İstanbul, Olimpiyat Senin Neyine!

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü tarafından düzenlenen "Olimpiyatlar Fırsat mı Tehdit mi?" paneli 15 Mayıs Çarşamba günü MSGSÜ Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu'nda yapıldı.

Moderatörlüğünü MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Aslı Odman’ın yaptığı panelin konuşmacıları MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyeSİ Prof. Haydar Karabey, Cardiff Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Prof. John Lovering, IFEA Fransız Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Jean François Perouse ve Ekspress Dergisi yazarlarından Ulus Atayurt oldu.

İstanbul, olimpiyat ruhunu taşıyor mu?

Panelin ilk konuşmacısı Haydar Karabey, sunumunda, İstanbul’un olimpiyatlar için yeterli bir kent olup olmadığı sorusuna odaklandı. İstanbul’daki medyayı, spor izleyicisini ve fiziksel altyapıyı karşılaştıran Karabey, İstanbul’un olimpiyat ruhunu taşıyıp taşımadığını tartışmaya açtı. Bir anda ortaya çıkan İstanbul 2020 Olimpiyat Oyunları Tesisleri’nin ise tasarımlarının uzmanların görüşüne başvurulmadan yurtdışındaki render firmalarına yaptırıldığını söyleyen Karabey, aslında bu tesislerin mimarisiyle birlikte olimpiyat ruhunun İstanbul’da ne kadar hakim olduğunu da tartışılması gerektiğini belirtti. Tokyo Olimpiyatları’nda olimpiyat projesinin başında Tadao Ando’nun, Madrid Olimpiyatları’nda ise uzman bir planlama ofisinin başta olduğunu hatırlarak İstanbul’da bu şekilde bir uzman görüşüne ihtiyaç duyulmadığını, olimpiyat tasarımlarını eleştirenlerin ise mızmız entellektüeller, vatana ihanet eden alçaklar olarak yaftalandığını vurguladı. Olimpiyatlarda sürdürülebilirlik, geçicilik ve miras kavramlarının da etkili olduğunu belirten Karabey, Londra Olimpiyatları’nı örnek göstererek İstanbul’da sadece var olan mirası yok etmeye yönelik bir eğilim olduğunu söyledi.

“Olimpiyatlar, imaj yaratımı işine indirgenmiş durumda.”

Haydar Karabey’den sonra konuşmasına başlayan Jean François Perouse ise İstanbul’da büyük organizasyonlar ile kentsel dönüşüm ilişkisini ortaya koydu. Olimpiyat Stadyumu’nun inşa edilmesi ile Ayazma’daki kentsel dönüşüm sürecinin öyküsünü inceleyen Perouse, kent pazarlamasının bir aracı olarak olimpiyatların imaj yaratımı işine indirgendiğini vurguladı. 1990’larda, istanbul’un 2000 Olimpiyatları adaylığı için yapılan çalışmaların aslında kentsel dönüşüme zemin hazıladığını belirten Perouse, 2008 Olimpiyatları için yapılan hazırlıkların ise tam anlamıyla kentsel dönüşümü meşrulaştırdığını söyledi. Olimpiyat Stadyumu inşaatının Ayazma’nın yok edilmesi için fırsat olarak görüldüğünü vurgularken, bu süreçte “olimpiyatların, çarpık görüntüyü yok edeceği” vurgusunun belirginlik kazandığının altını çizdi. Sonuç olarak olimpiyatlarla birlikte sporun araçsallaştırılmasının bir örneğinin görüldüğünü söyleyen Perouse, aslında büyük anlatımların, kültürlerin buluştuğu kent İstanbul imajının hayata geçirilen projelerle birbirini tutmadığının altını çizdi.

“Esas Terörizm Turizmdir”

Jean François Perouse’dan sonra söz alan Ulus Atayurt ise, Barselona örneği üzerinden giderek olimpiyatlar ile Barselona’nın kentsel gelişimi arasındaki ilişkiyi aktardı. Barselona’nın 1980’lere kadar sanayi kenti özelliğini koruduğunu, fakat 80 sonrası neoliberal kent politikaları sonucunda “proleter değil mülk sahibi ülke” mottosuyla inşaat ve turizmi hedef alan kentsel gelişmenin ortaya çıktığını aktardı. Olimpiyat adaylığı ile Avrupa Ekonomik Topluluğu görüşmelerinin eşzamanlılığına vurgu yapan Atayurt, bu dönemde ortaya çıkan inşaat ve altyapı çalışmalarının olimpiyat bahanesiyle turizmin geliştirilmesi için yapıldığının altını çizdi. Bir sanayi kentinde olimpyat düzenlenme kararı sonucunda eski işçi mahallelerinden 600 ailenin yerinden edildiğini vurgulayan Atayurt, bu dönemde ailelere sunulan seçeneklerin ise para yardımı, öldükten sonra çocuklarına aktarmama şartıyla sosyal konutlarda ölene kadar yaşama hakkı ve mortgage kredileri olduğunu söyleyerek aslında İstanbul’daki kentsel dönüşüm krizinin de açmazlarını sıraladı. 22@ projesiyle birlikte emlak spekülasyonun giderek yayıldığının üzerinde duran Atayurt, bu süreçte ortaya çıkan toplumsal hareketlere de dikkat çekti.

“İstanbul, olimpiyat adaylığında miras konusunu sorunsallaştırmıyor.”

Ulus Atayurt’tan sonra konuşmasına başlayan Prof. John Lovering, Londra Olimpiyatları ile İstanbul’un olimpiyat adaylığını karşılaştıran bir sunum gerçekleştirdi. Londra Olimpiyatları’nın başarısının, Londra’nın miras konusuna önem vermesiyle ilişkili olduğunun söylenmesine karşın aslında sonuçta vaad edilenlerin pek azının gerçekleştirildiğini söyleyen Lovering, inşa edilen birçok tesisin şu an nasıl kullanılacağının belirsizliğini koruduğunu belirtti. Londra’nın zor bir şey başarmaya çalışarak olimpiyatların sosyal faydasının maksimize etmeye odaklandığını fakat bahsedilen hedeflere henüz ulaşılamadığının altını çizdi. İstanbul’un 2020 Olimpiyatları adaylığını değerlendiren Lovering, İstanbul’un adaylık kitapçığının incelendiğinde ise herhangi bir şekilde miras konusundan bahsedilmediğini, bunun yanı sıra istihdam hedefinin olmaması, sosyal katılım meselesini ele almaması, inşa edilecek sosyal konut öngörüsünün olmaması, gerçekleştirilecek yatırımların ne kadarının özel sektör, ne kadarının kamu tarafından gerçekleştirileceğinin belirtilmemesini ise ciddi eksiklikleri olarak değerlendirdi. Konuşmasının son bölümünde yapılması gerekenleri sıralayan Lovering, geçmişteki olimpyat deneyimlerinden dersler alınarak olimpiyatlar için inşa edilecek yapıların daha sonra kentlilerin kullanımına sunulacak şekilde tasarlanması, uzun dönemde inşaat projelerinin canlanmasına bağlı olarak kentin dezavantajlı kesimlerinin istihdama katılması, projelerin gerçekleşmesi ihtimalinda yıkılacak konutların yerine barınma ihtiyacını karşılayacak düşük kiralı sosyal konutlara yer verilmesi, sadece turistlerin değil kentin tümsakinlerinin erişilebilirliğini kolaylaştıracak çözümlerin sunulması konularının gündeme gelmesi gerektiğini vurguladı.

Etiketler

Bir yanıt yazın