Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle, kampüslerin bulunduğu Hisarüstü mahallesi halkı, direnişi sürdürdükleri forumlarla yeniden biraraya geldi.
İstanbul’un Sarıyer ve Beşiktaş ilçelerinin sınırında bulunan Boğaziçi Üniversitesi’nin ana kampüsleri, Rumeli Hisarüstü mahallesiyle yanyana bulunuyor. Kalabalık bir öğrenci nüfusuyla temas halinde bulunan mahalle, öğrencilerle uzun yıllardır çok sınırlı bir iletişim içerisinde. Üniversiteye yakın mesafede ev tutmak isteyen öğrencilere evlerini kiralayan mahalle halkıyla öğrenciler arasındaki ilişki, çoğu zaman “ev sahibi-kiracı” geriliminin izlerini taşıyordu. Bu ilişki dışında mahallenin büyük bir nüfusunun ise öğrencilerle iletişimi yok denecek kadar azdı. Gezi Parkı’yla başlayan ve tüm ülkeye yayılan direnişin yarattığı ilginç etkileşimlerden birisi Hisarüstü Mahallesi’nde oldu. Mahallenin hemen yanında bulunan ve Doğatepe Parkı’nda başlayan forumlar, direnişçi öğrencilerle, mahalle halkını biraraya getirdi.
Hisarüstü Mahallesi 70’li yılların sonlarına doğru sol siyasetin hakim olduğu bir gecekondu mahallesi olarak kuruldu. 80’lerden sonra gecekondu temalı film çekimlerine en fazla ev sahipliği yapan mahallelerdendir. Alevi nüfusun ağırlıkta olduğu yerleşim, politik tercihleri bakımından canlılığını hep korusa da, toplumdaki siyasi hareketsizliğin etkisi bu mahallede de hissedildi. Zaman zaman “tehlikeli varoş mahallesi” olarak, ya da kiracı öğrencileri zorlayan ev sahipleriyle anılan mahalle, aslında ülkedeki çürümenin etkisini her mahalle gibi yaşıyordu. Haziran direnişiyle yeniden ayağa kalkan mahalleli ve eylemlere aktif olarak destek veren Boğaziçili öğrenciler arasında kurulan ilişki, paranın kirini taşıyan toplumsal temasın yenilenmesine de kapı araladı. Son olarak 2 Temmuz Sivas Katliamı anmasında, çürümüş toplumsal ilişkilerin üstesinden nasıl gelineceğinin de fotoğrafı çekilmiş oldu.
Mahalleli, öğrencilerden çok şey öğrendiklerini belirterek, öğrencilerin konuşmalarını da büyük bir dikkatle dinliyor. Forumların başladığı ilk gün eski bir mahalleli eline mikrofonu alıp; “Buradaki yolları Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrenciler yapmıştı elleriyle, tırnaklarıyla zamanında. Bizim mahallemizde yol yoktu. Onlar sayesinde rahat etmiştik. Biz bu dayanışmayı, bu bağı unutmuştuk, şimdi yine yan yanayız yine hatırladık” diye 60’lı yılları anıyor.
Üniversiteliler ise mahalleliyle bu kadar yakın olmalarından, onlarla konuşup, birlikte hareket etmekten ötürü çok mutlular. Birlikte enerjilerinin çok daha fazla arttığını belirten öğrenciler, Doğatepe Park Dayanışması’nın Halk Meclisi kurma kararı almasının ardından haftada bir buluşmak için oylama yaparken, mahallelinin “bir gün çok az, direnişi bırkamış gibi olmayalım” diyerek toplanma günlerini arttırma çabalarına çok sevinmişler. Üniversite öğrencilerinini ve mahalleninin bir arada Sivas Katliamı’nı anmak için yaptıkları etkinik esnasında, mahalle halkı ve üniversite öğrencileri ile konuştuk.
Zimmet Kara- Mahalle sakini:
Biz her zaman gençleri destekliyorduk. Forumlarda konuşmalar da iyi gidiyor. Gençler bizi aydınlatıyor, anlatıyorlar, video gösterimleri yapılıyor. Genel arkadaşlar güzel konuşmalar yapılıyor, burada yaşayanlar bunu görüyorlar. Bugün Sivas anması da yapılıyor, gençlere çok teşekkür ediyoruz. Biz onlardan daha çok şeyler bekliyoruz. Yani bu “90 kuşağı” gençler bize çok şeyler öğretti. Ben hep asalak, bilgisayar başında tüm vaktini öldüren, bir işe yaramaz olduklarını söylüyordum, benim de bir oğlum var. Ama bunun böyle olmadığını bize çok güzel bir şekilde öğrettiler. Bundan dolayı çok mutluyuz, bütün halk olarak. Yani bu çocukların anneleri olarak çok mutluyuz, gurur duyuyoruz gençlerle. Bundan sonra gençler ne yaparsa hep beraber arkalarındayız.
Güler Güner- Mahalleli:
Daha önce gençlerle böyle bir birlikteliğimiz yoktu. Gezi Parkı’ndan sonra çok gelişti ilişkilerimiz. Forumlar çok öğretici oluyor, burada bilmediğimiz şeyleri öğreniyoruz. Gençlere umudumuz arttı, çok güzel bir gençlik bekliyoruz. Sonuna kadar arkasındayız gençlerin, sonuna kadar mücadeleye devam. Her şey geleceğimiz için…
Leyla Zerenoğlu- Mahalleli:
3 yıldır bu mahallede oturuyorum. Benim oğlum da burada üniversite öğrencisi ama genel olarak benim ve komşularımın da görüşü şu: Çocuklar güzeller, sıcaklar, çoğu zaten komşusu, üniversite duvarla sınırlı değil, bu mahallenin bir parçası onlar da. Bir çok şeye koşturduklarını görüyorduk. Ama mahallede daha çok çocuğu ilkokula gidenler tanıyordu. Çünkü üniversite öğrencilerinin çocuklara ücretsiz ders verdikleri çalışmaları vardı. Çocukları küçük olanlar daha çok tanıyordu. Gezi Parkı direnişi sonrasında şimdi mahalleli üniversite öğrencilerinin o pırıltısını gördüler. Çünkü her gün tencere tava ile koştururken beraberiz. İşte buraya sandalye taşıyorlar, her şeyi hazırlıyorlar, çok bilgililer, paylaşıyorlar sürekli, hiç yorulmuyorlar. Gezi Direnişi en çok bizlere dayanışmayı öğretti, direnmeyi, korkmamayı, paylaşmayı, ve gülümsetmeyi öğretti. Bu kadar acının içinde gülebilmeyi sağladı, umut oldu. Mahalleli olarak çok heyecanlıyız. Özellikle forumların başladığı ilk günler. Kalabalık olduğundan herkesin iki dakika konuşmaya hakkı vardı. O iki dakikaya nasıl sığacağımızı bilemedik, kendimizi anlatamayacağız diye endişe ettik. Çok dolmuşuz çünkü. Acının üzerine birlikteliğimizle çıkıyoruz, bu çok güzel bir duygu.
Yılmaz Şimşek- Mahalleli:
41 yıldır Hisarüstü’nde oturuyorum. Bu mahallenin eskiye dönük bir yapısı var. Soldan gelen bir yapısı var, her birimiz Anadolu’nun ücra köşelerinden geldik. Barınma adına burada zamanla gecekondular yaptık. Kentin rantına bizde mi ayak uydurduk, öyle mi artık, çark bizi o durumlara mı getirdi? Ama günümüz koşulları bizim şartlarımızın daha zor olduğunu gösterdi. Ben emekliyim, Bağkur emeklisiyim. Devlete de 30 seneye kadar vergi ödemişim, insan yetiştirmişim, ben oto tamircisiyim. Ama bugünkü nokta, Başbakanın mesajları, bizi Gezi Park’ına indirdi. Gençlerle diyaloğa girip, aynı çatı altından mücadele etmeye başladık. Duyarlı, soldan gelen insanlarız ancak Başbakanın sözleri bizleri bunlara sahip çıkmaya çağırdı, bunu zorunlu hissettik. Ben 60 yaşında biriyim, bunu hissettiğim için meydanlardayım. Bugüne kadar kimseye boyun eğmedik, ne krallar gördük, eğmeyeceğiz de bundan sonra. Bunu da Başbakanımız böyle bilsin. Bizim amacımız ayrıştırmak değil, insanları birleştirmek. Gençlerle 70’li ve 80’li yıllarda diyaloglarımız vardı, sağlamdı siyasi içerikten kaynaklı. Ancak 80 döneminden sonra, hele de cuntanın gelip solcuları ya kodeslere tıkıp, ya da idam etmesinden sonra bu süreçte biraz eksik kaldık. Bu bizim biraz hatamız, mahalleli olarak da… Eski süreci ve kaynaşmayı yakaladığımız için de mutluyuz. Burada yanımızda Boğaziçi Üniversitesi gibi bir üniversite varsa daha fazla fikir alışverişi yapmamız gerekiyor. Bunu Gezi Park’ında gördüm, Hisarüstü’nde gördüm, başka yerlerde de. Demek ki insanlara bir kıvılcım lazımmış. Bundan sonra da gençlik ile birlikte kolkala, Atatürk İlke ve İnkılaplarıyla Cumhuriyet’e sahip çıkacağız.
Aşur Cindar- Mahalleli:
Yaklaşık 13 senedir burada yaşıyorum. Kendi düşüncemi söyleyecek olursam, ben gençliğin bittiğini düşünüyordum, ruhunun bittiğini düşünüyordum. Aynı yerde yaşıyoruz ama kısmen diyaloğumuz vardı. Gezi Direnişi Türkiye’de gerçekten bir ruhun olduğunu bana anlattı açıkçası. Bizleri yaklaşık 10 senedir yöneten insanların iç yüzünü ortaya çıkardı. İslamla alakası olmayan, dini kullanan insanlarla yönetiliyoruz maalesef. Forumlar çok iyi geçiyor, dertleşiyoruz burada açık söyleyeyim, herkesin ortak derdi var. Sivas anması da her sene olmalı, zaman aşımına uğradı diyorlar bir de. Bu olay hiç yaşanmamış gibi yapmak istiyorlar ancak insanlar katledildiler maalesef.
Duygu Baykal- Öğrenci:
Mahalleli ile aslında çok iç içeyiz, ama çok uzağız gibi geliyordu bana. Benim evde kalan arkadaşlarım vardı, onların ev sahiplerinin yaklaşımları çok iyi değildi açıkçası; “Bunlar üniversite öğrencisi, buraya içmeye dağıtmaya gelmişler. Bize bulaşmasınlar, kirayı ödesinler, yeter.” Gezi Parkı direnişi sonrasında kaynaşma oldu. Gördüğünüz gibi çok kalabalık. Burada öğrenciler, halk iç içe ve herkes birbirini dinlemeye çalışıyor. Herkes birbirinin derdini anlamaya çalışıyor. Onlar bizim derdimizi anlamaya çalışıyor. Gerçekten böyle bir çok abla, teyze gördüm. Biz de onları anlamaya çalışıyoruz. Mesela burada evler yıkılacak. Ama biz de bu evler yıkılırken “Bana ne yıkılırsa yıkıldın, adamların derdi” demeyeceğiz, bu insanların yaşam hakkı çünkü, barınma hakkı… Gezi Park’ı direnişinden sonra halkın gerçekten uyumadığını bir yerlerde bir şeylerin beklediğini anladım. Bu sadece gençlerle sınırlı değil, etrafınıza baksanıza her yaştan insan var. Demek ki insanların boğazına kadar gelmiş. Direnişte birlikte olmayı öğrendik, karşımızdakini dinlemeyi öğrendik, empati kurmayı öğrendik.
Çağla Üren – Boğaziçi Üni. Türk Edebiyatı bölümü:
Mahalle halkıyla eylemlerden önce çok da fazla tanışıklığımız yoktu aslında. Esnaf ile genelde aramız iyiydi. Ben bu süreçte, çok fazla insanla sohbet ettim tanıştım. Biz bir de genç olduğumuz için, insanların umudu gençlerde olduğu için daha bir sıcak konuşuyorlar bizlerle. “Biz sizi hiç böyle bilmezdik. Sizden çok büyük umudumuz var. Sizler çok iyi şeyler yapacaksınız” diyorlar bizlere. Herkes gelip kendiliğinden geliyor, tanışıyor, konuşuyor. Sürekli bizleri dinliyorlar, soruları olduğunda gelip bizlere soruyorlar. “Küçücük çocuk bunlar, benden daha iyi bilecek hali yok ya” duygusunu yaşamıyorlar. Geliyorlar, açık açık soruyorlar. Mesela geçen parkta tanıştıklarımızla bir kafede karşılaştık. Bize zorla yemek ısmarladılar, aynı zamanda sürekli bir şeyler sordular. Gezi Parkı direnişi bana insanlarla konuşmaktan korkmamayı öğretti. Herkesle rahat rahat her şeyi konuşabiliyoruz, çekinmeden… “Acaba bir şey der mi?” endişesini taşımadan. İnsanlar siyaset yapmamızı istiyor. “Bu AKP nasıl gidecek?” insanlar bu sorunun yanıtını istiyor. Bencu bu çok önemli.
Fulya Taştan- Boğaziçi Üni. Matematik:
Mahalleliyle pek bir ilişkimiz yoktu açıkçası ama bu eylemlerle daha bir iç içe olmaya başladık, onların ne düşündüğünü gördük. Aslında ben de bu neslin içinden biri olarak bu nesilden çok bir şey beklemiyordum olaylara kadar. Ben de bu nesilden olduğum için gurur duydum, umudum arttı. Forumlar böyle devam ettirilmeli. Örneğin yaptığımız Sivas anmasına Alevi olmayan mahalleliler de geliyor, bu çok önemli, büyük gelişme.
Yunus Emre Şeker, Boğaziçi Üni. Ekonomi:
Mahalleliyle aramız kopuktu ancak Gezi Parkı direnişi sonransında bir kıvılcım oldu. Forumlar çok güzel geçiyor, başta yönetim problemi olmak üzere, yerel problemler, bütün problemler konuşuluyor. Bizlere öğrettiği şey birliktelik. İnsanlar farklı düşünseler de bir şeyler için birleşebiliyorlar. Çünkü biz hep her şeyi ayrı ayrı düşünürdük, burada gördük ki birlik olunca çok büyük bir güç ortaya çıkıyor.
İlkay Şeker-Öğretmen:
Forumların yararlı olduğunu düşünüyorum bu süreçte, bir şeyleri unutturmamak, direnişi canlı tutmak adına. Benim hiç umudum yoktu. Bir sürü şeyler oluyordu, kimse sesini çıkarmıyordu, herkes kabullenip, baş üstüne koyuyordu. Herkesin de bir yarası vardı açıkçası, herkesin tedirgin olduğu, hoşuna gitmediği yerler vardı. Ya bir cümle, ya bir eylem ya bir kanun… Ama bütün bunların patlaması Gezi Parkı ile oldu, bizim için çok büyük bir umut oldu. Umarım korkutmaya yetmiştir.