Hürriyet Gazetesi yazarlarından Doğan Hızlan'ın Emek Sineması üzerine yazısı.
İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, yönetim kurulu başkan yardımcısı Ahmet Kocabıyık ve genel müdür Görgün Taner’in çarşamba günü düzenledikleri basın toplantısında Emek Sineması’nın da bulunduğu bina için yaptıkları öneriyi destekliyorum, binanın bir kültür adası içinde yer almasını savunan herkesin, STK’ların, basının da bu öneriyi desteklemesini öneriyorum.
Ne dendi basın toplantısında?
Önce bir durum saptaması yapalım.
İKSV’nin yaptığı birinci öneri, projeler konusunda bir şeffaflık talep ediyorlar.
Şeffaflık olmasa, bu konuda öneri yapmak mümkün değil.
Ben Bülent Eczacıbaşı’nın düşüncesine elbette katılıyorum. Gerçekleştirileceği söylenen projenin, sanata, sanat mekânlarına bir katkısı olacağına inanmıyorum.
Büyük salonun korunacağına dair teknik bilgilerin de gerçekleşeceğine inanmak mümkün değil, küçük küçük salonların nasıl olacağı da meçhul.
Ayrıca Beyoğlu’nda salon yokluğunun bilincinde olan herkes, Emek Meselesi’ne bu doğrultuda yaklaşacaktır.
Beyoğlu’nda bu öneri kabul edilirse, evvela bölge ve sonra şehir yeni bir kültür merkezi kazanacaktır. Yalnız sinema, tiyatro salonu değil, o kültür adasında başka sanatlara da yer verilmesi gerekir.
Ne öneriliyor?
“Emek Sineması’nın yeniden halka kazandırılması için, altı aylık bir süre talep” ediyorlar.
Bu süreyi vermemiz gerekiyor.
Yıllarca kapalı kalmış bir mekâna kurtuluş önerisi yapanların bu süre içinde çözümleyici öneriler getireceği kanısındayım.
Eczacıbaşı’nın, ‘Özel sektör ve kamunun mali yükü paylaştıracağı bir proje rahatça gerçekleştirilebilir’ önerisini her zaman savunuyorum.
Tarihi binalar kurtarılmalı, onarılmalı, sanat mekânları işlevleri sürmeli.
Beyoğlu’nda zaten birçok eski yapı yıkıldı.
Eski Şehir Tiyatroları binaları nerede?
Birkaç yıl sonra da Emek Sineması nerede diye yakınacağız, ama yerine koyduğumuz bina sırıtacak.
Bu altı aylık süreyi verelim.
10 Ocak’taki toplantıyı, açıklamaları heyecanla bekliyorum.
İKSV’nin Türk kültür hayatındaki yerinin artarak güçleneceğine inanıyorum. Ayrıca İKSV gibi Türkiye ve İstanbul’un kültür hayatında önemli yeri olan bir kurumun, Emek Sineması gibi yine aynı öneme sahip bir mekânın kurtarılması için yarattığı kamuoyunu da destekliyorum.
İkinci kuşak işadamlarının sanata, kültüre kendilerini adamalarını, işbirliği yapmalarını da hoş bir sanat dostluğu olarak görüyorum.
Bülent Eczacıbaşı ile Ahmet Kocabıyık’ın ortak projelerini de ben bu anlayış içinde yorumluyorum.