Etiyopya'nın Afar kırsallarında hayat ölülerin arasında sürüyor.
Afar kırsalcıları onlara uyanırlar, onlarla yürürler geçmişe. Onların yanı başında oynar, tartışır ve kamp kurarlar. Onların arasında gezinirler. Bölgede büyük çoğunluğu eski on binlerce tozlu mezar taşı alanı doldurmakta. Görüntü güzel olduğu kadar dokunaklı. Afar’da ölen birinin ardından son nefesini verdiği yere büyük bir taş yerleştirmenin yanı sıra bu alandaki sayısız anıt mezara bir yenisini eklemek de geleneğin bir parçası. Uçsuz bucaksız bu çölün ortasında başka bir yol yok belki de. Ölü bazen bir duvarın, parmaklığın, bazense bir çitin ya da rüzgar tutucunun arkasında olabilir ama hiçbir zaman saklı olmaz. Afar’da yaşayanlar ise günlerini kendi mezarlıklarının arasında dolaşarak geçiriyorlar.
Fotoğraflar: Paul Salopek
Afar’da mezarlar titiz bir şekilde sınıflandırılmış. Aynı köyde yaşayan kabilelerin “qabri” olarak adlandırılan dizili taşları çorak bir ova da ya da tepenin yamacında bir araya toplanmış. 1 ya da 2 metre yüksekliğe kadar ulaşan daha büyük kaideler ise komşu kırsallar ile yapılan sonsuz savaşlar sırasında düşen erkekler anısına yapılmış. “wadlis” ya da “das” olarak adlandırılan bu anıt mezarların oldukça tartışmalı olmasının nedeni ise, Avrupalı kaşiflerin kısa bir süre öncesine kadar Afar’da yaşayanlar için hakaret sayılabilecek bir şekilde bu taş sıralarının bir savaşçının kaç kişiyi öldürdüğünü göstermek amacıyla yapıldığını sanmalarıydı.
Tıpkı bölgede yaşayanlar gibi ölü kemiklerinin saklandığı bu yerde yürüdüğünüzde, başlarda garip hissetseniz de çok geçmeden bu durum oldukça doğal bir hal alıyor. Dünya üzerinde var olmuş insanların %93’ünün yani yaklaşık 100 milyon kişinin artık yaşamadığını düşünürsek, bu kadar insanın bir yerlerde yatıyor olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz. Bir kısmı Rift Valley’de ayaklar altına dağılmış bir şekilde uzanıyor ve siz onların yolunu izliyorsunuz.