Bizim yeni havaalanı ihalesi İngiltere'de de yankı yaptı.
The Times gazetesinin ekonomi sayfası soruyor: Bin yıldan eski kentinizin havaalanı artık kapasitesini aşmışsa ne yaparsınız? Sonra da yanıtı vermiş: Londra’da iseniz karar veremezsiniz, komisyon kurarsınız, sonra da komisyonun bulgularını yayınlamasını yasaklarsınız. Türkiye ise ileri görüşlülük gösterip yeni havaalanı yapıyor.
Yorumda İstanbul’un yeni havaalanı 2018’de hizmete girdiğinde Londra’nın hâlâ ne yapsak? Acaba kapasite mi artırsak? diye tartışmaya devam edeceği tahmin edildi.
Üstelik İstanbul’un böylece aktarma durağı olma yolunda önemli adım atacağı ve Heathrow’un durak özelliğinin zamanla azalacağı vurgulandı.
Londra Belediye Başkanı ve uzaktan kuzenimiz Boris Johnson, İstanbul’dan Londra’ya gelince -Birinci dünyadan kalkıp üçüncü dünyaya gelmiş gibi oldum- demişti… İstanbul bu haliyle bile çoğu gelişmiş ülke havaalanından önde. Yeni inşaat bitince, daha da öne çıkacak.
Bu arada İngiltere, Türkiye’nin ucuz kredilerden yararlandığını, dünya düşük faizli parayla doluyken, İngiliz yatırımcının bu olanaklardan uzak durduğunu belirtiyor.
Yani, Türkiye’nin büyük projeleri dünyanın gündeminde. Bu projelerin sayısı arttıkça, daha da iyi olacak. Hep dediğimiz gibi: Daha fazla yatırım göz çıkarmaz, nazar keser, iş ve aş yaratır, ekonomik büyüme sağlar.
Proje büyük, yatırım da külliyatlı olunca, konuşan çok oluyor.
Fiji’nin bir ada-ülke olduğunu biliyoruz da, -haritada yerini bul- deseler bulamazdık. Neyse ki internet bulup getiriyor. Zaten okyanusta bir nokta… Avustralya’nın da doğusunda, ABD ile Avustralya arasında. İki taraftan bakınca, Asya’ya daha yakın. Yakın dememiz, lafın gelişi. Uçakla Fiji’den Avustralya 4.5 saat, Japonya 9 saat, San Francisco 11 saat. Fiji okyanusta bir nokta… 800 bin nüfusu vardır, BM’nin Barış Gücü’ne asker verir. Bir de Amerika’da Fiji Suyu diye şişe suyu satarlar. İçenler suyun çok uzaktan geldiğini bilir, ama yerini çıkaramaz. Fiji, adada çıkan suyu şişeleyip epey fiyatla ABD’ye satıyor.
Bu ada-ülkenin gazetesi önceki gün Türkiye ile Japonya’nın nükleer santral konusunda anlaştıklarını yazdı. Ayrıntılı bir haber yayınladı. Haberi gerçi ajanstan almışlar, ama o haberin okuru ilgilendirediğini düşünmüşler ki, baskıya sokmuşlar. Bizim nükleer anlaşma ile ilgilenecek ülkeler arasında Fiji’yi tahmin edemezdik. Dünya zaten küçüktü, küresel dünya daha da küçük.
Türkiye-Japonya nükleer anlaşmasıyla ilgilenen bir ülke daha var, o da Güney Kore… Kore’nin ilgilenmesi normal, çünkü projeye taraf oldular, sonra kenarda kaldılar. Anlaşılıyor ki, Sinop projesini Japonya’ya kaptırmak Kore’yi üzmüş. Kore hükümetinden bir yetkili, yerel medyaya ‘Japonya, Türkiye’ye daha iyi finansman paketi verdiği için kazandı’ dedi.
Kore, proje finansmanında yeterince yaratıcı olmadığını ve bu yüzden dış rekabette geride kaldığını düşünüyor. Ayrıca, finansal paket yapmakta başarısız olduğunu, bunu aşmak için bütün resmi kurumların Japonya gibi ortak çalışması gerektiğini düşünüyor. Bütün bunlar Sinop projesinin kaptırılmasının etkisi.
Yine Kore, Japonya’nın Türkiye’ye çok düşük faizle kredi açtığını, Japonya’nın mali kaynaklarına Kore elektrik şirketinin sahip olmadığını düşünüyor. Ona da çare arayacaklarmış. Ancak Japonya’nın yen basması ve sıfır faizi ile Kore’nin baş etmesi zor. Öte yanda Kore, 2009’da BAE’de santral ihalesini Japonya’yı geçerek kazandığını, bu kez ise Sinop santralinde Japonya’nın Kore’yi geçtiğini vurguluyor. Onların hesabı da deplasmanlı turnuva gibi.