İnsan (?) Odaklı Tasarım

ARKIMEET'te "Ya Sonra" temasıyla mimarlığın ve kentlerin geleceği farklı ölçeklerden bakarak tartışılmaya devam ediyor. Kerem Alper, Gökhan Beydoğan, Levent Soysal ve Emin Çapa ile Abdi Güzer'in konuşmalarının odağında "insan" vardı.

Atölye Labs’in kurucu üyelerinde Kerem Alper, “Tasarım Odaklı Düşünce” isimli sunumunda Tasarım Düşüncesi (Design Thinking) kavramının üç temel öğeden oluştuğunu söyleyerek konuşmasına başladı. Tasarım düşüncesinin öncelikle insan odaklı yapılabilmesi, disiplinlerarası çalışmanın ön plana çıkması gerektiği ve öncelikle öğrenmek için üretmek amaçlı olması gerektiğini söyledi. Tasarımdaki temel adımlardan ve bunları kendi projeleri atölye Labs için nasıl uyguladıklarından bahsetti.

Temel olarak tasarım düşüncesi kavramını şu şekilde özetledi: “Bende bir proje var, nasıl insanlara kullandırırım değil; insanların neye ihtiyacı var, ben onlara nasıl bir tasarım yapabilirim.”

Sonraki sunum “Çalışmanın Şekli Değişiyor” başlığındaki konuşmasıyla Gökhan Beydoğan’a aitti. Gökhan Beydoğan, insanların günümüzde çalışma konusuna bakış açılarının değiştiğinden ve yeni çalışma modelleri ortaya çıktığından bahsetti. Artık insanların sadece “Ne iş yapıyorum?” diye sormadıklarını; “Nerede, ne şekilde ve kiminle” iş yaptıklarını sorguladıklarını ve bu doğrultuda ortaya çıkan projeleri “Urban Station” isimli yeni ofis modelini anlattı. Saatlik ya da günlük kiralanabilen ve mobil çalışan insanlara hitap eden, hem kafe ortamındaki sosyalliği hem ofisteki gerekli donanımları sağladıkları alternatif çalışma biçiminden bahsetti.

Levent Soysal “Medenileşme Modeli Olarak Kentsel Dönüşüm” isimli konuşmasında kentsel dönüşüme makro bir bakışla yaklaştığını belirtti. Aynı zamanda kendi kişisel tecrübelirinden de yola çıkarak oluşturduğu konuşmasının bir açıdan da özel olduğunu söylerek devam etti. Konuşmasında dikkat çeken en önemli nokta ise artık kentlerin bir taraftan birbirine benzerken, bir taraftan da farklılaşarak geliştiğini söylemesi oldu. Bu duruma ise olumlu ya da olumsuz olarak değil, daha mesafeli bir şekilde analiz olarak yaklaştığını belirtti.

Emin Çapa ve Abdi Güzer’in birlikte sahneye çıktıkları “Bir Tüketim Nesnesi Olarak Kentin Yarını” isimli diyalog şeklinde geçen sunumları ise iki farklı disiplinden bakış açılarını görmek açısından özellikle ilginçti. Abdi Güzer, popüler akımda “İnsan faktörünü ön plana alıyoruz” diye konuşurken Çin’de 100 milyondan fazla insanın günlüğü 1 Dolar’ın altında çalıştıkları için bizim teknolojiye daha rahat ulaştığımız gerçeğinin görmezden gelindiğini söylerek konuşmasına başladı. Mimarlığın ekonomik gerçekler üzerine geliştiğini ve bu ekonomik değişimleri meşrulaştıran bir disiplin olduğundan bahsetti.

Emin Çapa ise öncelikle “Niçin insan merkezli bakıyoruz?” diye sorarak konuşmasına başladı. İnsan yok olursa dünyanın var olacağı, dünya yok olursa güneş sisteminin hala var olacağını, bizlerin evrende çok küçük birer öğe olduğumuz gerçeğinin tersine kendimizi fazla önemsediğimizi söyledi. Türkiye’nin genel ekonomik durumunu farklı ülke örnekleriyle de özetleyen Çapa, özetle Türkiye’nin toplam gelirinde bir artma olmadığını, fakat zenginlerin sayısında ciddi bir artış olduğunu belirtti. Eğer gelir değişmediyse, yani yeni para girişi yoksa ülkeye, paranın birisinin elinden diğerine kaydığı gerçeğiyle yüzleşmemiz gerektiğini vurguladı.

Etiketler

Bir yanıt yazın