İstanbul Bienali'nin 30. yılında, 1987'den bu yana sergilenen yerleştirmelerle birlikte ilgimizi çeken 5 mekanı derledik.
1987 yılından beri devam eden, 30 senelik yakın Türkiye tarihindeki dinamiklerle birlikte gelişen – değişen İstanbul Bienali, şimdiye kadar birçok farklı mekanda yapıldı. Galeri mekanlarının dışına taşan, sergi mekanı olarak kullanılmasına alışkın olmadığımız yerleri kullanan İstanbul Bienalleri, daha önce bilmediğimiz yerleri de keşfetti. Bu zamana kadar yapılan bienallerin temalarını ve kullanılan mekanları yıllara göre gözden geçirmek isteyenler, yazının sonundaki dipnota* gidebilir. 15. İstanbul Bienali devam ederken, geçmiş mekanlar arasından özellikle hatırlatmak istediğimiz 5’ini şöyle sıraladık:
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi arşivi, 25 Eylül 1987
İlk İstanbul Bienali, 1987 yılında, “1. Uluslararası İstanbul Çağdaş Sanat Sergileri” ismiyle düzenlendi. Teması “Gelenksel Yapılarda Çağdaş Sanat” olan bienale, Ayasofya Hamamı, Aya İrini Müzesi, Askeri Müze, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Hareket Köşkü ve Süleymaniye İmarethanesi ev sahipliği yaptı. 1556’da Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Hürrem Sultan için Mimar Sinan tarafından yapılan bir Osmanlı hamamı olan Ayasofya Hamamı’nda, diğer adıyla Mimar Sinan Hamamı’nda altı Türk sanatçının işleri sergilenmişti: Bedri Baykam, Mehmet Güleryüz, Mehmet Gün, Sarkis, Ömer Uluç ve Şenol Yorozlu. Geleneksel hamam mekanı ve çağdaş sanatın ilişkisini kuran sanatçılardan birisi de Şenol Yorozlu’ydu. Şenol Yorozlu, Milliyet Sanat’ın 15 Eylül 1987 sayısında çalışmasını şöyle anlatmış:
“Yeni yapıtlarım arasında göze batan form üçgen tualler olacak. Ansiklopedilerdeki araştırmalarıma göre, üçgenin dik olanı ilkel uygarlıklarda, okyanus toplumlarında erkeğin cinsel organını, bunun tersi olanı da kadının vajinasını simgeler. Ayasofya Hamamı’nın mimari özelliğinde böyle bir form yakaladım. Halvet Odası’nda üçgenimsi dekoratif bir form var, mimari özelliği içinde bu form yineleniyor. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı izin vermeyince, duvarları boyamaktan vazgeçtim. Üçgen tualler içinde yer alacak figürlerin toplumsal ve çarpıcı işler olacağını sanıyorum. Çarpıcılık etkisi, açık-koyu dengeleri belli bir kompozisyon içinde verilecek”.1
Ayasofya Hamamı, Kaynak: https://www.traveldk.com/destinations/europe/turkey/istanbul/sights/ayasofya-hurrem-sultan-hamam/
Ugo Rondinone, Where We Go From Here, 1999, 2017
İsviçreli sanatçı Ugo Rondinone’un “Buradan Nereye Gidiyoruz?” isimli neon ışıklı gökkuşağı çalışması, ilk olarak 1999 yılında Taksim Meydanı’nda sergilenmişti; Bienal’in 30. yılı vesilesiyle İstanbul’da kalıcı olarak sergileneceği haberiyle tekrar gündemde. Heykel Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yakınındaki Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde kalıcı olarak sergilenecek. Bu yıldan itibaren her bienal sonrasında İstanbul’a kalıcı bir eser bırakılacağı da duyurulmuş.
Bu işin görseli yok. Zaten bu işi ilginç yapan üretilen şey değil, onun nasıl ortaya çıktığı. 2001 yılında yapılan Bienal’i esnasında Boğaz Köprüsü’ne bakıldığında insanların gördüğü şey, sıradan bir aydınlatmaydı. Ancak bu aydınlatma, bienal süresince, Zeynepkâmil Hastanesi’nde her doğan bebek için Boğaz Köprüsü’nde bir ışık yakıldığında ortaya çıkıyordu. İtalyan sanatçı Alberto Garutti’nin “Yeni Doğmuş Bebeklere İthaf Olunur” isimli bu çalışması, Bienal’in en sıradışı mekanındaki en sıradışı çalışması olabilir. İşin kurgusu şöyle yapılmış: “Köprünün orta kısmına yerleştirilecek 500 vatlık 12 lamba, doğan her bebekle birlikte doğumevindeki baba veya akrabalar tarafından 10 saniyede yakılıp, 20 saniye boyunca aydınlatıldıktan sonra 10 saniye içinde tekrar söndürülecek.”2 Sanatçı, Bienal öncesinde verdiği bir röportajda işiyle ilgili şöyle demiş:
“Sürekli olarak ölümler ve intiharlarla anılan bir yerin bu sefer yeni hayatların doğuşuna vesile olması çok güzel bir şey olacak.” 3
Tepebaşı’nda yer alan Deniz Palas Apartmanı, adını “İstanbul” temalı 9. İstanbul Bienali’yle duyurmuştu. Art Nouveau stilindeki Deniz Palas, 1920 yılında Mimar Georges Couloutros tarafından inşa edildi. Kapıları ziyarete ilk kez, 2005’teki Bienal vesilesiyle açılan apartmanda, zamanında yaşadığı bilinen isimlerden birisi, 1890 Pera doğumlu, Sosyalist-Feminist kimliğiyle bilinen Safiye Behar örneğin. Bienalin ardından 2006 yılında restorasyonuna başlanan bina, 2010 yılında tamamlanıp İKSV tarafından satın alındı, 2013’te ise tekrar satıldı. Bienalde Deniz Palas’ta sergilenen mekana özgü işlerden birisi, Michael Blum’un “A Tribute to Safiye Behar” isimli, karışık teknikte çalıştığı enstalasyondu. Çalışmada, Safiye Behar’ın yaşadığı daire küçük bir tarih müzesi haline getirildi. Blum evin kapılarını şu sorularla açıyor:
“Kulaktan kulağa, dilden dile aktarılan, ama kayda geçmemiş hikayeler gerçeğin unutulduğu anlamına mı gelir? Yoksa bilinen gerçeği altüst edip yeni yorumlara mı olanak verir? Belki de hikayeler kendi içlerinde güvenilmezdir; hatta dar bir çevrede abartılıp uydurulmuş sözlü anlatımlar olamazlar mı? Herşeye rağmen, 1900’lü yılların başında İstanbul’da yaşamış marksist, feminist Musevi bir kadın, bir ülkenin tarihini ne denli etkilemiş olabilir?” 4
Kaynak: http://www.tas-istanbul.com/portfolio-view/sishane-deniz-palas-binasi/
Cevdet Erek, Bir Ritim Mekanı – Otopark / A Room of Rhythms – Otopark, 2015, Foto: Sahir Uğur Eren
İstanbul Bienali tarihinin en ilgi çeken mekanlarından birisi, “TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori” temalı 14. İstanbul Bienali’nde Cevdet Erek’in ses yerleştirmesi yaptığı, Tophane’de yer alan Boğazkesen Otoparkı. Otopark’ın esas işlevi, içinde sergilendiği iş için ziyaret edilen bir yer olmasından ziyade, çeşitli üretimlerin yapılabileceği açık bir sanat mekanı olmasıydı. Bienal süresince doğaçlama müzik konserlerine, performanslara ev sahipliği yapan otopark, yıkılmanın eşiğinden dönüp kamusal bir sanat mekanı haline gelmişti. Cevdet Erek, bir röportajında, işin amacından şöyle bahsetmişti:
“Burası bize ödünç verilmiş bir mekân. Biz de onu sokağa kazandırmaya çalışıyoruz, insanlara kapılarını açıyoruz. Bienalin son iki haftası, iki ayrı grup bize gelip burada bir dans denemesi yapmak için izin istedi ve ardından kendi performansını yaptı. O sırada burayı ziyarete gelenler bambaşka bir işle karşılaşmış oldular. Aslında bizim de yapmak istediğimiz, mekânın kullanımıyla ilgili ilham verebilmekti. Bu tür deneyimler, projenin buradan başka yerlere sıçrayabileceği konusunda bize umut verdi.” 5
*Dipnot: Bu zamana kadar yapılan bienallerin temaları ve kullanılan mekanları:
Kaynaklar
Cumhuriyet Gazetesi arşivi, 25 Eylül 1987
1 http://www.sanalmuze.org/paneller/Mtskm/26tsd.htm (Türk Sanatçılarının Dünya Ustalarıyla Coşkulu Buluşması, Milliyet Sanat, 15 Eylül 1987, S. 176, s. 32-41)
2 http://www.milliyet.com.tr/2001/09/18/cumartesi/acum.html
3 http://www.radikal.com.tr/kultur/dogum-yeri-bogazici-608208/
4 http://9b.iksv.org/turkce.asp?Page=Artists&Sub=Az&Content=Michael_Blum
5 http://www.agos.com.tr/tr/yazi/13445/otoparktan-ablukaya
http://www.tas-istanbul.com/portfolio-view/sishane-deniz-palas-binasi/
https://baharcuhadar.wordpress.com/2010/03/15/iksv-deniz-palasi-iftiharla-sunar/
http://www.radikal.com.tr/kultur/dogum-yeri-bogazici-608208/
http://www.zeroistanbul.com/haberler/bienalden-istanbula-kalici-eser
http://t24.com.tr/haber/ugo-rondinonenin-buradan-nereye-gidiyoruz-heykeli-mkmnin-catisina-yerlestirildi,439767