunuz. Aynı zamanda sonra yapılacak yarışmalar için tartışmaya katkı sağlayarak yarışma ortamını geliştiriyorsunuz. Daha önce de söyledim, elbette burada da yazalım, bol bol tartışalım. Ama bunlar kolokyuma gelmemeyi gerektirmez.
Kolokyuma dahi katılmayıp sonra hukuk falan demek bence çok garip.
Ömer Bey,
‘Jürinin programda değişiklik yapması veya şartnameden ayrılması’, şartnamede eklerinde ve soru cevaplarda istenen ilkelere uyulmaması durumunu kapsamaz mı? (Bilgi edinmek için soruyorum)
Soru yanıtlar şartnamenin ayrılmaz bir parçası, bunda bir sorun yok.
Lakin şartnameye uygun davranmak meselesini tartışmak o kadar basit değil. Yarışmalar siyah ve beyazlardan oluşmuyor. Kriterler sıralayıp puan verilen bir değerlendirme süreci değil tasarım yarışmaları. Ya da jüri üyelerinin birbirlerinden bağımsız puan verdikleri bir süreç değil, uzun bir değerlendirme ve müzakere süreci. Bu süreç sonunda da pek çok olumlu olumsuz bir arada tartılıyor.
Jürinin soru cevapta o kadar katı yanıt verdikten sonra tavrı hiç kuşkusuz hatalı. Ama bunu derhal hukuken hatalı dava açalıma getirmek ne kadar doğru?
Selçuk Belediyesi bir yarışma açmış, bir daha açabilir. Dava açılınca öteki belediyelere yarışma açma diyebilir öyle konuştuğumuzda gelen yanıt şu. “Bir defa dava açılsın artık, bundan sonra hiç değilse düzelir, hiç değilse yarışmalar adına iyi bir iş yapılmış olur.”
Yeniden soruyorum madem yarışmaları bu kadar seviyoruz, kolokyumlara neden katılmıyoruz?