Son günlerde gündemden düşmeyen İstanbul Çamlıca Camii Mimari Proje Yarışması hakkında Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu bir açıklama metni yayınladı.
Duyuru şu şekilde,
“Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu, “İstanbul Cami ve Eğitim-Kültür Hizmet Birimleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği” tarafından, “Çamlıca Silueti Mimarını Arıyor” başlığıyla ilan edilen “İstanbul Çamlıca Camii Mimari Proje Yarışması”na meslektaşlarımızın katılmaması yönünde tavsiye kararı almıştır.
Dünya Mirası İstanbul’un özgün mimarlık, kent, siluet, topografya ve coğrafya değerlerine karşı gelişen hoyrat ve sorgusuz imar faaliyeti, son dönemde sadece ulusal düzeyde değil, uluslararası platformlarda da ciddi tepki ve eleştiriler alarak, farklı kurumlardan yönetimlerimize uyarıların gelmesine neden olmuştur. İstanbul’un eşsiz tarihî, kültürel ve doğal değerleri, bugüne değin görülmemiş bir biçimde hızla ve tartışılmadan yok olmakla karşı karşıyadır.
Asıl görevi, doğal, kültürel ve tarihî değerlerimizi korumak olan, TC. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, olağanüstü yetkilerle donatılarak elde ettiği tek merkezli karar erkini, kamu yararını ve çevre değerlerini titizlikle korumak için kullanmak yerine, tarihimizde görülmemiş hızda ve anlayışta hukuksuz ve plansız bir yapılaşma sürecini organize etmek ve desteklemek yönünde kullanmaktadır.
Bakanlık tarafından evrensel, bilimsel, meslekî ve etik her türlü ilke yok sayılarak gerçekleştirilen bu “imar yağması” sürecinde; İstanbul’un ve topografyasının önemli simgesel peyzaj varlığı olan eşsiz doğal sit alanı Çamlıca Tepesi’nin yapılaşmaya açılması da bu konuda karşı karşıya kaldığımız en ciddi tehditlerden birisidir.
Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın 29 Mayıs 2012 tarihli “Çamlıca Tepesi’ne bütün İstanbul’dan görülebilecek bir cami yapılacak” talimatı üzerine; yüzyıllardır korunmaya çalışılan İstanbul ve Boğaziçi kent siluetinin odağındaki Çamlıca Tepesi, TC. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, 4 Haziran 2012 günü “1/5000 Ölçekli Nazım ve 1/1000 Ölçekli Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı” adı altında bu konudaki asıl yetkili olan TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı devre dışı bırakılarak yapılaşmaya açılmıştır.
Dayatılan “rant ve yağma” plan kararına göre; yaklaşık 150.000 metrekarelik kamuya ait doğal sit alanının yarısının dini tesis, diğer yarısının ise turizm alanı olarak kullanılması öngörülmektedir.
Bu süreçte Başbakanın isteği üzerine bir meslektaşımızın “Cami Projesi”nin başına getirildiğinin açıklanması, projenin elde edilme yöntemi tartışmalarını öne çıkarmıştır. Bu ortamda, özgün ve aynı zamanda İstanbul’un simgelerinden biri olan tepenin “asla ve hiçbir koşulda yapılaşmaya açılamayacağı, bir kamu değeri, bir doğal sit alanı olarak korunması ve yaşatılması gerektiği” düşüncesi gözardı edilmektedir.
Bu kapsamda açılan yarışmayla, İstanbul’un eşsiz peyzaj değeri ve korunması zorunlu sit alanında yapılaşma kararına ve girişimine meşruiyet kazandırılması ve değerli doğal mirasın “yarışma yöntemi” kullanılarak yok edilmesi ve “rant” hedefine hizmet etmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Yarışma gerek içeriği, amacı, yöntemi ve teknik konuları, gerekse ulusal ve uluslararası çağdaş mimarlık, çevre, kent politikaları ve hukuku açısından ele alındığında hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir.
Yarışma şartnamesi ile, yarışmayı kazananların müelliflik haklarının yok sayılması; uygulama projelerinin asgari ücret tarifelerinin altında yaptırılabilmesi; projelerin teslim tarihine kadar yarışmayı düzenleyen kuruluş tarafından Danışmanlar, Seçici Kurul Üyeleri ve Raportörlerin değiştirilebilmesi meslektaş haklarının gasp edilmesi anlamına gelmektedir.
Seçici Kurul’un, ağırlıklı olarak TOKİ’den Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bürokratlığına terfi eden kadrolar, iki akademisyen, TOKİ ile iş yapan bir şirketin yöneticisi ve mimari açıdan “taklit” olarak nitelenen ve bu nedenle yoğun eleştirilere hedef olarak geçtiğimiz günlerde hizmete giren Mimar Sinan Camisi’nin mimarından oluştuğu görülmektedir.
Seçici Kurul’un yapısı ve böylesi kapsamlı bir ihtiyaç programına sahip bir yarışma için verilen sürenin yalnızca 1 ay ile sınırlı olması; “yarışmanın kamuoyunda oluşan tepkileri en aza indirmek ve tarih-doğa yağması niteliğindeki projenin meşrulaştırılmasının sağlanması” amacı ile gündeme getirildiği değerlendirmelerini doğrulamaktadır.
Mimarlar Odası nitelikli mimarlık yapıtlarının oluşmasında yarışmalara büyük bir önem vermekte ve yarışmaları teşvik etmektedir. Bu bağlamda mimari proje elde edilmesi sürecinde en doğru, şeffaf ve adil yöntem yarışma açmaktır. Ancak söz konusu yarışma; ulusal ve uluslararası yarışma kriterlerine açıkça aykırı olmakla birlikte yarışmaya açılan alan, çevre ve kentsel politikalar bakımından da kesinlikle uygun bulunmamaktadır.
Mimarlar Odası olarak;
Meslektaşlarımızı, yarışma sürecine ilişkin bilgilendirme sorumluluğu çerçevesinde yarışmayı bir “kent suçu” yaratma sürecinin bir parçası olarak değerlendiriyor ve desteklemediğimizi önemle vurguluyoruz. Bu bağlamda yüzyılımızın “yaşanılır” kentlerini tartıştığımız bugünlerde “duyarlı olmak, mesleki değerlerimizi, ilkelerimizi ve haklarımızı önemle korumak” gerektiği düşüncesiyle, yukarıda ifade edilen gerekçelerle ve aynı zamanda UNESCO ve ICOMOS ile olan protokoller gereği desteklemediğimiz “İstanbul Çamlıca Camii Mimari Proje Yarışması”na, bir kent suçu yaratma sürecinde yer almamaları gerektiği düşüncesiyle “meslektaşlarımızın katılmamasını” tavsiye ediyoruz.”